Davutoğlu: Suriye konusunda takdir toplayan bir politika izledik

Suriye konusunda, uluslararası hukuka uygun ve takdir toplayan bir politika izlediklerini söyleyen Davutoğlu, angajman kurallarını ilan ederken de uygularken de uluslararası hukuk kurallarına riayet ettiklerini iddia etti.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye uçağının düşürülmesi sonrası gerginleşen "Türkiye-Suriye arasında savaş çıkacak" iddialarına ilişkin, "Türkiye’yi savaşın dışında tuttuk, tutmak için yoğun çaba harcıyoruz. Ama bu Türkiye’nin ilan ettiği angajman kurallarının delinmesine izin vermek anlamına gelmez" dedi.

Milliyet'ten Serpil Çevikcan'a konuşan Davutoğlu, "Suriye konusunda, uluslararası hukuka uygun, her yerden takdir toplayan bir politika izledik. Angajman kurallarını ilan ederken de uygularken de uluslararası hukuk kurallarına riayet ettik" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Düşürülen Suriye uçağı ile ilgili CHP’nin tepkileri oldu. Siz, bu tepkileri ihanet diye yorumladınız. Genelkurmay Başkanı ile de bir görüşme yaptınız sanırım. Düşünceleri ne?
- Görüşmemiz oldu. Tabii üzgünler. Suriye konusunda, uluslararası hukuka uygun, her yerden takdir toplayan bir politika izledik. Angajman kurallarını ilan ederken de uygularken de uluslararası hukuk kurallarına riayet ettik. Uçağımız düştükten sonra 2012’de angajman kurallarını açıklamakla barışı teminat altına alıyorsunuz. Biz, o angajman kurallarını kağıt üzerinde kalsın diye ilan etmedik. İlan ettikten sonra delinmesine izin verirseniz esas o zaman savaşı körüklersiniz. Göstermediğiniz tepkinin çok daha fazlasını ileri aşamalarda göstermek zorunda kalırsınız. Türkiye angajman konusunda bir taviz gösterirse Suriye rejimini durdurmak mümkün değil. Silahlı kuvvetlerimiz, zamana konjonktüre bakmaz. Kendisine verilen talimatı uygular. Zamanlamasıyla ilgili ise biz tayin etmedik. Biz, Suriye yönetimine ‘ya biz içeride şunu kullanmak istiyoruz siz şu gün ihlal et de ben de senin uçağını vurayım’ demiş olabilir miyiz? Suriye rejimi ihlal yapmışsa buna sessiz kalmışsak bu duyulduğunda nasıl bir sonuç doğurur? Bir sonraki ihlalin bir kilometre değil de on kilometre olmayacağını hatta Türkiye içinde sonuçlar doğurmayacağını kim garanti edebilir? Olaydan, birkaç dakika içinde haberimiz oldu. Genelkurmay İkinci Başkanımızla görüştüm. Çok açık bir şekilde ‘bir kilometre ihlal var’ dedi. ‘Hiç bu konuda tereddüdünüz olmasın’ dedim. Ben de tebrik ettim ve Başbakanımızı bilgilendirdim. Durum budur, tam da mitinge çıkmak üzereydi.

Yani size uçağın vurulduğu söylendi.
- Angajman kuralını ilan ediyoruz ki önceden izin gerektirmesin, anında tepki verilsin. Başbakanımıza bildirdik daha sonra Genelkurmay Başkanımızla, Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız konuştular. Bu tutum dolayısıyla da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkinliğinden, ancak gurur duyulur. Eleştirilmez. TSK, bölge için garantidir. Ben bunu NATO Genel Sekreteri’ne akşam bildirdim. Net destek ifade etti. Çünkü NATO elinde de bu imkanlar var. Biz, kendi başımıza ihlal oldu desek ama doğru çıkmazsa herkes tarafından bilinir. BM Genel Sekreteri’ne bildirdim. Hiç kimse bir tereddüt de etmedi. Dışarıdan destek alırken Türkiye’ye tepki CHP’den geldi. Kemal Bey’den geldi. CHP adına sözcüsü Haluk Koç’un yaptığı açıklama da sanki seçime malzeme teşkil edecekmiş, ihlal olup olmadığı belli değilmiş gibi bir açıklamaÖ Silahlı Kuvvetler’in itibarı zedelense, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bu konudaki kararlı tutumu zaaf görse bundan kim menfaat elde eder?

'Türkiye gücünü gösterdi'

Son 48 saat içinde Genelkurmay Başkanı ile bir görüşme yaptınız mı? Rahatsızlık belirttiler mi?
- Tabii, rahatsız olmamak mümkün değil. Ben kendileriyle gurur duyduğumuzu ifade ettim. Kendileri de vazifeleri yerine getirmekte tereddüt etmeyeceklerini belirtti. Açıklamalardan duyulan rahatsızlık haklı bir rahatsızlıktır. TSK’nın verdiği bilgiye güvenmeyeceksiniz, sonra ulusal güvenlikten bahsedeceksiniz. Suriye rejiminin kullandığı argümanlar ve Suriye rejimine koz veriyor bu açıklamalar. Muhalefet ve bazı basın organları hiçbir zaman ulusal güvenlik konularında bu kadar duyarsız, bu kadar ilkesiz olmamıştı.

Niğde’de yaşanan olay. El Kaide’nin bir koluna bağlı militanlar olduğu tespit edildi, sorguları sürüyor. İlginç açıklamalar da yapıyorlar gazetelere yansıyor. Ümraniye’de bununla bağlı polisin müdahaleleri oldu. Gerçekten El Kaide üyeleri mi?
- Şimdi bakın Suriye’de bir bataklık oluştu. Bu bataklık Esad rejiminin kendisidir. IŞİD bu anlamda Suriye rejimi ile savaşmayan, Özgür Suriye Ordusu ile savaşan bir yapı. Yakınınızda böyle bir güvenlik bataklığı oluşmuşsa tabii ki bazen bunun olumsuz yansımalarını görmek mümkün.

Peki bu militanların amacı neydi?
- Onunla ilgili çalışmalar sürüyor. Güvenlik birimlerimiz her türlü tedbirleri alıyor. Kesinlikle tam bir teyakkuz halindeyiz. Seçimin getirdiği Türkiye’de öyle bir atmosfer oluşturuldu ki sanki olağanüstü bir gelişme yaşanacakmış algısı oluştu. Bu algı sebebi ile Türkiye’ye dönük bazı art niyetli hesaplar içinde olanlar için uygun şart oluştu. Güvenlik probleminin olmaması için olağanüstü tedbirler alıyoruz, almaya da devam edeceğiz. Bu uçağın düşürülmesi Türkiye’nin hiçbir zaman ve faktör gözetmeden caydırıcı gücünü gösterdiği için bir teminat oluşturmuştur.

El Kaide’ye destek yok

Türkiye sınırının öbür tarafında El Kaide destekleniyor ve sınırın öbür tarafı onlara teslim ediliyor eleştirileri sürüyor.
- Hayır. Söz konusu değil. El Kaide’yi Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl desteklemiş olabilir? Varsa elinde belgesi çıkarsın. Biz hiçbir zaman Suriye muhalefetine verdiğimiz desteği saklamadık. Keseb sınır kapısının muhalefetin eline geçmesi dolayısıyla yapılan yorumları dinleyin. Kapı, El Kaide’nin eline geçti deniyor. Halbuki kapı Özgür Suriye Ordusu ve Türkmenlerin oluşturduğu mücadeleyi yürütenlerin eline geçti. Mihraç Ural’ın o çatışmalarda öldüğü bilgisi geliyor. Ama Ural’ın kullandığı argümanları kullanıyorlar. DHKP-C’nin Acilciler grubu ki açık bir şekilde Suriye’nin 6. Kol faaliyeti yapan bir terör örgütüdür ve Reyhanlı saldırılarının arkasında da onlar var. Bir tarafta Mihraç Ural var diğer tarafta Türkmenler ve Özgür Suriye Ordusu var. Siz, Mihraç Ural’ın yanında yer alıyorsunuz.

Türkiye akıllı politika yürüttü

-Herkesin bunu takdir etmesi lazım, sanki savaş teşviki yapılıyormuş gibi söylemler yapanlar. 3 yıldır 911 kilometrelik sınırımızda en şiddetli çatışma yaşanıyor. İran-Irak savaşı hariç hiçbir savaşta bu kadar insan ölmedi. Türkiye şu ana kadar o kadar akıllı, etkili bir politika yürüttü ki Türkiye’nin sınırına içine yansımadı bu durum. Bunda da halkımızın basireti ve hükümetimizin uyguladığı politikalar etkili. Ekonomisi, genel istikrarı bundan etkilenmedi. Gerçekten çatışma yanlısı olmuş olsaydı hükümetimiz o kadar çok gerekçe oluşmuştu ki yani bunu öne sürmek mümkün değil. Türkiye’yi savaşın dışında tuttuk, tutmak için yoğun çaba harcıyoruz. Ama bu Türkiye’nin ilan ettiği angajman kurallarının delinmesine izin vermek anlamına gelmez.

'Psikolojik operasyon'

25 Mart’ta bir şey bekliyor muydunuz?
- Hayır, bunlar psikolojik operasyonlar. Mesela şimdi de seçimlerin güvenliği ile ilgili bir şeyler çıkarmaya çalışıyorlar. Bu gerçekten vatana ihanettir.

'Başbakanımızın Cumhurbaşkanı olmayı hak ettiğini düşünüyorum'

Twitter eleştirilerini nasıl göğüslüyorsunuz?
- Tartışmalar siyasi alanda ve psikolojik odaklı yürüyor. Bunu siyasi değil hukuki mesele olarak görüyoruz. Ocak ayından bu yana çok sayıda uygulanmayan mahkeme kararı var. Ben sordum sadece bu hesabı tek başına kapatamaz mıyım diye. Teknolojik olarak mümkün değil dediler. Hesabı ancak twitter kapatabiliyor. O da kapatmayı reddediyor. O zaman geçici bir tedbir koyuyoruz. Nihai kapatma değil, tedbir.

Başbakan’ın, ‘uluslararası tepkileri umursamam’ yorumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Biraz bu uluslararası camiadaki bu tür çifte standartlara dönük bir tepkidir o. ‘Türkiye 3. sınıf bir ülkedir, onun mahkemelerinin kararını ben takmam ama x, y, z ülkeleri birinci sınıftır ben onları takarım’ derseniz o zaman da bir tepki hakkı doğar.

AKP tüzüğündeki 3. dönem kuralı, Başbakan’ın bu görevini sürdürmesi için esnetilecek mi?
- Taviz vermememiz gereken husus, Türkiye’de demokratik süreçlerin sürdürülmesinde ilkesel bir sıkıntı doğmaması ki bu mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler açısından çok önemlidir. Ama hiçbir kural nihai anlamda tabu değildir.

Sayın Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı Gezi Parkı ve 17 Aralık süreçlerinden sonra hâlâ geçerli mi? Yoksa bu olasılık zayıfladı mı?
- Söz konusu değil. İstemesi halinde Cumhurbaşkanlığı’nı her halükarda Sayın Başbakanımızın hem hak ettiğini düşünüyorum hem de halktan rahatlıkla onay alacaktır. Mitinglerdeki coşku da bunun işareti. Cumhuriyet tarihinin 10 yıllık dilimlerini alın. Hangi 10 yılda bir siyasi parti lideri Başbakan kadar başarılı bir performans gösterebilmiştir? Böyle bir başarı hikayesini barındıran liderin Cumhurbaşkanı olmasının meşruiyetini kimse sorgulayamaz. İstediği takdirde olabileceği konusunda kimsenin şüphe etmemesi lazım.

'Meşruiyetin kaynağı sandık'
Demokrasi size göre sadece sandıktan çıkan sonuç mudur?
- Sandıksız demokrasi olmaz. Demokrasi bir kültür ve süreçtir diyerek aslında imalı olarak sandıktan çıkan sonuç önemli değil dediğiniz anda tepki görürsünüz. Sandık meşruiyet kaynağıdır.Yolsuzluk önlenir ama önemli olan güvenlik

Sayın Cumhurbaşkanı, 17 Aralık operasyonunu değerlendirirken, ‘uluslararası komploya inanmam’ dedi. Sayın Başbakan ise “komplo” diyor...
- Sayın Cumhurbaşkanımız arkasından başka şeyler de söylüyor. Bizi ilgilendiren mesele şu Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın telefonu dinlendi mi? Eğer cevap evetse bu bir ulusal güvenlik meselesidir. Uçağımız düştüğü gün Başbakanımız ile defalarca telefonda konuştum. Telefonlarımız dinlenmişse ikinci bir ülkenin tarafına verilmişse bundan daha ağır bir suç olabilir mi? Yolsuzluklarla ilgili her türlü tedbir alınır ama bundan daha önemli olan ülkenin istikbali anlamında dinlemelerin yol açtığı güvenlik problemidir. Ağzımdan çıktığında kulağımdan kıskandığım konuşmaları Başbakan’la yapıyorum. Kendinizin bile unutmak istediği şeyler oluyor. Ama üçüncü bir kulak bunu dinliyor. Ve şimdi artık biz kriptolu telefonla da konuşamıyoruz, normal telefonla konuşuyoruz. Kriptolu telefonla görüşme yaptığımız dönemde o telefonun varlığından haberdar olmayan başka bir ülkeden aradılar. Bunları yaşayınca kendi ülkeniz açısından kaygı duymaya başlıyorsunuz. Şimdi daha dikkatli ve mümkün olduğunda bazen sırf bunun için Başbakanımız Ankara’da iken Ankara’ya gidip yüz yüze konuşuyorum.