BDP'li Aydoğan: Hükümetin gücünü azaltmak istiyorlar

BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, tutuklu BDP'li milletvekillerinin serbest bırakılmamasını "Bu süreç şimdiden bozulmak istenmiyor, bu sürecinin bozulmak istenmesiyle ilgili süreç iki sene önce başladı" diyerek değerlendirirken, hükümetin gücünün azaltılmak istendiğini iddia etti.

(soL - Haber Merkezi) Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda konuşan BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, tutuklu BDP'li milletvekillerinin serbest bırakılmaması hakkında konuştu. Aydoğan, "Yani bu süreç şimdiden bozulmak istenmiyor, bu sürecinin bozulmak istenmesiyle ilgili süreç iki sene önce başladı. Bugün, mahkemelere bu kararı aldıranlar, bir süre önce, MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan'ı da tutuklamak almak istediler, onun da ifadesini almak istediler. Ama, Sayın Hakan Fidan onlara teslim olmadı, bu anlayışa teslim olmadı. Eğer bunu başarabilselerdi, eğer bunu yapabilselerdi, arkadan, Sayın Başbakanı da aynı şekilde belki tutuklamak için mahkemelere götürecekler, savcı karşısına çıkaracaklardı ama Sayın Başbakan da bu konuda direndi." dedi.

Aydoğan'ın konuşmalarının meclisteki tutanağı şöyle:

"Şimdi, vakit hâlen çok geçmiş değildir. Meclisin önünde bir görev duruyor yani tutuklu milletvekillerinin sorunu, bu ülkedeki, Diyarbakır'daki iki özel yetkili ağır ceza mahkemesinin yetkisine, sorumluluğuna bırakılacak bir konu değildir, konu olmadığı da anlaşılmıştır zaten. Son derece keyfî bir kararla hukuku katlederek bir karar vermişlerdir.

Bu Türkiye'de en yüksek yargı organlarından biri de Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin kararları herkesi bağlar, toplumu bağlar, bireyleri bağlar, Hükûmeti bağlar, mahkemeleri bağlar, herkesi bağlar. Böyle bir karar alınıyor ama bakıyorsunuz, bir iki savcıyla üç beş mahkeme heyeti Anayasa Mahkemesinin bu kararını boşa çıkarıyor. Şimdi, demek ki biz bu kararı üç beş savcı, üç beş hâkime, onların keyfiyetine bırakmayacağız. Meclisin bu konuda bir görevi var, bir sorumluluğu var, halkın taleplerini ve istemlerini görmezlikten gelemez. Hâlen bu yasanın değiştirilmesiyle ilgili önümüzde bir görev ve sorumluluk var. Meclis en kısa zamanda… Arkadaşlarımız ağır ceza mahkemesine, bir üst mahkemeye başvuru yaptılar. Tabii ki mahkemenin kararını bekleyeceğiz ama eğer o mahkemenin kararı da olumsuz gelirse Meclis bu anlamda üzerine düşen görevi hızla yerine getirmelidir diyoruz.

'Karar talimatla alındı'
Şimdi, arkadaşlar, ağır ceza mahkemesinin verdiği bu karar, inanmanızı istiyorum ki sadece tutuklu milletvekillerinin tutuklu kalmasıyla ilgili bir karar değildir. Bunu hepimizin anlaması, bilince çıkarması gerekir. Bu karar, Türkiye'de yürümekte olan çözüm sürecine bir darbedir değerli arkadaşlar. Bu karar oradaki 2 hâkimin kendiliğinden, bireysel olarak verdikleri bir karar değildir. Nasıl ki Hakan Şükür AKP'den kendi isteğiyle istifa etmesiyle oradaki mahkeme başkanları, üyeler -yani ben muhalif olanlara demiyorum- bu karara imza atanlar kendileri bu kararı vermemişlerdir. Bir yerlerden aldıkları emir ve talimatla bu kararı vermişlerdir.

'Hakan Fidan ve Başbakan direndi'
Şimdi, bu karar, o kadar basit bir karar değildir. Bu kararı verenler istiyorlar ki PKK hemen ateşkesi bozsun, silaha sarılsın, gelsin tekrardan silahla mücadeleye başlasın, binlerce insan gerçekten bu ülkede tekrardan yaşamını yitirsin. Bu karar öyle basit, 5 tane BDP milletvekilinin tutuklanmalarını gerektiren, tutuklanmalarıyla ilgili bir karar değildir ki. Esas önemli yönü burasıdır, esas, Meclisin görmesi gereken yeri burasıdır. Eğer biz bunu görmezsek gerçekten çok büyük çabalarla, emeklerle başlatılmış olan bu süreci, tekrar, bozulmayla karşı karşıya bırakmış olacağız değerli arkadaşlar. O nedenle, hepimizin bu konuda son derece dikkatli olması gerekiyor, son derece uyanık olması gerekiyor, bu süreci bozmak isteyenler karşı. Yani bu süreç şimdiden bozulmak istenmiyor, bu sürecinin bozulmak istenmesiyle ilgili süreç iki sene önce başladı. Bugün, mahkemelere bu kararı aldıranlar, bir süre önce, MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan'ı da tutuklamak almak istediler, onun da ifadesini almak istediler. Ama, Sayın Hakan Fidan onlara teslim olmadı, bu anlayışa teslim olmadı. Eğer bunu başarabilselerdi, eğer bunu yapabilselerdi, arkadan, Sayın Başbakanı da aynı şekilde belki tutuklamak için mahkemelere götürecekler, savcı karşısına çıkaracaklardı ama Sayın Başbakan da bu konuda direndi. Evet, direnmesiydi, süreç bu şekilde bu noktaya gelmeyecekti.

'Hükümetin gücünü azaltmak istiyorlar'
İşte, bu süreci başlatanlar, şimdi bu şekilde devam ettirenlerdir ama biz bu gelişmeleri, bu zihniyeti çok iyi okuyoruz. Onlara pabuç bırakmayacağız, herkes bunu böyle bilsin. Kimsenin gücü bu ülkede artık bu barışın, bu çözüm sürecinin engellenmesine yetmeyecektir. Bu operasyonları yapanlar da aynı zihniyettir, bu operasyonların arkasında da çözüm sürecini sabote etmek vardır. Evet, net söylüyorum: Hükûmetin gücünü azaltmak istiyorlar, Hükûmeti farklı şeylerle muhatap hâline getirip çözüm sürecinde daha dik durmasını, daha çözüm sürecinin arkasında durmasını engellemeye çalışıyorlar. Biz bunu anlamayacak kadar apolitik değiliz, biz bunları çözmeyecek kadar politikanın, siyasetin uzağında değiliz bütün bunları çok iyi anlıyoruz. Hükûmetin içerisine sokulmak istenen durumu da çok iyi anlıyoruz, çok iyi biliyoruz ama başaramayacaklar.

Aydoğan: Dünkü operasyon neden şimdi?
Aydoğan dünkü "yolsuzluk" operasyonu ile ilgili olarak da, "Şimdi, bazı arkadaşlar diyorlar ki '5 tane emniyet müdürünü niye görevden aldınız?' Şimdi, bu operasyon basit bir operasyon değildir ki. Yapacaktınız, niye altı ay önce yapmadınız, niye iki sene önce yapmadınız? İki seneden beri teknik takibi var bu işleri yapanlara yani bu operasyonu yapanlar, bu emniyet müdürleri, öyle basit değildir." diye konuştu.