'Cemaat'e yakın bir bankaya operasyon yolda'

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında AKP'nin cemaate yakın bir bankaya operasyon yapacağı ileri sürüldü.

Fatih Altaylı bugün Habertürk'teki köşesinde, cemaatle ilgili bir bankaya yönelik operasyon yapılacağını iddia etti. Altaylı, Cemaat'e yakın iş adamlarının da mercek altına alınacağını ileri sürdü.

O yazıdan bir bölüm şöyle:

...Başbakan şimdi Cemaat'e yönelik olarak diyor ki, "İninize gireceğiz, didik didik edeceğiz".

CEMAAT'E YAKIN BİR BANKAYA OPERASYON DÜZENLENECEK

Bu sözlerin arkasını çok derin okumaya gerek yok.

Söylenilen belli, yapılacak olan belli.

Belli ki, pek yakında Cemaat'le ilgili bir bankaya yönelik bir operasyon yapılacak. Bu arada Cemaat'e yakın işadamları mercek altına alınacak. Her türlü para trafiği ince ince takip edilecek.

Fakaaaaat!

Burada bir zorluk var. Cemaat'te "zengin yok".

Cemaat'i oluşturan kitlenin çok önemli bölümü küçük veya orta boy sanayici, esnaf, eşraf, toptancı, orta halli veya orta hallinin biraz üzerinde bir kitle.

"Büyük ölçekli işadamı, holding patronu" diyebileceğin insan sayısı Cemaat'te bir elin parmaklarını bulmaz.
Cemaat'le ilgili o banka desen patronu yok.

En büyük hissedarının payı yüzde 4, bildiğim kadarıyla.

Yurtdışındaki yapı ise tamamen Türkiye'den bağımsız.

Tabii olan bitene bakınca insan "Neredeeen, nereyeee" diyor.

Çok yakın bir zamana kadar THY bir yere sefer koyunca "Cemaat okullarının olduğu yere sefer koyuyorlar" deniliyordu. Şimdi "İnlerine gireceklermiş" deniliyor.

Devletin çivisi çıkmış mı?

DÜN bambaşka bir konuyla ilgili bir Bakan aradı.

Ama haliyle laf dönüp dolaşıp yolsuzluk olayına ve yürütülmekte olan soruşturmaya geldi.

Bakan bu olan bitenin çok büyük bir komplo olduğunu söyleyince ben de günlerdir burada yazdıklarımı tekrarladım.

"Sayın Bakan, bu iş bir komplo bile olsa sonuç olarak varsa bir yolsuzluk ortaya çıkarılması gerekmez mi? Kamuoyunu tatmin etmek gerekmez mi?" dedim.

"Komplo boyutu ayrı bir konu ve çok tehlikeli bir olay ama yolsuzluk boyutu da ayrı bir olay değil mi?" dedim.
Bakan benimle aynı fikirde değildi.

"Yolsuzluk tarafı bile bir komplo olabilir. İsrail ve Amerika'nın İran'la yaptığımız ticareti engellemek için yarattığı bir şey olabilir. Sonuç olarak buradan gelen para ile Türkiye'nin cari açığının finansmanında önemli bir katk sağlanıyordu" dedi.

"Ona da tamam Sayın Bakan ama Türkiye'nin cari açığını finanse eden bir işten, bazılarının kişisel çıkar sağlamaları kabul edilebilir mi?"dedim.

"Eğer böyle bir şey varsa elbette kabul edilemez" dedi.
Asıl söyleyeceği başkaydı.

"Fatih Bey, asıl mesele şudur. Devletin içinde bir örgütlenme var. Polis içinde, yargı içinde bir örgütlenme var. Polis bölünmüş, polisin bir bölümü diğer bölümünden bilgi saklıyor, operasyon saklıyor. Devlette, görünen devletin kontrolü dışında paralel bir yapı kurmuşlar, cirit atıyorlar. Üstelik de dış bağlantılılar. Dışardan yönlendiriliyorlar. Bu işin içinde sizin de tahmin edebileceğiniz yabancı istihbarat örgütleri var. Bunu biliyoruz ve bu yapıyı kullanıyorlar" dedi Bakan. "Peki Sayın Bakan" dedim, "Bu yapıyı dün mü kurmuşlar evvelsi gün mü?"

"Olur mu, yıllardır kurmuşlar bunu."

"Sayın Bakan bunu daha önce söyleyenlere kızmıyor muydunuz?"

"Aaah, ahhhh" dedi Bakan.

"Sayın Bakan, bu yapıyı daha önce fark etmediniz mi peki? 12 yıldır partiniz iktidarda."

"Aaah, aaahhh" dedi Bakan.

"Sayın Bakan Devlet bitmiş diyebilir miyiz?"

"Ahh, aaahh" dedi Bakan, "Bitmiş demek ağır olur çivisi çıkmış diyebiliriz. Ama o çiviyi çakacağız yerine. Emin olun o çiviyi yerine çakacağız."