Ergenekon operasyonlarında basına darbeler

Ergenekon davası kapsamında dün odatv adlı internet sitesi yöneticilerine yönelik operasyon, ilk günden bu yana basın yayın organları üzerinde kurulan baskının son örneğiydi.

Dün sabah saatlerinde, etkin bir muhalif gazetecilik örneği sergileyen Odatv haber sitesinin bürosu ve site yöneticilerinin evleri basıldı, Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Ayhan Bozkurt, "Ergenekon üyeliği" iddiasıyla gözaltına alındı. "Basın özgürlüğüne darbe"den çok daha fazla anlam ifade eden dünkü gelişmeler, Ergenekon ve Balyoz davalarına inandırıcılığı örseleyen, kanıta karşı kanıt niteliğinde somut bilgileri sunan basına AKP iktidarının reva göreceği ceza bundan öte olamaz dedirtti.

"Ergenekon" kapsamındaki Odatv baskını ve yöneticilerinin göz altına alınması, yine bu kapsamda, sayısız basın-yayın organı ile gazeteci ve yazarlara yönelik saldırının bir devamı niteliğinde.

21 Mart 2008- Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk tutuklandı
21 Mart 2008 tarihinde Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alındı ve iki gün sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 21 Haziran 2010 tarihinde öldü. Bu nedenle, "Ergenekon terör örgütü üyeliği"nden suçlandığı, hakkındaki dava düşse de, iddianamedeki şu satırlar hafızalarda yer etti:

"... İlhan Selçuk, (12 Mart dönemindeki) iddianamenin tanzimine neden olan suçlamalardan dolayı gözaltına alındığında, savunmasının içine akrostişler yerleştirmiş olup, her tümcenin sondan ikinci sözcüğünün baş harfleri yan yana getirildiğinde ‘işkence altındayım’ ibaresi ortaya çıkmıştır. Buradan sanık İlhan Selçuk’un ne kadar UYANIK VE ZEKİ OLDUĞU, Ergenekon Terör Örgütü içindeki faaliyetlerinde de açık vermemeye çok dikkat ettiği, örgütün gizlilik ilkesine maksimum uyduğu anlaşılmıştır... Bundan 35 yıl öncesinde, bu derece örgütçülüğünü ortaya koyan kişinin, geçen zaman ve edindiği tecrübeler de hesaba katılırsa, atılı suçları işlediğine ilişkin, yazıları dışında olayın aydınlatılabilmesinin ne kadar zor olacağı açıktır. İlhan Selçuk, cep telefonu kullanmamaktadır. Sabit telefondan yaptığı görüşmelerde de çok dikkatli konuştuğu, örgütsel yapıyı deşifre edebilecek her türlü söz ve tavırdan uzak durduğu tespit edilmiştir." (Sayfa 1785-1787)

Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay "kaçma şüphesi" ile üç yıldır tutuklu
İstanbul, Ankara ve İzmir’de eş zamanlı yürütülen "Ergenekon" 9. dalga gözaltılarında Kanaltürk’ün eski sahibi, gazeteci Tuncay Özkan ve KanalTürk eski Haber Müdürü Adnan Bulut gözaltına alındı. Gazeteci Tuncay Özkan, "Ergenekon terör örgütü üyesi olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmak" suçundan sevk edildiği İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 27 Eylül 2008 tarihinde tutuklandı. Özkan, üç yılı aşkın bir süredir tutuklu yargılanıyor.

Gazeteci Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi olduğu dönemde "Ergenekon" soruşturması kapsamında iki kez gözaltına alındı. 5 Mart 2009 tarihli sonuncusunda, tutuklanma istemiyle çıkarıldığı Beşiktaş Ağır Ceza Mahkemesi tarafından cezaevine gönderildi. Mahkemenin tutuklamayı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 100. maddesinde yer verilen "delil durumu" ve "kaçma şüphesi"ne dayandırdığı Balbay, "Anayasayı silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçlamasıyla yargılandığı "Ergenekon" Davası'nda üç yıla yakın bir süredir tutuklu.

Erol Manisalı'ya delilsiz suçlama
"Ergenekon" operasyonu kapsamında 12. dalga olarak anılan gözaltılardan Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Prof. Dr. Erol Manisalı da payını almış, nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanarak Metris'e gönderilmişti. "Ergenekon"un İkinci İddianamesi'nde, "Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un talimatıyla Tuğgeneral Levent Ersöz ve Kurmay Albay Atilla Uğur ile görüştüğü ve bu görüşmeye katılan kişilere, hükümete karşı medya, sendika ve akademisyenlerin nasıl yönlendirileceğine ilişkin bilgi verdiği" suçlaması yapıldı. Yalnız, iddia edilen görüşmeye ilişkin ses veya video kaydı dahi ortada yoktu.

Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal'a baskılar
TRT'nin Tuncay Güney'le program yaparak "Ergenekon" operasyonuna destek çıktığı "yayıncılığı" tepki toplarken, Ulusal Kanal ve Aydınlık Dergisi'nin üzerindeki baskılar dikkat çekti. İşçi partisi Genel başkanı Doğu Perinçek'in "Ergenekon" soruşturması kapsamında tutuklanmasından hemen sonra, 25 Mart 2008 tarihinde,Ulusal Kanal ve Aydınlık Dergisi'nin Ankara ve İzmir'deki büroları polis tarafından basıldı, İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem, Ulusal Kanal Temsilcisi Hayatı Özcan ve Aydınlık Dergisi Ankara Temsilcisi Hikmet Çiçek gözaltına alındı. Dergi bürolarındaki evrak ve CD'lere el konuldu.

Dergi'nin 18 Ekim 2009 tarihli sayısında Başbakan Erdoğan'ın, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'la yaptığı telefon görüşmesi tutanağının yayımlanmasının hemen ertesi günü Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların talimatıyla dergi bürosu ve Ulusal Kanal haber merkezi yine basılmış, Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya'nın da evleri aranarak İstanbul Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alınmış ve sorgularının ardından tutuklanarak 10 Kasım 2009 tarihinde Silivri Cezaevi'ne gönderilmişti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 8 Aralık 2009 tarihli kararıyla da dergi toplatılarak bir aylık kapatma cezası verildi.

Basın savcıları yerine "özel yetkililer" devrede
Derginin sorumlu yazı işleri müdürü Ruhsar Şenoğlu da, dergi yeniden yayımlanmaya başladığında, 21 Şubat 2010 tarihinde "Fethullah'ın güzelleri uyandı" başlıklı kapak haberiyle çıkan sayısında "Adliye personelini hedef göstermek" suçlamasıyla ifade vermek için gittiği Beşiktaş Adliyesi'nden tutuklanmak üzere mahkemeye sevk edildi. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasından sonra gelişen olayların değerlendirildiği, Fethullah Gülen cemaatinin yargı içerisindeki örgütlenmesine değiniliyordu. Şenoğlu'nun avukatı, suçlamanın basını ilgilendirdiğini ve bir terör suçu olmadığını belirterek, "soruşturmaya basın savcılarının bakması gerekirken, özel yetkili savcıların bakması doğru değildir" demişti.

"Devrimci karargah" tutuklamaları
21 Eylül 2010 tarihinde, SDP ve TÖP üyesi 15 kişinin yanı sıra, RED dergisinden Hakan Soytemiz ile Bilim ve Gelecek dergisinden Baha Okar ile RED dergisinden Hakan Soytemiz de, "Ergenekon" tarafından kurulduğu iddia edilen Devrimci Karargâh'a yönelik operasyon kapsamında gözaltına alındı. Sonrasında ise iki kişi hariç gözaltına alınanların hepsi tutuklanarak cezaevine konuldu.

"Ergenekon"la başlatılan cadı avında işi, kişilerin tanıdıklarının tanıdıklarının kim oldukları üzerinden yeni "suç"lar üretmeye vardırdığı görülürken, Devrimci Karargah tutuklamalarından biri de buna örnek teşkil ediyordu. Vatan gazetesi internet sitesi genel yayın yönetmeni Aylin Duruoğlu, Devrimci Karargâh davasında Orhan Yılmazkaya'yla üniversite döneminden arkadaşı olduğu ve bir kez birlikte yemek yerken görüldüğü için "örgüt üyesi" suçlamasıyla 10 ay boyunca tutuklu yargılandı. Devrimci Hareket dergisi çalışanı gazeteci Mehmet Yeşiltepe'nin suçu ise Yılmazkaya’yla iki defa çay içmesiydi.

Balyoz'dan bir de basına tehdit listesi çıkardılar
20 Ocak 2010 tarihli haberiyle Balyoz operasyonunun fitilin ateşleyen Taraf, aynı haberde, Balyoz Planı'nda "işbirlikçi ve hapse atılacak gazetecilerin listesi" yayımladı. Haberdeki "Gazetecileri iki gruba ayıran askerler tutuklanacak 36 gazetecinin ismini sayarken 137 gazeteciden de faydalanmayı umuyor. Gazetecileri iki gruba ayıran askerler tutuklanacak 36 gazetecinin ismini sayarken 137 gazeteciden de faydalanmayı umuyor" ifadesiyle, basındaki "Ergenekon" karşıtı ve genel olarak AKP iktidarı karşıtı gazeteci ve yazarların hedefe tam anlamıyla oturtulduğu bir gündem açıldı.

Yandaş basının günlerce konu ettiği listelerin ikincisindeki, "Balyozcuların 'muhtemel destekçileri' olduğu" iddia edilen kişilerden, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Erol Mütercimler, Erol Manisalı, Taraf'ın haberi yayınladığı gün itibariyle "Ergenekon" soruşturmaları kapsamında zaten cezaevinde iken, geri kalan isimlere de gözdağı verildi. Taraf ve diğer yandaş gazetelerin "muhtemel destekçi" diye adlandırdıkları isimlerden Soner Yalçın da en son gözaltına isim oldu.

Fethullah'ın başyazarı haber vermişti
Habertürk’ün yayınına katılan Hüseyin Gülerce Oda Tv’ye yapılan polis baskınını savundu. Soner Yalçın’ın, sitesinde sadece Ergenekon davasına karşı çıkan yazılara ve yorumlara yer verdiğini söyleyen Gülerce, Oda Tv’nin taraflı yayın yaptığı için polis tarafından basılmayı hakettiğini savundu. Gülerce, katıldığı Habertürk programında, cemaatin taraflı yayın yaptığını varsaydığı tüm gazetecileri de Oda Tv üzerinden tehdit etmeyi ihmal etmedi.

Hüseyin Gülerce değişik tarihlerdeki köşe yazılarında "Ergenekon'un medya ayağında kim var" ekseninde, sıranın medyaya da geleceğini ima ediyordu.

(soL-Haber Merkezi)