Gitti JİTEM, geldi AKTEM!

İçişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklama ile JİTEM'in varlığını kabul etti. Bir yandan JİTEM'in "bağımsız" bir birim olduğu yalanı ortaya atılırken, bir yandan da AKP'nin kurduğu kontrgerilla örgütlenmesi görmezden geliniyor.*

Arif Doğan JİTEM’i kendisinin yönettiğini söyleyen, JİTEM ile ilişkisi, bu konuda çalışma yapan araştırmacılar tarafından da ortaya çıkarılan bir
kontrgerilla üyesi. Aylardır kamuoyunun gündeminden düşmeyen, bir kısmı ‘hedef şaşırtıcı’ olarak değerlendirilen, bir kısmının ise gerçek olduğu tartışılmaz ifadeleri, kirli tarihi üyelerinin itirafları ile aydınlanan JİTEM hakkında birçok gerçeği daha ortaya çıkardı.

Doğan’ın ifadeleri sonucunda soruşturma başlatan savcı Hakan Yüksel, İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ‘JİTEM adlı bir oluşumun var olup olmadığını’ sordu. Savcılığa Jandarma Genel Komutanlığı tarafından verilen cevabi yazıda ise JİTEM’in terörle mücadele kapsamında faaliyet yürüten bir oluşum olduğu, İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan habersiz Jandarma Genel Komutanlığı inisiyatifiyle oluşturulduğu ve 1990 tarihinde de tasfiye edildiği ileri sürüldü.

JİTEM bağımsız mı?
JİTEM’in asıl suçlarını 1990 yılı sonrasında işlemiş olması, bu ölçekte ve güçte bir örgütlenmenin devletin üst kurumlarından ve askeri bir yapılanma olması nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı’ndan habersiz olabileceğinin inandırıcılıktan uzak olması, JİTEM’le hesaplaşmaktan çok, asıl sorumluların gizlendiği sonucunu ortaya çıkarıyor.

JİTEM’in varlığı Genelkurmay Başkanlığı veya diğer devlet kurumları tarafından bütün delillere ve itiraflara karşın ısrarla reddediliyordu. JİTEM’le
hesaplaşmak devletin Kürt hareketine ve devrimcilere karşı yıllarca sürdürdüğü savaş suçlarıyla hesaplaşmak sonucunu da ortaya çıkaracağı için bunun yerine AKP’nin son yıllarda yaptığı gibi bazı alt düzeyde sorumluları ortaya çıkararak asıl sorumluları, daha doğrusu JİTEM’in bir inisiyatif değil bir devlet politikası olduğunu gizleme yolu tercih ediliyor.

JİTEM yoksa AKP var
AKP iktidarının hükümet olduğu 2002 yılından bu yana darbecilerle hesaplaşma, Kürtlere karşı işlenen suçları ortadan kaldırma ve hesabını
sorma, ileri demokrasiyi inşa etme söylemleriyle halk nezdinde bir itibar kazandığı gerçek. AKP’nin Ergenekon operasyonu kapsamında bir yandan kontrgerilla faaliyetleri içinde bulunmuş Veli Küçük, Levent Ersöz, Arif Doğan gibi kişileri tutuklarken, diğer yandan daha büyük ölçekte kontrgerilla ile ilgisi olmayan ve kendisine muhalefet eden kişileri etkisizleştirdiği de bugün herkesin malumu. Kaldı ki, Küçük, Ersöz, Doğan gibi kişiler halka karşı suç işledikleri için değil, hükümete karşı darbe planladıkları iddiasıyla içerdeler.

Bunların yanında AKP’nin samimiyeti ve gerçek niyetini açığa çıkaran daha önemli gelişmeler var. AKP Kürtlere “bir yandan artık köy-
leriniz yakılmayacak, işkence, faili meçhul yok” diye seslenirken, diğer yandan Kürt hareketinin siyasi temsilcilerini etkisizleştirip, bölgedeki tari-
kat örgütlenmelerini, cemaat etkisini artırmaya çalışıyor. KCK operasyonlarıyla yüzlerce Kürt siyasetçi, Kürt genci tutuklanırken, Hizbullah tutukluları serbest bırakılıyor, Fethullah Gülen cemaatinin bölgedeki örgütlenmesi güçlendiriliyor. Cezaevlerindeki Kürt siyasetçilerinin sayısı 1990’lı yılların iki katını aşmış durumda.

Bir diğer önemli konu ise Kürt çevreleri tarafından “Yeşil Gladio” olarak adlandırılan ‘Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ kurumunun
oluşturulması. Yapısı ve işlevi incelendiğinde “AKP’nin Derin Devleti”ni inşa ettiğini gösteren önemli örneklerden birisi olduğu görülüyor. Hükümetin 17 Şubat 2010 tarihinde çıkardığı 5952 sayılı kanunla oluşturulan kurum İçişleri Bakanı, Genelkurmay İkinci Başkanı, Jandarma Genel Komutanı, MİT, Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları Müsteşarları, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil Güvenlik Komutanından oluşuyor.
Böylece devletin bütün istihbarat ve emniyet kurumlarının yürüteceği faaliyetlerin tek merkezden yönetilmesi hedefleniyor. Kurumun başına
ise Kürt açılımının sorumlusu olarak bilinen Beşir Atalay geçirildi. Böylece Beşir Atalay’ın bir yandan açılım yapıyormuş gibi görünürken diğer yandan tasfiye çalışmalarını yürüteceğini söyleyebiliriz. Müsteşarlığa, bugüne kadar özel harp görevleri için sıklıkla kullanılan örtülü ödenekten de para aktarılıyor.

Bütün bunlara polis teşkilatının tamamıyla AKP’nin ve cemaatin kontrolüne geçtiğini ve 90’lı yıllarda kontrgerilla örgütlenmelerinin sahip
olduğu serbestliğe ve hukuksuzluğa sahip olduğunu eklersek AKP’nin kontrgerillasının oluşumunda önemli mesafe kat edildiğini görürüz.
Yani derin devleti tasfiye ediyoruz söylemlerinin arkasında AKP’nin kendi derin örgütlenmelerini güçlendirme ve inşa etme süreci yatıyor. JİTEM’in deşifre edilmesi yahut Ergenekon kapsamında kontrgerilla elemanlarının tutuklanması ‘yeniyi kurarken eskiyi sindirme, küçültme’ gerekliliği olarak okunmalıdır.

90’lı yıllarda Çiller-Ağar-Güreş üçlüsü tarafından yeniden yapılandırılan Türkiye kontrgerillası, AKP tarafından ikinci kez yapılandırılarak
varlığını devam ettiriyor.

JİTEM nedir?
JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele), NATO ülkelerine model oluşturan anti-komünist ‘Gladio’ tipi örgütlenmenin Türkiye’de Jandarma versiyonu olarak oluşturuldu. Türkiye kontrgerillasının tarihi 1940’lara İkinci Dünya Savaşı sonrası başlatılan anti-sovyetik saldırılara, yeşil kuşak projesine kadar dayandırılabilir, öte yandan bu karşı-devrimci örgütlenmeler açısından 1990 yılı ve sonrası ilk yeniden yapılanma dönemidir.

Kuruluşu ve sonrasında Türkiye’de komünist harekete karşı faaliyet yürüten ‘Özel Harp Dairesi’ isimli karşı-devrimci örgütlenmeler, 1985 sonrasında yükselen Kürt isyanına karşı organize edilmiş ‘Özel Kuvvetler Komutanlığı’ adını almış, Kürt hareketini engellemek için gücü artırılmış ve bir çeşit özerklik tanınmıştır. Bu dönemde ayrıca devletin bütün silahlı güçleri, polis, genelkurmay, jandarma kendi kontrgerillasını oluşturmuş ve bütün bu örgütlenmelerin temel yönelimleri, saldırıları Milli Güvenlik Kurulu tarafından kararlaştırılmıştır.

Tansu Çiller, Doğan Güreş, Mehmet Ağar Türkiye kontrgerillasının ilk yeniden yapılanmasının mimarlarıdır. 1984 yılından sonra silahlı mücadele başlatan PKK’ye karşı gayrı-nizami harp yöntemleriyle karşılık vermeye başlayan Devlet, koruculuk sistemini oluşturmuştu. Koruculuk, olağanüstü hal gibi uygulamaların dışında, bölgede her türlü yakalama, sorgulama ve infaz yetkisi de olan bazı kontrgerilla tipi örgütlenmeler de kurulmuştu.

JİTEM bu kapsamda oluşturulmuş ve Kürt coğrafyasında en fazla suç işlemiş kontrgerilla yapılanmasıdır. 1987 yılında kurulduğu kabul edilen JİTEM ilk olarak Diyarbakır, Van, Batman, Siirt, Şırnak ve Mardin’i faaliyet alanı olarak belirlemiştir.

JİTEM deşifre oluyor
Arif Doğan, Cem Ersever, Veli Küçük, Levent Ersöz, Cemal Temizöz, Altay Tokat gibi bölgede görev yapmış komutanların JİTEM’in üst düzey yöneticileri olduğu kendilerinin ve bölge halkının ifadelerinden bilinmektedir. JİTEM’in 90’lı yılların başında Hizbullah ile ilişkili olduğu, Hizbullah’ı da PKK’ye karşı kullandığı biliniyor.

JİTEM’in varlığı ilk kez Binbaşı Ahmet Cem Ersever tarafından 1993 yılında deşifre edildi. İtirafları Soner Yalçın tarafından kitaplaştırılan
Ersever 1993 yılında öldürüldü. 1993 yılından sonra JİTEM’le bağlantılı olduğu bilinen ve Çiller-Ağar-Güreş üçlüsünün savaş konseptini
reddettiği söylenen Eşref Bitlis, Rıdvan Özden, Bahtiyar Aydın gibi üst düzey komutanlarla birçok JİTEM üyesi öldürülerek tasfiye edildi.

Örgütlenmesinde subaylar, astsubaylar, uzman çavuşlar, itirafçılar yer alırken, örgütlenmenin yerel ayağında ise korucular ve muhbirlerin
yer aldığı JİTEM en faal olduğu yer olan Kürt illerinde adını öldürdüğü kimseler ve köprü altlarına, kuyulara, arazilere attığı cesetlerle,
Hakkâri, Van gibi şehirlerde ise eroin ve silah ticaretiyle duyurdu.

JİTEM’in katliamları
Bölgede gerçekleşen yüzlerce cinayetin faili olduğu bilinen JİTEM’in itirafçılarından Abdülkadir Aygan’a göre bölgede işlenen cinayetlerin yüzde 80’inden bu örgüt sorumlu.

JİTEM ilk olarak Hilal Belediye Başkanı Hamit Kara ve beş yakınını gündüz ortası Şırnak Şenoba beldesi yakınlarında araçlarından indirip
öldürmesiyle adını duyurdu.

Bölgenin ilk ciddi siyasi cinayeti olan Vedat Aydın’ın 1991 yılında evinden kaçırılarak öldürülmesi olayı, 1992 yılında Musa Anter’in ve birçok Kürt yurtseverinin öldürülmeleri olaylarının sorumlusunun da JİTEM olduğu ortaya çıkmış durumda.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın öldürülmesinden JİTEM’in sorumlu olduğu da itirafçı Abdülkadir Aygan’a ait iddialardan birisi.

JİTEM’in diğer bir katliamı ise 1992 yılında Şırnak, Cizre, Mardin, Nusaybin’deki Newroz kutlamalarına yapılan silahlı saldırılar sonucunda onlarca kişinin öldürülmesidir.

1996 yılında PKK’nin yaptığı söylenen Şırnak Güçlükonak’ta 11 kişinin öldürülmesinin sorumlusunun JİTEM olduğu da eski devlet bakanı
Adnan Ekmen tarafından açıklanmıştı.

Yakın zamanda JİTEM adını Türkiye gündemine sokan ise Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin 2005 yılında bombalanması olayıdır. Bu olayın
askerler tarafından yapıldığı açığa çıkarılmış fakat iktidar partisi olan AKP sorumluların serbest bırakılmasına sessiz kalmıştır.

Bunların dışında binlerce insanın işkencelerden geçirilmesi, infaz edilmesi, yüzlerce köyün yakılmasında JİTEM elemanları görev almıştır.

Büyüklükleri düşünüldüğünde bütün bu saldırıların devletin herhangi bir kurumu tarafından kendi başına, bağımsız olarak gerçekleştirilemeyeceği de çok açıktır.

*Bu yazı 13 Temmuz'da çıkan haftalık soL gazetesinden alınmıştır.