Bir Ali Elverdi portresi

Araştırmacı yazar Serpil Güvenç, Deniz Gezmişleri idama gönderen Ali Elverdi'yi yazdı.

Unutulan 12 Mart, İdamlar ve Ali Elverdi….

28 Ekim 1974 tarihli gazetenin adı OrtaDoğu.

Ana sayfanın sol tarafında 15 hilal ve bir yıldızlı hilalin altında Devlet-i Ebed-Müddet yazmakta.

Sol tarafta ise kısa bir girişin altında büyük puntolarla şu satırlar yer alıyor:

“Türk milleti adına aldığımız kararlarda oyumu, Allah’a karşı sorumlu olduğumu asla unutmadan verdim”. Ali Elverdi/Emekli Tuğgeneral.

Ali Elverdi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını veren Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim askeri mahkemesinin başkanıydı.

İdamlardan iki yıl sonra Adalet Partisine girdi.

“Emekli olduktan sonra politikaya atılmayı düşündüm. Her asker gibi bir durum muhakemesi yaptım. Vatanıma ve milletime en iyi hizmeti Adalet Partisi saflarında yapabileceğime karar verdim. Vatanımın selameti ve milletimin refahı için, Türkiye’de demokrasiyi yaşatmak Cumhuriyeti ebedileştirmek amacıyla kanımın son damlasına kadar çalışacağım. Beni bu yoldan alıkoymaya kimsenin gücü yetmeyecektir” diyor Adalet Partisinden Bursa milletvekili seçilen Ali Elverdi.

15 Kasım 1974 gazetenin adı Son Havadis.

Birinci sayfanın manşeti: “Komünistlerin gayesi Türkiye’yi parçalamaktır”.

Altındaki puntolar yine kocaman:

“21 Mayıs gecesi Talat Aydemir’in elinden radyoyu alan ve 12 Mart sonrası Ankara Sıkıyönetim mahkemesi başkanlığı yapan emekli general Ali Elverdi solcuların yayın organlarında yaptıkları saldırılara cevap verdi”. Altı kırmızı ile çizilmiş.

Altında gazetenin adından büyük puntolarla “Vatansızlarla mücadele edeceğim” yazıyor. Yanında içi boş bir ufak yıldızla başlayan bir başka cümle:

“Bana saldıranlar bir avuç dirijandır, Türk Ordusu sol azınlıklara müsaade etmemiştir, etmeyecektir. Komünizm propagandası fikir hürriyeti değildir. Anayasa mahkemesinin kararı, demokrasi ile bağdaşmaz”. Aynı sayfanın sağında, Elverdi bir koltukta oturuyor. Denizlerin idamını izlerken sigarayı tutan eli, koltuğun örtüsünden aşağı sarkmış, duruyor… Elverdi gazetedeki açıklamasında ise “…Ama bunlar düzeltme değil, yıkma taraftarı. Düzeni kökünden yıkacak yerine Marksist Leninist bir düzen getireceklermiş. Ülkeyi parçalayacaklar. Şu halkı, bu halkı diye halklara bölecekler. Zaten kendilerine Türk denilmesini bile istemiyorlar. Türkiye’yi parçalanmış bir halde Rusya’nın peyki haline getirecekler. Bunların emel, gayesi bu.” demekte.

Tarih 17 Mayıs 1987, Ali Elverdi ile ropörtaj yapan gazeteci Güldal Kızıldemir.

İdam cezasını savunuyor Ali Elverdi.

Elverdi, “Bizim Avrupa’dan farklı durumlarımız var. Soydan gelen bir kin davası var, üstelik bizim dinimizin icabı da var…. Kısasa kısas, yani yapana yapılır..İlle de kısas diye bir şey yok. Öldürmeyene de idam cezası verilir. Mesela vatan haini,vatanının sırlarını satmış. Veya ideolojisi öyle istiyor, kendisi aslen Türk değil, karışık. Buna da idam cezası verilir” diyor Kızıldemir’in sorularını yanıtlarken. Denizlerin idamını “ibret-i müessese” olarak tanımlayan Elverdi’ye göre, Menderes ve arkadaşlarının idamları “…üç kişi”nin “şehit” edilmesiydi yani “idam hükmü değil” di.

12 Mart askeri cuntası döneminde, bir çok genç devrimci gibi Deniz Gezmiş ve arkadaşları da Sıkıyönetim askeri mahkemelerinde yargılandılar. Mahkeme tanımının uzağından bile geçmeyen bu kurullar, Anayasanın yargı bağımsızlığı ilkesiyle taban tabana zıt olarak yasama tarafından kurulmuşlardı. Yargıçları da yürütüme tarafından atanan ve dolayısıyla güvenceden yoksun bulunan, sıkıyönetim bildirileriyle sürekli olarak“telkin” altında tutulan bu kurullar emirlere uymadıkları takdirde ortadan kaldırılmaktaydılar. Sanıkların yargılanacakları yasa maddeleri bile çoğunlukla benimsedikleri dünya görüşlerine göre saptanmaktaydı.

Ali Elverdi, bu koşullarda kurulan ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idamla “yargılayan” Ankara 1 nolu sıkıyönetim mahkemesinin başkanıydı.

Ali Elverdi, idam kararlarını Allah’a karşı sorumluluk duyarak verdiğini hiç çekinmeden açıklayan bir askeri “yargıç”tı.

Kalem kırarak yurtseverlere idam fermanları dağıtan, düşünce suçundan insanların idam edilebileceklerini savunan Ali Elverdi, yeminli komünizm düşmanı ve sermayenin en büyük siyasal örgütü olan AP’den milletvekili olan bir TC vatandaşıydı.

12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinin sosyo ekonomik ve siyasal neden ve sonuçları, yarattıkları yıkım ve benzeri konular yıllarca tartışıldı, tartışılmalı da…

Ama Ali Elverdi tarihe “..Türkiye’nin kalkınması ve halkın kurtuluşu Amerikan emperyalizminin yurttan atılmasına bağlıdır. Bağımsızlığımızı kazanmadan, kalkınmak mümkün değildir. Mümkündür diyenler ya bilmeden söylüyorlardır ya da çıkarları gereği yalan söylüyorlardır. İşte bunun içindir ki, önümüzdeki sorun Amerikan emperyalizmini kovmak için mücadeledir. Ve bu mücadeleyi başaracak tek kuvvet vardır o da Amerikan ortağı, patron, ağa, tefeci ve bezirganlar dışında kalan ve ezilen tüm TÜRKİYE HALKI’dır…” diye haykıran üç devrimcinin öldürülmesi kararını veren kişi olarak geçecek.

Serpil Güvenç

(soL)