Güler: Tarih yazımını başkalarına bırakamayız

NHKM'de, "Türkiye Sol Tarihinde Yöntem ve Tartışmalar" kitabı ile ilgili bir panel geçekleştiren Aydemir Güler, solun tarihine bakarken yarısı dolu bir bardak görüldüğünü belirtti “Ama altını ısıtıyorlar, müdahale etmezsek buharlaşır” dedi.

soL yazarı ve TKP Merkez Komite Üyesi Aydemir Güler, geçtiğimiz ay yayımlan "Türkiye Sol Tarihinde Yöntem ve Tartışmalar" kitabı ile ilgili bir panel verdi. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Ruhi Su Konferans salonunda gerçekleşen panele yoğun katılım dikkkat çekti. Panelin ilk bölümünde çalışmasının ve sol tarih tartışmalarının güncel siyasal uzantılarına değinen Güler, daha sonra sol tarih yazmak adına sola zarar veren isimlere müsaade edilmemesi gerektiğini belirtti. Panelin son bölümü soru cevap ile devam etti.

“Genetik yapımıza saldırdılar”
Türkiye solunun son 30 yılında, belli karakteristik özelliklere yönelen bir zorlamanın görüldüğünü belirten Güler, “Bu 30 yılda, solun oturmuş genetik yapısına işlemiş özellliklerinden arındırılmasına çalışıldı” dedi.

Bu dönemde birkaç dalga izlendiği belirten Güler, bunlardan ilkinin 12 Eylül'ün hemen ardında gelen özeleştiri dalgası olduğunu söyledi. Bu dalganın somut bir zemini olduğunu söyleyen Güler, daha sonra ekseninin kaydırıldığını belirtti. Güler, “Ama bu, bir müdahale ile başka bir eksene kaydı. Bu sivil toplumculuktu, daha sonraki adı ile: sol liberalizm. Bu, solun genetik yapısını değiştirmeye yönelik en önemli müdahaleydi. Bu geleneksel soldan yayılan değil yeni soldan, liberal soldan yayılan bir dalgaydı” dedi.

Bunun ardından ikinci dalganın geldiğini belirten Güler, “İkinci dalga geleneksel solda görüldü. Gorbaçovculuk, 'yeni düşünce', sol liberal bir dalgaydı. Son olarak doksanların ortasında, '20.yy sosyalizmi sorunlara çözüm üretemedi', 'Reel sosyalizm çözüm sunamadı' iddiası 3. dalgayı oluşturuyordu. ÖDP’nin ilk dönemi bu anlamda solun genetik yapısını farklılaştıracak dalgalardan biri olarak okunabilir. Bu deneyimin içerdiği bir çok önemli özellikle birlikte bunu da not etmek gerekiyor” dedi.

“Bu dalga dışarıdan geldi”
Bu üç dalganın ortak özelliğinin soldan kaynaklanması olduğunu söyleyen Güler, son dalganın ise soldan değil sağdan beslendiğine dikkat çekti. Güler bu saldırıyı şöyle anlattı:

“2000’lere gelindiğinde devletin de işin içine karışığı bir müdahale daha görüldü. Bu kez karşımıza daha pervasızca, 'kapitalizmin eski kapitalizm olmadığını', 'hükümet partisinin herhangi bir parti olmadığını' vaaz edenler çıktı. Daha önceki dalgalar solun iç dinamikleri ile besleniyordu ancak bu sonuncu diğerlerinden farklıydı. İlk dalgalar sol içinden bir akıl yürütmeydi. 2000’lere gelindiğinde AKP’nin sivil toplumu güçlendirdiği, demokrasiyi geliştirdiği iddia edildi. Buna yedeklenilmesi gerektiği savunuldu.”

“Bu saldırı boşa çıkarıldı”
Bu saldırının boşa çıkartıldığını, sunulan alternatifin karikatür olduğunun ortaya çıktığını belirten Güler, “Biz bu saldırıyı boşa çıkarttık. Bu saldırının entelektüel ve sosyal anlamda bir gücü var ve kendisini yeniden üretebilir. Ama gelenek dediğimiz yapının yerine yenisini ikame etme denemesi karikatür ile sonuçlandı. Murat Belge, Ömer Laçiner artık solcu değil “tarafçı”dır Roni ve Doğan Tarkan’ın da durumu farksızdır. Politik planda, bugün solun bir geleneğe oturduğu tezinin, sol liberal tezler karşısında galip geldiğini düşünüyorum. Ama saldırıların devamının gelmeyeceğini iddia etmiyorum.” dedi.

“Ulusal sol kapının önüne bırakılmıştır”
Solun genetik yapısına yönelen saldırılardan birinin de “ulusalcı sol”dan geldiğini belirten Güler, “Solun genetik yapısıyla uğraşanlar sadece liberal sol olmadı. Ulusal sol da başka bir yönden benzer bir çabaya girdi. Ama bunlar, AKP’li yıllarda liberal sol kadar etkili olamadı. Olma şansı da yoktu. Etkili gibi görünmesinin nedeni, liberal solun çizdiği tabloydu. Onların çizdiği tabloda ulusalcılık çok öne çıktı. Ancak iddia edildiği kadar önemli varyant oluşturamadı. Bundan sonra da oluşturamaz. Ulusalcılık kapitalizmin bir ürünüdür ve kapitalizm onu kapının önüne bırakmıştır. Sınıfından kopmuştur bu anlada. Bu nedenle bir zemine de sahip değildir” dedi.

Türkiye solunun genetik özellikleri olarak yurtseverlik, antiemperyalizm, partililik ve sosyalizm doğrultusunun sayılması gerektğini söyleyen Güler, “Solun sağlam bir temeli vardır ancak sırtını yaslayıp rahat edeceği bir duvar da yoktur. Önemli bir ideolojik damar olarak Türkiye’de solun genetik özellikleri olarak antiemperyalizm ve yurtseverliğin var olduğunu düşünüyorum. Ancak bunu teorize etmek konusunda çok başarılı olduğumuzu söyleyemem” dedi.

Tarihi okurken nasıl bakıldığının çok önemli olduğunu belirten Güler, “Evet, bardağın yarısı doludur. Ama altını ısıtıyorlar, müdahale etmezsek buharlaşır” dedi.

“Tarih yazımını bunlara bırakamayız”
Sol tarih yazımını bırakamayacağımızı belirten Güler, bu konuda üç örnek verdi:
“Mete Tunçay sol tarihin duayenidir. Bunu ürettikleri ile hak etmiştir. Ancak o bir antikomünisttir. Suphi’nin kariyerist olduğunu düşünmekte, Ankara’ya koltuk kapmak için geldiğini iddia etmektedir. Bunları yazan birisine sol tarihi bırakamayız.

Orhan Silier önemli bir entelektüeldir, TİP kökenlidir. Ama TİP ile ilgili yazdıkları saç baş yoldurur. Silier, TİP’in sivil toplumun gelişimini engellediği için Türkiye’yi 12 Eylül’e hazırladığını iddia eder. Bu saçmalıktır. TİP’ten nefret ediyor olabilir. Ama bu tarihçilik değildir.

Yalçın Küçük’ün tezlerinin önemli bir bölümü yanlıştır ve belgelerle yanlışlanmıştır. Ama halen kabul görür. Önemli bir çalışmadır ama tartışılmamaktadır. Onu eleştirenler Kürtçülüğü, Ulusalcılığı, Yahudi düşmanlığı ndan bahsetmektedir. Ama tezleri tartışılmaz. Bunlarla uğraşmamız lazım.

Bunların okunup tartışılmasını filan önermiyorum ama önemli bir gelenek isek, sadece güncellik değil tarihsellikle de uğraşmamız gerekiyor. Bugüne dair bir duruş geliştiren, bunun arka planını da hazırlamak zorunda. Güncel ve dar anlamı ile sadece politika yapan bir siyasi hareket sadece kısırlaşmakla kalmaz güncel siyaset bile yapamaz hale gelir. Türkiye'de solun önemli olmasını sağlayan bir geçmişi var. Bununla yetinmeye çalışan solun ise ne bugünü ne de yarını vardır.”

Enternasyonalizm
Türkiye'de solun genetik yapısında yer alan enternasyonalizmin yeterince vurgulanmadığını belirten bir katılımcı bunun nedenini sordu. Güler, “Enternasyonalizm bana göre diğer özelliklere içkin bir özelliktir. Bana kalırsa Türkiye komünist hareketi yurtsever olmayı başarabildiği için enternasyonalisttir. Türkiye sol hareketinin sosyalizm doğrultusu hep uluslararası solun doğrultusu ile ortaktır. Bu başka ülkelerde farklı olabilir ama ülkemizde böyledir. Bizde komünizmin enternasyonalizmi içerdiğini düşünüyorum. Enternasyonalizmin diğer özelliklerimizin içinde sorunsuz sürtünmesiz bir şekilde var olduğunu düşünüyorum” dedi.

Cepheleşme çağrısı
Bir katılımcının, Güler'in kitabında özellikle 40'lı 50'li yılların cephe deneyimleri için yaptığı olumsuz dğerlendirmeleri hatırlatması ve TKP'nin bugünkü Cepheleşme çağrısını sorması üzerine Güler, “Bu iki cephe arasında sadece bir isim benzerliği var. Kitapta eleştirdiğim cephe kavramı bir geri çekilişi simgeliyor. Geri basmayı, sosyalizm hedefini flulaştırmayı, giderek CHP'ye alan açmayı anlatıyor. Bugün dile getirilen Cepheleşme ise bunun tam tarsi. Referandum sonuçlarının gösterdiğine göre, yıllardır süren tüm yıldırma çalışmalarına karşın halkın önemli bir kesimi karşı duruyor. Bu kesimlere ulaşılması gerekiyor. Bizim yaptığımız cepheleşme çağrısı da bu anlamda bir atılımı simgeliyor” dedi.

(soL - Haber Merkezi)