CHP'li Çakmak: 'Gülen Cemaatini eleştirmek vicdansızlıktır'

CHP'nin "mütedeyyin açılımı"nın öncülerinden Muhammet Çakmak, Akşam gazetesindeki röportajında Konya'da yapmayı planladıkları "Mütedeyyin Entelektüeller Toplantısı"ndan bahsederken cemaate övgüler sıralamaktan da geri durmadı.

CHP'deki "mütedeyyin açılımı"nın öncülerinden CHP eski Parti Meclisi üyesi ilahiyatçı Muhammet Çakmak, Akşam Gazetesi'nden Ebru Toktar Çekiç'le yaptığı röportajda planladıkları mütedeyyin entelektüeller zirvesinden, islamcı orta sınıfları tanımlamak için yapmış olduğu "Sanayici Dindarlığı" adlı çalışmasına ve Diyanetten Fethullah Gülen Camaati'ne kadar pekçok konuda açıklamalarda bulundu.

Çakmak, son dönemde CHP'de gelenek haline gelen Fethıllah Gülen Camaati'ne övgüler düzme konusunda diğer CHP'lilerden geri kalmazken, cemaatin önemli bir insan potansiyelini Türkiye'ye kazandırdığını iddia ederek, cemaati eleştirmeyi "vicdansızlık" olarak tanımladı.

Ebru Toktar Çekiç'in soruları ve Muhammet Çakmak'ın cevapları şu şekilde:

Mütedeyyin açılımı nasıl gelişti?
Kemal Bey, farklı uzmanlık alanlarına son derece önem verir. Bu birikimlere ve donanımları kendi söylemine katar. Yeni CHP dediğimiz," toplumla bütünleşme" diye adlandırdığımız bu projenin gerçek mimarı sayın genel başkandır, onun kendi iradesi ve kendi siyasi perspektifidir.

Sizin rolünüz nedir?
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu ve din sosyolojisi alanında doktora yapmış bir akademisyenim. Doçentlik tezimi yazdım ama henüz kadro doçenti olmadım. "Sanayici Dindarlığı" adlı çalışmam var. Newsweek'te 2009'da yayımlandı. Genel başkana kendi alanımla ilgili yapmış olduğum akademik çalışmalarımı sundum. Türkiye'deki din-siyaset ilişkisi bağlamındaki yapıların anlaşılması ve analizi konusunda sayın Genel Başkan'a katkı yapmaya devam ediyorum.

Sanayici dindarlığını açar mısınız?
Bu yeni sınıf, bazı metinlerde "Protestan İslamcılar" olarak nitelendiriliyor ki ben buna karşıyım. Ben Anadolu'da yeni yükselen yeni "dindar orta sınıf" diyorum. Çalışmam da gösterdi ki, Türkiye'de dindarlık, ekonomik gelişme ya da büyümeye karşı değil. Türkiye'de yeni bir dindarlık tipolojisi gelişiyor. Bu, Türkiye için umut vaat eden bir gelişme. Türkiye'deki yeni orta sınıf, dindarlıkla birlikte modernleşmenin ve zenginleşmenin yan yana ortaya koymuştur. Çünkü İslam, doğası gereği ilerlemeci ve gelişmeye açık, ötekini dışlamayan derinliğe sahiptir.

Bu sınıf AK Parti ile mi oluştu?
Hayır, bu AK Parti ile alakalı bir sınıf değil. Bu sınıf, Türkiye'de özellikle 1980 sonrası Özal ile birlikte başlayan, dışa açılımcı, ekonomik anlamda içe kapanmaktan kurtulan Türk ekonomisinin ortaya koyduğu bir sınıftır.

Örnek verebilir misiniz?
Boydaklar, Ülker ailesi, Gaziantep'teki Konukoğlu ailesi bunlardandır. Konya'da, Gaziantep'te, Kayseri'de sayısız büyük aile holdingleşmiştir. Bu aileler, dünyaya ciddi anlamda ihracat yapan, mal üreten aileler olmuştur. Ama bunu yaparken kendi geleneksel değerlerinden taviz vermeyen, kendi inançlarını son derece nezih bir şekilde yaşayan aileler olarak görülmüştür. Bu yeni bir Türkiye sentezidir. Yani Türk Müslümanlığının son derece zarif göstergeleridir. Ben buna Türk Müslümanlığı diyorum. Türkiye'nin büyük bir sosyolojik imkanıdır.

AK Parti ile sıçrama yapmadılar mı?
Hayır, bunlar Türkiye'de yola girmişlerdi. Sadece 28 Şubat'ta son derece anlamsız ve mantıksız muameleye maruz kaldılar. Belki AK Parti döneminde daha rahat, herhangi bir baskıya maruz kalmadan büyüme fırsatı elde etmişlerdir. Yoksa bu kesinlikle AKP'nin ortaya çıkardığı bir yapı değildir.

Mütedeyyin kavramı, bunları da içine alan bir kavram mı?
Sayın Genel Başkan, mütedeyyin kavramı ile şunu kastediyor: "Dini, kendi naif inançlarını, herhangi bir ticari ve siyasi ilişkiye alet etmeyen insanlar." Mütedeyyin insan, inançlarını hiçbir şeye alet etmez... Mütedeyyin ile muhafazakar kelimeleri arasındaki fark da şudur: Mütedeyyin kelimesi, daha yerli bir kelimedir, muhafazakar kelimesinden daha güçlü bir kelimedir. Çünkü mütedeyyin kelimesinde bir yumuşaklık ve berraklık var. İnsanları korkutmayan, kuşatıcı bir anlam zenginliği olduğunu düşünüyorum.

Hükümetin Alevi açılımı başarısız oldu? Cemevlerine "ibadethane" statüsü vermeyi doğru bulmuyor...
Çünkü AKP samimi değildi. Siz kimsiniz ki ayrıca cemevlerine "ibadethane statüsü veremeyiz" diyorsunuz. Hangi hakla?
Hükümetin açılımından Alevilere Sünniliği dayatmak ya dikte ettirmek olarak bir süreç ortaya çıktı. Diyanet, teolojik kurum değildir. Hıristiyanlıktaki gibi ruhbanlık kurumunu temsil etmez. Tek görevi, Türkiye'deki din hizmetlerinin düzenli ve doğru şekilde yerine katkı yapmaktır. Papalığa tekabül eden hiyerarşik bir kurum olamaz. İslam'ın özünde böyle bir şey yok çünkü... Aleviler, inanç grubudur. Kendilerini ne şekilde tanımlıyorlarsa odur. Alevi vatandaşlar cemevine "ibadethane" diyorlarsa odur ve bitmiştir. Siyasetçinin 'ibadethane değil, şudur' deme hakkı yok. Senin vazifen, onların sorunlarını çözmektir. Cemevlerinin düzenlenmesi, cemevlerinin görevlilerinin atanması da Diyanet'e niye bağlı olmasın? Diyanet, o konuda da katkı yapabilir.

CHP'nin hükümetin Suriye politikasına eleştirileri nedeniyle Sayın Genel Başkan'ın Alevi kimliği ve Baas Partisi arasında bağlantı kurulmak istendi. Ne dersiniz?
Bu gezegende bundan daha büyük bir yalan ya da iftira düşünemiyorum. Bu Sayın Genel Başkan'a ve Türkiye'deki Alevi yurttaşlara yapılmış en büyük iftira ve haksızlıktır.

Toplumun büyük bölümü mütedeyyin tanımına giriyor mu?
Evet toplumun büyük bölümü böyledir aslında. Türkiye'de din meselesi çok az kesim tarafından suiistimal edilir. Sorun şu, Genel Başkan da çok güzel açıkladı. CHP uzun bir dönem, toplumun farklı kesimleri ile ilişki kurma biçiminde sorunlar yaşadı. Bunun nedeni 'kültürel mesafeleşme' dediğimiz sosyolojik olgudur. CHP'nin diğer partilere göre önemli bir özelliği var. CHP, devleti kuran, uzun yıllar devlet partisi olarak devam eden seçkin, elit, bürokrat, asker ve entelektüelin oluşturduğu sosyolojik yapıdır. Bu 1950'ye kadar devam etmiştir. Dolayısıyla CHP'nin toplumun bu elit kesimiyle ilişki kuran yapısı, geniş halk kitleleri tarafından zamanla arasına bir mesafe konulmasına yol açmıştır. Bugün, Sayın Genel Başkan'ın yapmaya çalıştığı, aslında siyasetin doğasına dönüştür. Çünkü siyaset toplumla yapılır. Toplumun her kesiminden oy talep etmek durumundasınız.

Ne vaat ediyorsunuz?
Kemal Bey, Genel Başkan olduktan sonra Türkiye'deki en önemli sorunlardan biri, başörtüsü sorunu çözüldü. Herhangi bir inanç grubu bir siyasi hedefin içinde olmadığı sürece, biz onlara sivil toplum kuruluşu olarak bakıyoruz. AKŞAM'daki röportajda da sayın Genel Başkan buna vurgu yapıyor. Türkiye'de hiç kimseyi inancından ötürü öteki olarak kabul etmeyelim, Yani siyaset herkese nötr olmalıdır. Hiç kimseyi "Sen Alevisin, Sünnisin, ateistsin ya da eşcinselsin" diye ötekileştirmemektir.

Mütedeyyinlere ulaşmak için ne yapacaksınız?
İki yıldır CHP'nin toplumu kuşatan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen politikalarını anlatıyoruz. CHP'nin bir yıldır ARGE'de hazırladığı projeleri önümüzdeki Eylül ayından itibaren il il topluma sunacağız. 2013 CHP'nin toplumsal yürüyüş ve hamle yılı olacak. Genel Başkan'la uzun zamandır düşündüğümüz bir toplantı var. Onu hayata geçireceğiz. Konya'da ekim ya da kasım ayında Mütedeyyin Entelektüeller Toplantısı yapacağız. Tüm mütedeyyin kesimlerden entelektüel, fikir adamları olacak. İlahiyatçı, Alevi kesimden insanlar, farklı inanç gruplarından temsilciler, Musevisi, Hıristiyanı, Süryanisi herkesi çağıracağız. En az 100 kişilik arama toplantısı olacak.

CHP bugüne kadar cemaatlerden uzak kaldı, oy alamadığı da biliniyor. Bu konuda açılım olur mu?
CHP'nin, uzun yıllar toplumun farklı kesimleri ile ilişki kuramamasından kaynaklanan tevehhüm oluşmuş toplum belleğinde. Yani CHP'yi din düşmanı gibi gösteren kara propagandalar yapıldı. CHP içinde bugüne kadar hiç kimsede din düşmanlığına tanık olmadım. Aksine CHP'liler son derece şehirli ve kentli dindarlık içindedir. Bugün Sayın Genel Başkan, bu kara propagandaya karşı atraksiyon içindedir. Hem söylemiyle hem davranışlarıyla toplumun her kesimiyle buluşmakta, toplumun hiçbir kesimini ötekileştirmemektedir.

Gülen grubu tehdit mi?
İlkemiz çok net, Türkiye'de herkes bizim için önemlidir, hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim için potansiyel tehdit değildir. Herhangi bir yapıyı tehlike olarak görmek, hiç kimsenin haddi değildir. Çünkü bu konularda karar verme mercii değildir. Siyasetçinin böyle bir refleksi olamaz. Hiç kimseye peşin yargıları olamaz. Türkiye'de hiçbir inanç grubu tanınmadan eleştirilmemeli ve linç edilmemelidir. Hakikaten tüm insanlığın kurtuluşunun eğitimde olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla Gülen hareketi önemli ve yetişmiş insan potansiyelini Türkiye'ye kazandırmıştır ki bu da Türkiye'nin gücüdür. Türkiye'nin bir büyük gelecek projesidir. Dolayısıyla Gülen hareketini Türkiye'de yanlış bir yere koymanın büyük vicdansızlık olduğunu düşünüyorum. Bu hareketin bu ülkenin çocuklarına yaptığı büyük katkıları görmeden, bu hareket hakkında olumsuz kanaatlere sahip insanların bu hareketi yakından tanıdıkça kanaatlerinin değişeceğini ümit ediyorum... Biz bilim adamları her zaman doğrunun ve hakikatin yanında olacağız, doğruları söylemeye devam edeceğiz. Birileri saldırıyor diye hakikatleri söylemekten geri durmayacağız. Hz. Peygamber, "Hakikatleri ve doğruları söylemeyenler dilsiz şeytanlardır" diyor.

Mütedeyyin içinde cemaatler de var mı?
Cemaatler tehdit görülür... Tabii ki mütedeyyin içinde cemaat de var. Alman sosyolog Ferdinand Tönnies'in "cemaat" ve "cemiyet" ayrımı var. Bütün dinlerin kendi öznel ve içsel yorumları etrafında kümelenen insanlar vardır. Hıristiyanlara baktığınızda, Protestanlar, Evangelistler, Katolikler var. İslam'ın içinde de İslam'ı daha zarif yaşama, daha duygu boyutu ile yaşama bağlamında, insanlar kendi öznel yorumları etrafında kümelenebilirler. Bu, hiçbir siyasiyi de ilgilendirmez. Bu, siyasetin değil, bu teolojinin konusudur. Mesela, Başbakan'ın Alevilerle ilgili açıklamasını gündeme getirmek istiyorum. Sayın Başbakan, "Aleviler bugün Hz Ali gibi yaşamıyorlar" dedi, ATV'deki açıklamasında. Bu, teolojik değerlendirmedir, siyasetçi böyle bir değerlendirme yapamaz. Bu siyasetçiyi hiç ilgilendirmez.

Mesela sayın Genel Başkan'ın Aleviliğini maalesef siyasette birileri son derece saygısızca kullanmaya başladılar. Sanki Alevi olmak suçmuş, insanlık suçuymuş gibi. Halbuki bu topraklarda Alevilik, İslam'ın son derece zarif ve içsel yorumlarından birisidir. Sayın Genel Başkan da bu konuda müthiş zarafet içindedir. Hiç kimseyi ötekileştirmez, inancından ötürü farklı görmez. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu kimliği ile CHP'nin başında olmasını Türkiye için tarihi şans olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye'de Alevi ve Sünni ilişkisinin, bu tarihsel çatlağın mutlaka onarılması lazım. Bunun onarılması için sayın Genel Başkan çok önemli siyasi figürdür. Bunu Türkiye çok iyi değerlendirmelidir. Kılıçdaroğlu herkesi kuşatan bir portre. Türkiye'nin böyle bir başbakana ihtiyacı var. Kılıçdaroğlu'nun başbakanlığında Türkiye'deki hiçbir inanç grubu incinmeyecek ve incitilmeyecektir. Bunun garantisi Kılıçdaroğlu'nun yüksek ahlakı ve demokrasi kültürü ve yaşam biçimidir.