Fatih Projesi eve kapatma projesi mi?

Örgün öğretimin zorunlu olmaktan çıkarılarak açık öğretime geçilmesini öngören 4+4+4 şeklinde kesintili eğitim sistemini düzenleyen yasa teklifi, "Fatih Projesi ile çocukların eve kapatılmasına zemin mi hazırlanıyor?" sorusunu gündeme getirdi.

Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin, 4+4+4 şeklinde kesintili eğitime dönüştürülmesini ve ilk 4 yıldan sonra eğitime açık öğretim şeklinde devam edilebilmesini öngören yasa teklifi 21 Şubat’ta AKP tarafından meclise sunulmuştu. Teklif dün Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşüldükten sonra alt komisyona sevk edildi. Alt komisyon çalışmalarına 28 Şubat Salı günü başlayacak.

Söz konusu teklifin yasalaşması halinde İmam-Hatip okullarının önü açılmış olacak ve henüz 11 yaşındaki kız çocukları türbana sokulabilecek. Teklifte öngörülen bir diğer başlık ise örgün eğitimin kaldırılması. Buna göre ilk 4 yıldan sonra eğitime açık öğretim şeklinde devam edilebilecek. Kız çocuklarının eve kapatılması, erkek çocuklarının ise ucuz iş gücü olarak sömürülmesi anlamına gelen bu düzenleme Yeni Akit gazetesi tarafından “örgün eğitim dayatmasının kaldırılması ve hem açık öğretime, hem de Kuran kurslarına aynı anda devam etme imkânı ile başlarını örtmek isteyenlere yeni alternatiflerin sunulması” şeklinde gündeme getirilmişti.

Fatih Projesi eve kapatma projesi mi?
Eğitimde gericileşmenin önemli bir adımı olan bu düzenleme yandaş medya tarafından “örgün eğitim dayatmasının ortadan kaldırılması” olarak alkışlanıyor. Örgün eğitimi “dayatma” olarak sunan ve çocukların eve kapatılmasını alkışlayan bu tutum “Fatih Projesi eve kapatma projesi mi?” sorusunu gündeme getirdi. Eğitim-öğretimin tablet bilgisayarlarla sürdürülmesini öngören Fatih Projesi, büyük sorunlara yol açabilecek pek çok boyutunun yanı sıra örgün eğitimin gereksiz bir uygulama olarak sunulmasına da hizmet edecek gibi görünüyor.

Dün, söz konusu yasa teklifiyle ilgili bir yazı kaleme alan Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Barış Yarkadaş da tablet bilgisayarların çocukların okula gönderilmemesinin zeminini hazırladığına dikkat çekti. Yarkadaş’ın "AKP’nin Sinsi Planı" başlıklı yazısında yer alan ilgili bölüm şöyle:

“AKP iktidarı, bu sinsi planın adımı atacağının işaretlerini aslında bir - iki ay önce verdi. Büyük tantanayla duyurulan "Eğitimde Tabletli Döneme Geçiş Projesi" sonraki adımların işaretiydi. AKP iktidarı, milyonlarca öğrenciye bilgisayar dağıtarak, hem uluslararası tekellere kaynak yarattı, hem de kızları eve kapatacak olan modelin altyapısını hazırladı. Karşı karşıya kalacağı eleştirilere hazırlık olarak da ''tablet''li eğitim projesi öne çıkarıldı. AKP ve yandaşları, "Okula gitmeden de öğrenim görebilirler" cevabını verebilmek için tabletli öğrenimi ''büyük bir proje" gibi sundu. Halbuki esas amaç, kızların okumasını engellemeye yönelik adımlardı. AKP, teknolojiyi gerici planları için kullanmaktan çekinmedi.”

Din eğitimi cemaatlere teslim edilebilir
4+4+4 şeklinde uygulanması öngörülen kesintili eğitim sisteminin bir başka yönü de, on yıllardır dile getirilen din eğitiminin devlet denetiminden çıkarılarak cemaatlere teslim edilmesi meselesi. Farklı laiklik tanımlamalarına da konu olan ve din-devlet işlerinin birbirinden ayrılması “adına” din eğitiminin devlet denetiminden çıkarılarak tamamen dini cemaatlere bırakılmasını öngören bu anlayış, sunulan yasa teklifinin bir tamamlayıcısı olarak nitelenebilir. Söz konusu yasa teklifinin yandaşlar tarafından Kuran kurslarının, İmam-Hatip okullarının önünün açılması ve türban takma yaşının düşürülmesi üzerinden büyük bir memnuniyetle karşılandığı göz önüne alınırsa asıl amacın, eğitimin dini cemaatlere bırakılması olduğu ileri sürülebilir.

Türkiye’de İslamcı çevreler tarafından cumhuriyetin kuruluşundan bu yana dile getirilen din eğitiminde cemaatlere sınırsız serbesti tanınması meselesi, kesintili eğitim öngören yasa teklifiyle bir kez daha gündeme geldi. Mümtaz’er Türköne meseleyi, dünkü “4+4+4=?” başlıklı yazısında yasa teklifi üzerinden gündeme getirdi. Türköne’ye göre din eğitimi, cemaatlere teslim edilmedikçe, siyasi sorun olmaya devam edecek:

“Din eğitimi sorunu Türkiye'de maalesef hâlâ siyasî bir sorun. Çünkü din eğitimi devlet tekelinde. Devlet tekeline aldığı din eğitimini istediği gibi azaltıp çoğaltma yetkisine sahip olduğu için, siyasî tartışmaların ve kutuplaşmaların ana eksenlerinden birini ister istemez bu sorun oluşturuyor. Din eğitimine karşı çıkanlar ise bir türlü, yasaklamanın siyaseti dindarlaştırdığını kavrayamıyor. Bu siyasî sorunun çözülmesi ya din eğitiminde devlet tekelinin kalkmasına ya da devletin verdiği din eğitiminin siyasî tasarruflar dışında objektif esaslara dayandırılmasına bağlı. Bu mesele tartışıldıkça muhafazakârlık baskın siyasî kimlik olmaya devam edecek.”

(soL - Haber Merkezi)