Barkey AKP'den önce konuştu

Kürt açılımı hakkında tartışmalar devam ederken Carnegie Endowment adlı kuruluşun Türkiye ve Ortadoğu uzmanı ve CIA elemanı Henri Barkey de "fikrini" açıkladı.

Carnegie Endowment adlı kuruluşun Türkiye ve Ortadoğu uzmanı ve CIA elemanı Henri Barkey, Amerika'nın Sesi (voA) Radyosu'na, AKP'nin Kürt açılımı hakkında konuştu. Bu yılın Şubat ayında "Preventing Conflict Over Kurdistan" (Kürdistan Üzerinde Çatışmayı Önleme) adlı raporu hazırlayarak PKK'nın tasfiyesi ve Kürt sorunu konusunda Obama yönetimine yol haritası niteliğinde öneriler sunan Barkey, açılımın ayrıntılarına ilişkin ser verip sır vermeyen AKP'den önce, olası somut adımları sıraladı.

"Son derece komplike bir tasarı olacak"
Henri Barkey, Kürt açılımının somut adımlarını şöyle sıraladı: "Anayasa'daki vatandaşlık kavramını biraz genişletmek gerekecek. İkinci önemli konu, kültürel konularda reformların yapılması... Sırf devlet denetimindeki bir Kürtçe televizyon kanalının ötesinde Kürtçe yayıncılığın serbest bırakılması, Kürtçe eğitimin serbest bırakılması, Kürtçenin tanınması, isimleri değiştirilen köylerin ve kasabaların bazılarının eski isimlerinin yeniden kabul edilmesi gibi... Üçüncü konu da, yerel idarelere daha fazla güç verilmesi gerekecek... Bütün bunların dışında bir de PKK sorunu var. Bunun için Kuzey Irak Kürt Hükümeti ve ABD ile ne gibi bir işbirliği yapacak... Hapiste ve dağdaki PKK'lilerle ilgili 'af' demesek bile 'topluma kazandırma' konusunda yeni bir yasanın çıkması gerekecek."

"Kürt açılımının zamanlaması ABD planlarına uygun"
Henri Barkey, yedi yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin Kürt açılımını neden şimdi başlatma gereği duyduğu ve açılımın Kuzey Irak'taki siyasi gelişmelerle bir bağlantısı olup olmadığı sorusunu, "Şüphesiz bağlantısı var, konjonktür çok uygun. Ama bir de ABD'nin Kuzey Irak'tan çekilme planı var. Ortadoğu bunu pek beklemiyordu, ama Obama ile birlikte bir geri çekilme planı ortaya konuldu. Aynı zamanda da, Türkiye, Kuzey Irak politikasında büyük bir değişiklik yaparak Kürt bölgesi yöneticileriyle iyi geçinmeye başladı. Kuzey Irak'taki doğalgaz ve petrol Türkiye için çok önemli. Kuzey Irak Kürt Yönetimi ve ABD, PKK'den bir an önce kurtulmak istiyor. Tüm bunlar Türkiye için büyük bir şans oldu. Bu sorun Türkiye'nin AB'ye girmesinin de önünde büyük bir engel, çünkü Kürt sorunu Avrupa'yı da etkiliyor. Türkiye bir hamleyle bu sorunun çok önüne geçebilecek bir durumda" şeklinde yanıtladı.

"Türkiye büyük devlet olacak"!
Henri Barkey, Kürt açılımının bir ABD planı olduğu yönündeki görüşlere karşılık, "Türkiye Kürt açılımını ABD istiyor diye yapmıyor. Türkiye bugün büyük bir devlet olma çabasında, böyle bir ülke gidip başkasından emir alacak değil" dedi.

Barkey, Abdullah Öcalan ve AKP'nin Öcalan karşısındaki tavrı konusunda ise, "Öcalan olumlu ve pozitif mesajlar verdiği müddetçe hükümet bunlardan yararlanmaya çalışacak... Fakat hükümetin Öcalan'ın katkısı olmayacağını söylemesi gerekiyor tabii. 'Öcalan'la birlikte yapıyorsunuz' intibaını verirseniz, halk bunu kabul etmeyecek. Ama öte yandan, Öcalan (PKK'nin) silahlı mücadeleyi sona erdirmesi gerektiğini söylerse, hükümetin bunu kullanması gerekecek" dedi.

TSK ve MİT, ABD'ye düzenli rapor mu verdi?
Kürt açılımının artık bir hükümet politikasından çok devlet politikası olarak görülmesi gerektiğini vurgulayan Henri Barkey'nin, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve TSK'ya ilişkin "yakın" gözlemlerinin yanı sıra MİT'le ilgili de çok şey bildiği gözden kaçmadı.

TSK'nın Kürt açılımını desteklemesi konusunda, AKP hükümetinin TSK'nın yardımı olmadan bu açılımı halkın gündemine getiremeyeceğine dikkat çeken Barkey, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un konuya çok duyarlı yaklaştığını ve uzun bir sürece yayılan pek çok görüşme gerçekleştirdiğini belirtti.

Barkey, bir hafta önce Sabah gazetesine verdiği demeçte de, "Türkiye'de Genelkurmay Başkanı çok önemli bir konumda. İlker Başbuğ Kürt sorununa çok ciddi bir şekilde eğildi. Başbuğ'daki değişim bir gecede ortaya çıkmadı, ciddi bir çalışmanın sonucu... Ama orduyu ne kadar değiştirdiğini ve Başbuğ'dan sonra gelecek olan Genelkurmay Başkanı'nın nasıl tavır takınacağını henüz bilmiyoruz" demişti.

Barkey, devlet yapılanmasının bir diğer ayağı olan MİT konusunda ise, "MİT de çok uzun zamandır çalışma yürütüyor. MİT Müsteşarı Emre Taner iki buçuk senedir, Kuzey Irak'taki liderlerle konuşuyor, Türkiye ile Kuzey Irak ilişkilerinin çok kötü olduğu dönemlerde bile oraları dolaşıyor, ortam hazırlamaya çalışıyordu. Yani MİT zaten planı destekliyordu, sonra TSK da desteklemeye karar verdi" diye konuştu.

Barkey'nin övgüyle söz ettiği MİT Müsteşarı Emre Taner, 1998-2005 arasında MİT Müsteşarlığı yapan Şenkal Atasagun'un yardımcısı iken, Abdullah Öcalan'la İmralı'da, müsteşar olduktan sonra da Mesud Barzani'yle defalarca görüşmüştü. Emre Taner'in, "PKK'ye af ve siyasi çözüm planları" konulu Temmuz 2005 tarihli bir raporun, hemen ardından Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin neden resmen tanınması gerektiğine ilişkin belgenin ve Mayıs 2009’da Kürt açılımına zemin teşkil eden 50 sayfalık raporun arkasındaki isim olduğu söyleniyor.

Abant Cemaati ve Henri Barkey
Henri Barkey'nin devlet ve hükümet katındakiler dışındaki Türkiye bağlantıları arasında, beklendiği gibi Fethullah Gülen ve ilişkili kurumları da bulunuyor.

Fethullah Gülen cemaatinin Nisan 2004 tarihli ama mekan olarak Vaşington'un seçildiği Abant toplantılarının "İslam, laiklik ve demokrasi: Türk tecrübesi" konulu yedincisine Henri Barkey'nin de katıldığı, ve ne tesadüftür ki Abant güruhunun, Barkey'nin Kürt sorunu raporunun resmi olarak açıklandığı 2009 Şubatında toplanmak için Erbil'i tercih ettiği biliniyor. Çok ses getiren Erbil'deki Abant toplantısı, hatırlanacağı üzere, "Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak" başlığıyla yapılmıştı.

Henri Barkey'nin Obama yönetimine hazırladığı resmi rapor öncesinde de, bugün Kürt meselesinde inisiyatif üstlenmeye çalışan aktörlerin somut bir planının bulunduğuna ve yürürlükte olduğuna işaret eden ilişkiler bütünü, bugün AKP hükümetinin devletin tüm birimlerince sahiplenildiğine vurgu yaptığı Kürt çözümü paketinin patentinin aslında ABD'nin elinde olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor.
(soL-Haber Merkezi)