Bir "Pro-Amerikan"ın görüşleri...

Yeni Harman Dergisi "Liberaller ile ulusalcıların tek ortak noktaları ondan nefret etmeleri" diye tanıttığı Cüneyt Ülsever ile çeşitli konularda tartışma yaratacak bir röportaj yaptı.

AKP'nin Kürt Açılımı'ndan geri dönüş sinyalleri verdiğini söyleyen Ülsever, Başbakan'ın ABD dönüşü yaptığı açıklamaları geri dönüş merasimi olarak değerlendirdi. Ülsever, Erdoğan'ın en önemli sorunlarından birinin Milli Görüş tabanını ikna edememek olduğunu iddia etti.

Ülsever'in röportajından bölümler
"Başbakanın burada esas söylemeye çalıştığı 'Bende bunu yapacak yürek yok. Denedim ama maalesef ben de kendime güvenemiyorum' dur. Şimdi Amerika'dan ne netice aldı bilemiyorum. Ama Amerika dönüşü bunu söylüyor yani Amerika mı dedi ona 'Türk parlamentosunda anayasal değişikliği yapacak irade yoktur' diye. 330 oyla anayasa değişikliğini referanduma götürebilirsin, 367'nin üzerinde de doğrudan değişiklik yapabilirsin. 338-340 kendi reyi var. E, 20 de DTP var. Yani 22 Temmuz sonrası Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimi için anayasa değişikliğini yapan irade, Türkiye'nin çok daha önemli meselesinde bu parlamenter iradeyi nasıl bulamıyor? Çok büyük soru işareti. Benim kendi kanaatim şudur hiçbir hazırlığı yoktu. Hiçbir hazırlığı olmadığı için biz sadece CHP ve MHP' yi konuşuyoruz. Bence Başbakan kendi partisi içindeki milli görüş çizgisindeki milletvekilleri ile Kürt milletvekillerini aynı potaya getiremedi, esas korktuğu parlamentoda kendi partisi ve kendi tabanıdır."

Ahmet Davutoğlu hayal görüyor
Ahmet Davutoğlu'nun politikalarını eleştiren Ülsever, Davutoğlu'nun ABD'ye bazı sözler vererek Dışişleri Bakanı olduğunu ve savunduğu "stratejik derinlik" politikasının hiçbir derinliği olmadığını söyledi. Ülsever, 'Ermenistan Açılımı'nın Davutoğlu'nun hayal dünyası ile beslendiğini söyledi. Ülsever, Davutoğlu için çok tartışılacak şu sözleri söyledi: "Hatırlayalım, Obama'nın seçiminden sonra danışman olarak Ahmet Davutoğlu Amerika'ya gitti ve Obama yönetiminin çıkarlarıyla Türkiye'nin çıkarları tarihte hiç bu kadar benzeşmemişti dedi ve arkasından da Dışişleri Bakanı oldu. Evet, ortada verilmiş bir söz var ama bu sözün bir sürü konuda Ermenistan Açılımı ya da Gürcistan meselesinde olduğu gibi bir müddet sonra tutulamayacağını ve bir alt yapısının olmadığını düşünüyorum."

Ahmet Türk yedi köyün ağası
Ülsever Kürtler'in de ne istediğini bilmediğini ve Kürt siyaseti ile açılımın zor olduğunu söyledi. Ahmet Türk'ün 7 tane köyün ağalığını yaptığını söyleyen Ülsever, "Bir de kusura bakmasınlar ama ne istediğini bilmeyen Kürtler var ortada. Yani tamamen feodal zihniyetle hareket eden Kürtler var. Ahmet Türk DTP'nin Başkanı, yedi köyün ağası yani burada da muazzam bir çelişki var. Bir de Kürtlerde de galiba konjonktür okuyamama hastalığı var. Yani bu konjonktür lehimizedir ama bu kadarını alabiliriz şu kadarını alamayız. Böyle bir beceri yok. Son durumlar muazzam bir şekilde Türkiye'de Kürt meselesine sempati ile bakan ama PKK'ya hırsla bakan kesimleri bile irrite etti. Yani sadece MHP değil, onun dışında AK Partili çevrelerde 'ya bu Kürtlere de ne oldu bunlar hadlerini bilmiyorlar.' dediler. İşte zaten oradan kıyamet koptu. 15 Ağustos'ta Apo belgeyi açıklayacağım deyince, Ak Partinin eli ayağı tutuştu gazetecilerle falan görüşmeye başladılar çünkü Apo gazetecilerle görüştü. O kadar komik ki işleri. Bir buçuk ay evvel Apo'nun avukatı beni aradı görüşmek istiyoruz dedi ben de bütün görüşlerim gazetede yazıyor yeni söyleyeceğim bir şey yok, gazeteden okuyun diye reddettim." dedi. Ülsever bu sürecin sonunda Kürtler'in yine kandırılacağını söyledi.

Ergenekon Davası ehlileştirme sürecidir
Ergenekon Davası'nı da değerlendiren Ülsever operasyon için şunları söyledi: "Ergenekon, Amerika'nın o gün başına bela olanları bir ehlileştirme sürecidir. Bu ileri attığım bir tezdir, bilgi değildir. Komplo teorisi değildir. Çünkü daha maddi şeylere dayanır ama benim tezime göre böyle bir ehlileştirme süreci yaşanıyor. Tezimde ısrarlıyım. (...) Türkiye'de yükselen anti Amerikancı pro-Avrasyacı unsurları bertaraf etmek, susturmak, korkutmak, kenara çekilmelerine sebep olmak için başlatıldı."

İlker Başbuğ Gülen'in kellesini istedi
İlker Başbuğ'un ABD ve Fethullah Gülen ile ilişkilerini de değerlendiren Ülsever çok tartışılacak idialarda bulundu. Ülsever şunları söyledi: "İlker Başbuğ, benim tezime göre Amerika'nın son yıllarda görmüş olduğu en pro-Amerikan Genel Kurmay Başkanı'dır. Bunu kötü bir şey olarak söylemiyorum. Kelimeler Türkçe'de yanlış anlaşılıyor. Ben de pro-Amerikan bir adamım. İlker Başbuğ, Amerika'ya gitti. Koramiral Genel Kurmay Başkanı Müller otuz yıllık dostum diye karşıladı. Son 10-15 yıldır hiçbir Genelkurmay Başkanımıza söylenmemiş bir sözdü. 4,5-5 saat herkesin gözü önünde kapalı toplantı yapıldı. İçerde ne konuşuldu bilemeyiz ama bu bir mesajdı dünyaya, bak bu kadar derin meseleler tartışıldı diye. Orada da Başbuğ'un istediği şeylerden biri Gülen'in kellesiydi. 'Benimle çalışacaksan, Gülen'i bu kadar koruma altında tutma. Onunla böyle ılımlı islam projesini geliştirecek muhabbet yapma' dedi. Neoconların döneminde, Gülen hareketinin bizzat Fethullah hoca girer girmez o kadar detay bilemem ama bir etkisi vardı. Bu tez bitti diyorum benim söylemeye çalıştığım bu. Bu dönemden sonra Ilımlı İslamın reddedildiğini Obama açık söylüyor. Benim makalelerde ele aldığım şey, Güneydoğu'da yaşananlardan sonra Gülen Cemaati bu önümüzdeki dönemde Amerika'da eski rahatlığını ve akademik katkısını bulamayacaktır. Benim dediğim bu. Ha şimdi bu AKP'yi etkiler mi? AKP' nin içindeki Gülen Cemaatine bağlı insanlar üzerinde bir etkisi olabilir mi? AKP bir gün ABD ile Gülen Cemaati arasında kalabilir mi? Kalabilir."

Muhafazakarlar, eski rejimi yeniden üretiyor
AKP'nin ve onunla birlikte yükselen muhafazakarlığın içinin boş olduğunu belirten Ülsever, muhafazarların 7 senelik iktidarları boyunca yeni bir kültür üretmediklerini eski rejimi yeniden devam ettirdiklerini eski sistemden badem bıyık ve türban dışında hiçbir farklarının olmadığını söyleyen Ülsever muhafazakar kesimi kızdıracak şu sözleri söyledi: "Yani içi boşaltılmış bir muhafazakârlıktan bahsediyoruz biz hayat tarzı olarak. Ben bakıyorum yedi yıldır Allah aşkına bir tane başarılı islamcı film var mı? Bir tane islamcı roman var mı? Muhafazakâr hayat tarzını yansıtan bir lokanta kuruldu mu? Yani Osmanlı mutfağının çok ön plana geçtiği var mı yok. Yedi senedir Ak Partinin doğurduğu tek bir şey var daha evvelki rejimi yeniden üretmek. İki şey ön plana geçti. Görünürlüğü arttı. Bir badem bıyık bir de türban. Ama bunlar da Etiler'de Four Season lokantasında yemeğe bayılırlar vs. Bakın Turban Oteli bile Bodrum'da açılıyor yani. Her dönemde olduğu gibi Özal'ın, Demirel'in ,Tansu Çiller'in, Mesut Yılmaz'ın döneminde olduğu gibi şimdi Erdoğan'ın kendi yeni zenginleri var. Her dönemde olduğu gibi Erdoğan ailesi her şeyin içinde. Yani Bilal doktora mı yapıyor, iş mi yapıyor ben pek anlamış değilim. İşte gemicilikler şunlar bunlar. Turgut Özal zamanında Ahmet Özal' ı müdafaa etmek için ne söylüyorsa Erdoğan da çocuklar için aynı şeyi söylüyor. Yani bir pervasızlık ama isteyen kırılsın isteyen kızsın nasıl demin bahsettik, Kürt hareketinde bir yüzsüzlük hissediyorum dedim ya, aynen İslamcılıkta da bir yüzsüzlük var. İkisinde de kültürsüzlük var yani köksüzlük veya kök varsa da çoktan koparılmış."

(soL - Haber Merkezi)