Büyük Alevi Kurultayı'nda AKP'ye öfke!

Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı tarafından düzenlenen Büyük Alevi Kurultayı sona erdi. Kurultayda yapılan konuşmalarda ve sonuç bildirgesinde AKP hükümetine dönük tepkiler yer aldı.

Büyük Alevi Kurultayı, Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu Kültür Vakfı tarafından Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi’nde düzenlendi. Kurultaya, yurt dışı ve yurt içinden çok sayıda Alevi örgütü temsilcisi ve siyasi parti temsilcileri katıldı. Adana Savcısı İlhan Cihaner de kurultay da yerini aldı.

"Zorunlu din dersi veriyorlar, Alevi köylerine cami yapıyorlar"
Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Alevi çocuklara zorla din dersi verildiğini, Alevi köylerine zorla cami yaptırıldığını belirterek, "Neden zorunlu din dersi veriyorsunuz? Alevi köylerine neden cami yapıyorsunuz? Bu mu kardeşlik, bizim yönümüz insanlıktır. Aleviler olarak ırk dil, din ve cinsiyet ayrımına karşı çıkıyoruz. Alevilerin cemevlerini kültür merkezi yapanlar Türkiye'yi görmediler. Kapalı kapılar ardından neler konuştunuz açıklayın sayın Bakan" dedi.

"Katliamcılar çalıştaya katıldı"
Geçmez, "Eğer hükümet Alevilerin sorunlarını çözmek istiyorlarsa varız. Hangi çalıştaya katılalım? Katliamlara katıldığı için yargılanan birinin katıldığı çalıştaylara mı katılalım? Bizi katillerimizle mi yüzleştirmek istiyorsunuz? Biz bu işlerde samimiyet ararız. Yıllardır bunu konuşanlar samimiyetsizdir. 'Dinden ne istiyorsunuz?' diyorlar bize, asıl siz dinden çekin elinizi. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasında ısrarlıyız, bunu Sünni yurttaşların özgürlüğü için istiyoruz. Çünkü onlar özgür olursa biz de özgür oluruz. Bu ülkede Alevilerin sorunlarına Sünniler, Kürtlerin sorunlarına Türkler, gayrimüslimlerin sorunlarına Müslümanlar sahip çıkmazsa bu ülkede barış olmayacaktır. Biz eşit yurttaşlık istiyoruz, herkes gibi inancımızı yaşamak istiyoruz. Biz inancımızı biliyoruz, devlet elini çeksin" dedi.

6 Mart'ta İzmir'de büyük bir miting yapacaklarını belirten Geçmez, ‘zorunlu din derslerinin kaldırılması ve eşit yurttaşlık’ konularında tüm Türkiye’ye seslerini duyurmak istediklerini belirtti.

Büyük Alevi Kurultayı Sonuç Bildirgesi'nin satırbaşları
Sonuç bildirgesinde, siyasal İslamcı hegemonyaya dikkat çekilerek "Kurultayımız toplumsal eşitsizliğin arttığı, mahalle baskısının yaygınlaştığı, siyasette gerilimin ve çatışmanın yaşandığı sanatın değil politikacıların ucubeleştiği, Türkiye'nin huzursuzluğa, mutsuzluğa ve kutuplaştırılmalara maruz kaldığı bir ortamda toplanmıştır. Bunun bilincinde olan Aleviler, aynı zamanda Türkiye’de, siyasal İslamcı hegemonyanın, gerek kamusal alanda, gerek özel alanda, cemaatler ve AKP iktidarının işbirliği ile kurduğu sosyal ve politik baskı mekanizmalarını, farklı olanları mağdur haline getirdiğine tanık olmaktadır" denildi.

Özelleştirmelere ve piyasacılığa tepki
Bildirgede, Alevilerin taleplerinin yanı sıra, hükümetin piyasacı uygulamaları da eleştirilerek "Biz Aleviler, her insanın doğuştan kazanılmış hakları olarak, bilinen, sağlık eğitim barınma, gibi haklarının AKP hükümeti ile birlikte kamusal hizmet olmaktan çıkarılıp piyasa koşullarına, terk edildiği, özelleştirilme adı altında, cemaatlere peşkeş çekildiğinin bilincindeyiz. Bu nedenle kurultayımız, barınma sağlık ve eğitim hakkını kamusal bir hizmet olduğunu görüp, ücretsiz nitelikli ve herkese eşit sunulmasını savunmaktadır. AKP hükümetinin küresel kapitalizm ve neo liberalizmle kurduğu çıkar ilişkisinin sonucu, ortaya çıkan yıkım politikaları, emekçileri ve üreten tüm kesimleri ezmektedir. Tüm emek örgütlerinin mücadeleleri sonucu elde ettikleri kazanımları, her geçen gün geriye gitmektedir. Tüm bu politikaların sonucu, yoksulluk ve işsizlik giderek artmaktadır. Bütün bunlar Alevilerin sorunlarından bağımsız olmamakla birlikte, Alevilerin kendine özgü çözüm bekleyen sorunları ve talepleri vardır" denildi.

"Alevilere dönük katliamlar onaylanıyor"
Alevilere dönük katliamların hatırlatıldığı bildirgede AKP hükümetinin aynı geleneği sürdürdüğü vurgulanarak "Ülkemizde de Aleviler tarih boyunca yoğun baskı ve ayrımcılığa maruz bırakılmış ve katliamların, sürgünlerin hedefi olmuşlardır. Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Malatya, Sivas, Ümraniye ve Gazi katliamlarının utancıyla yüzleşilmesi ve Alevilerin acılarının paylaşılması Türkiye’de yurttaşların farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşamalarının gereğiyken resmi ağızlardan katliamları onaylayan seslerin yükselmesi, Alevilerin acılarını gün geçtikçe daha da derinleştirmektedir. Aleviler yakın tarihte Sivas’ta yakıldıklarında dönemin başbakanı bu eylemi gerçekleştirenlerin burnunun dahi kanamadığını övünçle ilan edebilmiştir. Ne acıdır ki, katliamı gerçekleştirenlerin avukatlığına soyunan bir şahıs daha sonra bu ülkenin adalet bakanı olmuştur. Öte yandan Alevilerin sorunlarını çözme iddiasıyla çalıştay düzenleyen mevcut hükümet, adı Alevi katliamlarına karışmış bir şahsı Alevilerin sorunlarını tartışmak üzere çalıştaya davet etme cüretinde de bulunmuştur. Bu da yetmezmiş gibi ülkenin bugünkü başbakanı, 1980 yılında büyük bir Alevi katliamına sahne olmuş olan Çorum’da gerçekleştirilen bir mitingde, fetvalarıyla Alevi katliamlarını kutsamış olan şeyhülislam Ebu Suud’un adını Çorum’un gururu diye anabilmiştir. Başbakanın Alevilere yönelik açık nefret ifade eden bu söylemi, geride bıraktığımız anayasa referandumu öncesinde yaptığı konuşmalarda doruk noktasına çıkmıştır. Bu konuşmalardan birinde başbakan, Siirt’te okuduğu şiir nedeniyle aldığı hapis cezasının Yargıtay’ın Alevi hakimlerin bulunduğu bir dairesi tarafından onandığını ileri sürmüştür. Ülkenin başbakanının dahi Alevilere yönelik söylemlerinde ortaya çıkan ve Alevileri toplumun diğer kesimleri karşısında açık hedef haline getiren bu tutum, çeşitli topluluklara yönelik olarak yaratılan ve yeniden üretilen kin ve nefret duygularının, kardeşlik ve hoşgörü gibi içi doldurulamayan afakî kavramlarla ortadan kaldırılamayacağını gözler önüne sermektedir" denildi.

Sonuç bildirgesinde yer alan talepler şöyle sıralandı:

- Ötekileştirilen tüm diğer gruplarla birlikte Alevileri de hedef alan nefret suçları yasal müeyyidelere bağlanmalıdır.
- Türkiye toplumunun utancı olarak görülmesi gereken tüm Alevi katliamlarıyla yüzleşilmeli ve bu bağlamda
- Madımak Oteli utanç müzesi yapılmalıdır.
- Zamanaşımına uğratılan Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarının dosyaları yeniden açılmalı ve failleri ortaya çıkarılmalıdır.
- Dersim katliamıyla ilgili devlet arşivleri kamuoyunun bilgisine sunulmalı, Seyit Rıza’nın mezarının yeri açıklanmalı ve mezar Seyit Rıza’nın ailesine teslim edilmelidir.
- Aleviliği siyasal amaçlar çerçevesinde yeniden tanımlama ve inşa etme girişimlerine son verilmelidir.
- Eğitim, öğretim başta olmak üzere tüm kamu hizmeti alanlarında ve bürokraside Alevilere yönelik ayrımcılık iddiaları, hukuk devleti ilkesine inanan tüm yurttaşların adalet duygusunu tatmin edecek biçimde soruşturularak aydınlatılmalıdır.
- Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.
- Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.
- Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmelidir.
- Alevi köylerine zorla cami yapılmasına son verilmeli, şimdiye kadar yapılmış bulunan camiler kaldırılmalı veya köy halkının talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda cemevine dönüştürülmek üzere mimari yapı ve donatılarında gerekli değişikler yapılmalıdır.
- Hacı Bektaş Dergâhı, dergâhın gerçek sahipleri olan Alevilere teslim edilmelidir.
- Keza, Karacaahmet ve Şahkulu gibi, ancak kira karşılığı kullanılabilen dergahlarda Alevilere teslim edilmelidir.
- Alevilerin kutsal mekânlarına yönelik yağmaya son verilmelidir.
- Abdal Musa türbesinin yanı başında taş ocağı yapılmasına müsaade eden yapım ruhsatı iptal edilmelidir.
- Munzur vadisine, Alevilerin kutsal mekânlarının yok olmasına yol açacak biçimde yapılması planlanan barajların yapımı durdurulmalıdır.
- Antakya ve çevresinde yaşayan Alevilerin, kutsal günü sayılan ‘Gadiri Hum’ resmi tatil olarak kabul edilmelidir.
- Toplumun önemli bir kesiminde Alevilere karşı içselleştirilmiş bir nefret ve önyargının bulunduğu kesindir. Bu nefret ve önyargılar, kuşaktan - kuşağa aktarılmaya devam etmektedir. Tam da bu nedenle, sıraladığımız tüm taleplerimize temel teşkil eden ayrımcılık tek başına bir yasa ve hukuk sorunu değildir. Öte yandan söz konusu nefret ve önyargılar yalnızca Alevilere yönelik de değildir. Bu anlamda Alevilerin sorunları, farklılıklarıyla hakim inanç ve anlayışların dışında kalan ve ayrımcılığa uğrayan tüm grupların sorunudur. Hükümet zorunlu din derslerini dayatmak yerine eğitim müfredatının içeriğini ayrımcılığa karşı farkındalık yaratacak biçimde şekillendirmelidir.

(soL - Haber Merkezi)