Erdoğan'ın laikliği nereye oturuyor?

Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Mısır, Tunus ve Libya’ya gerçekleştirdiği gezinin en çok tartışılan başlıklarından birisi, Başbakan’ın Mısır’da yaptığı laiklik açıklaması oldu. Peki Erdoğan, Türkiye'de dahi hassas bir başlık olan Laiklik konusunda neden açıklama yapma ihtiyacı hissetti?

Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Mısır, Tunus ve Libya’ya gerçekleştirdiği gezinin yankıları sürerken, bu süreçte en çok tartışılan konu başlıklarından birisi, Başbakan’ın Mısır’da yaptığı laiklik açıklaması oldu.

Yıllardır baskıcı diktatörlüklerle yönetilen bu ülkelerde, İslamcı örgütlenmelerin ciddi bir ağırlıklarının olduğu biliniyor. Buralarda kurulacak yeni yönetimlerde, bu yapıların söz sahibi olacakları belli oluyor. Erdoğan’ın bu süreçte yaptığı laiklik uyarısının amacının, bu ülkeleri bir 'eksen kayması' yaşamadan batının etki alanında tutmak, rejimlerin kapitalizm ile uyumluluğunu arttırmak ve bir rol-model olarak 'laik Türkiye’nin' liderlik pozisyonunu korumak olduğu anlaşılıyor.

2. Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında en büyük gerilim başlıklarından biri olan laikliği, Türkiye’nin, Müslüman Arap coğrafyasında etkisini artırmak için kullanmaya çalıştığı belli olurken, Erdoğan’ın açıklamalarını Türkiye’deki laiklik tartışmalarına yönelik bir mesaj olarak da okumak mümkün. Bunun yanında özellikle muhafazakâr çevrenin bu açıklamaları ciddi biçimde tartıştığı, birçoğunun ise 'laiklik' kavramına olan alerjisinin, sözler Erdoğan’ın ağzından çıkmış bile olsa, devam ettiği görülüyor.

Erdoğan bu açıklamayı niye yaptı?
Başbakan Erdoğan Mısır gezisi kapsamında bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, Mısır'a "laik bir anayasa" yapmasını tavsiye ederken, "laiklik kesinlikle ateizm değildir" ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın açıklamalarına tepki gecikmedi. Mısır’daki en büyük siyasi güç olan Müslüman Kardeşler, Erdoğan’a kısaca “iç işlerimize karışma” mesajı verdi.

Erdoğan’ın bu açıklamalarının birkaç ayağı olduğunu söylemek mümkün görünüyor. Yeni rejimlerin kuruluşunda başı çeken İslamcı güçlere rol-model olma çabasında olan Türkiye, bu güçlerin emperyalizmle uyumsuzluk yaşamamasını sağlama çabası içinde... Bölgenin “ağabeyliğine” soyunan Türkiye’nin muhafazakâr Başbakanı’nın, kendi ülkesinde yıllarca mücadele etmek zorunda kaldığı bir fikri, başka ülkelere önermesi tesadüf değil.

2. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında içeriği değiştirilerek yeniden kurgulanan ‘laikliğin’ bölgeye ihracı, AKP ve onun liderlik misyonu için önemli bir yer teşkil ediyor. Yıllardır batı medyasının önemle vurguladığı, “İslam ve demokrasinin beraber yaşaması” fikri ve bölgede bunu sadece Türkiye’nin yaptığına dair vurgunun çıkış noktası, ‘laiklik’ üzerinden şekillenmekteydi. Şimdi bunun ortadan kalkması, AKP ve onun iktidarının bölge politikasında önemli bir parametre değişikliği anlamına gelebilir.

Bunun yanında bölgede kurulacak şeriat rejimlerinin, emperyalizmin, İran’ın karşısına alternatif olarak sürmeye çalıştığı Türkiye tipi uyumlu İslam fikrini boşa düşüreceği, bunun da İran’ın bölgedeki nüfuzunun kırılması ve itibar kaybetmesi önünde bir engel oluşturacağı endişesi olduğu anlaşılıyor. Aynı zamanda emperyalizmin, kapitalizmin bölgeye nüfuz etmesini güçlendirecek bir yaşam tarzını, bölge ülkelerine empoze etme uğraşı var ve bunun için bu ülkelerde egemen olan kökten dinci anlayışı kırması gerektiğini de biliyor.

Muhafazakar kalemlerin laiklik alerjisi
Erdoğan’ın açıklamaları Türkiye’de de ciddi tartışma yarattı. Özellikle muhafazakâr kalemlerin, Erdoğan tarafından telaffuz edilmiş dahi olsa, laikliğe olan alerjilerinin geçmediği görülüyor. Başbakan’ın yıllarca kriz başlığı olmuş bir kavramı rahatça kullanmasının, Türkiye’deki güç dengelerinin kendileri lehine dönüşmüş olmasından duyduğu güvenden kaynaklandığı anlaşılıyor. Muhafazakar kalemler ise henüz tartışmayı sonlandırmamışa benziyor.

Zaman yazarı Ali Bulaç “Ortadoğu’ya Türk laikliği” başlıklı yazısında, Başbakan'ın açıklamalarını yanlış bulduğunu belirterek şöyle diyor:

“Ortadoğu'da sivil ve medeni hukuk dinlere bırakılmıştır, devlet Türkiye'deki gibi merkezden tek ve standart bir yaşama biçimi emretmez. Kamu hukuku otoriterdir, rejimler baskıcıdır. Bunlar da şimdi değişmektedir. Türk laikliğini onlara önermek demek, sivil ve medeni hayatı devletin denetimine bağlamak, dini bütünüyle toplumsal hayatın dışına itmek, Ortadoğu'yu Türkiye'nin 20. yüzyılın ilk yarısındaki durumuna "geri götürmek" demektir ki, bu model, Ortadoğu ülkelerine tam bir felaket getirir.”

Zaman yazarı Şahin Alpay “Başbakan Erdoğan’ın laiklik cihadı” başlıklı yazısında Erdoğan’ın sözlerini Türkiye’nin bölgedeki liderliği ve model olması açısından önemli bulduğunu belirtiyor ve buradan şu sonuca varıyor:

"Erdoğan'ın 'laiklik cihadı'nın kemale ermesi için, Araplara yaptığı telkinleri kendi ülkesine tam olarak uygulaması, Türkiye'nin otoriter laiklikten tam olarak kurtulmasına öncülük etmesi gerekir. Bunun için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın özerkleşmesi, devletin başta Aleviler olmak üzere bütün inançlardan yurttaşlara eşit mesafede durması, hepsinin dinsel özgürlüklerine saygılı olması şarttır."

Star yazarı Fehmi Koru da Ortadoğu’ya Türkiye’nin laiklik sistemini model olarak sunmanın doğru olmadığını şu sözlerle ifade ediyor:

"İslâm Dünyası’nın devlet-din ilişkileri yeniden düzenlenecekse, bu dünyanın insanlarına Türkiye’yi örnek almalarını tavsiye etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Son birkaç yıl içerisinde iktidarda Ak Parti bulunduğu için daha geniş bir müsamaha ortamına kavuştuk ülkemizde özellikle azınlık dinlerine mensup olanlar hem inançlarını yaşama hem de hukuki haklar yönünden eskisinden daha iyi durumdalar."

Star’dan Mehmet Ocaktan’ın sözleri ise Başbakan Erdoğan’ın anlatmak istediğine en yakını... Çünkü Ocaktan 2. Cumhuriyette laiklik anlayışındaki değişime işaret ederek, bunun Ortadoğu’da Türkiye’nin kullanabileceği bir hale getirildiğine işaret ediyor:

"Tayyip Erdoğan demek istiyor ki, Anayasa’nın 2. maddesinin gerekçesindeki laiklik tanımı geçmişte de vardı, eğer doğru yorumlansaydı özgürlüklerin gerçek anlamda teminatı olurdu, yanlış yorumlandığı için baskı aracına dönüştü. Oysa biz bugün laikliği demokrasiyle taçlandırarak, bütün inanç gruplarının haklarını teminat altına alan bir konuma dönüştürüyoruz."

(soL -Haber Merkezi)