Artık kapanmaz da!

AKP'nin uzun süredir dillendirdiği ve Abdullah Gül'ün "tarihi fırsat" açıklaması ile startı verilen "Kürt açılımı" yerini hüsrana bırakıyor. DTP'nin kapatılması istenirken Emine Ayna "açılım bitti" dedi.

Aylardır Türkiye'nin gündemine oturan ve içeriği konusunda neredeyse hiç kimsenin fikir sahibi olmadığı "Kürt açılımı" sona erme noktasına geldi. Sürecin başından beri somut hiçbir girişimde bulunmayan ve bütünlüklü bir açıklama yapmayan AKP, açılımın sınırlarını zorlayanları cezalandırmayı da ihmal etmedi.

"Tarihi fırsat"
Irak dönüşünde uçakta gazeteciler ile konuşurken bir "tarihi fırsat" yakalandığını ve bunun kaçırılmaması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu sözleri çok tartışıldı. Gül daha sonra yaptığı açıklamalarda, sözlerinin yanlış anlaşıldığını iddia ederek daha da dikkat çekici açıklamalar yaptı. Gül, ortamın adım atmak için uygun olduğunu söyledi ve bu tabloyu şu şekilde özetledi "Uluslararası konjonktüre bağlı küresel değişimler, Ortadoğu`daki bölgesel dengeler, Türkiye`de güç odaklarının anlayış birliği."

ABD'nin ardından Kuzey Irak'ı koruyabilecek tek öznenin Türkiye olduğunun iddia edildiği bir dönemde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "tarihi fırsat" yakalandığını söylemesi, "tarihi fırsat"ın niteliğini de açık ediyordu.

İktidar gezdi
Cumhurbaşkanı'nın bu sözlerinin ardından AKP iktidarı da harekete geçti. "Kürt açılımı" konusunda görevlendirilen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, çeşitli kurumlarla görüşüp açılım ile ilgili fikir alış verişinde bulundu. Ancak kurumların pek çoğu Atalay ile görüşmeyi kabul etmezken bir çok kurum da açılımın dışında tutuldu. Görüşülen kurum ve partiler ise Atalay'ın açılımın içeriğine dair hiçbir şey söylememesinden şikayetçi oldu.

Yaptığı görüşmelerin ardından açılımın içeriğine dair basın açıklaması yapan "Koordinatör Bakan" Atalay, bu basın açıklamasında da açılımın içeriğine dair hiçbir şey söyleyemedi. Açılımın tartışılmaya başlandığı günden itibaren içeriğe dair hiçbir şey söylemeyen AKP yönetimi, çok zorda kaldığı durumlarda ise Güney Doğu'da açılan okul ve hastaneleri anlatarak açılımın yıllardır sürdüğünü kanıtlamaya çalıştı.

İsmi de değişti
İlk zamanlarda "Kürt açılımı" olarak adlandırılan süreç, daha sonra "Demokratik açılım" olarak isimlendirilmeye başlandı. Açılımın içeriğine dair tartışmalar sürerken AKP kurmayları açılım için "Milli Birlik Projesi" bile demeye başladılar.

Gerektiği kadar görüşüldü
Atalay seçtiği bir çok kurum ile görüşürken CHP ve MHP, Atalay ile görüşmeyi reddettiler. Erdoğan'ın Baykal ile görüşmeyi talep etmesi ve Baykal'ın "kameraların olmadığı bir ortamda bu konuyu konuşmam" demesi, açılımın içeriğinin daha da geri plana itilmesine neden oldu. Meclis'te yapılması planlanan gizli oturum da yine benzer bir şekilde açılımı içeriğinin değil Meclis tüzüğünün tartışılmasına neden oldu. Bu tartışmaların ardından da görüşmelere dair ön görüşmenin 10 Kasım'a denk getirilmesi tartışmalara neden olurken asıl görüşmede içeriğe dair neredeyse hiçbir şey konuşulmadı.

Öcalan "yol haritası" açıklamıştı

Hükümetin girişimini olumlu bulan Abdullah Öcalan, bu sürece bir yol haritası ile katkı koyacağını açıklamıştı. Öcalan'ın yol haritasının açıklanması ve basına dağıtılması sürecinde de çeşitli tartışmalar yaşandı. Öcalan'ın yayımladığı yol haritasındaki "Kürtlerin öz savunma gücü" gibi ifadeler çok tartışıldı.

DTP'nin talepleri vardı
Atalay ile yaptığı görüşmenin ardından bir basın toplantısında DTP'nin 4 temel talebi olduğunu söyleyen Selahattin Demirtaş, bunları şu şekilde sıralamıştı:
1- Demokratik bir cumhuriyetin ruhuna uygun sivil bir anayasa oluşturulsun.
2- Anayasa’nın 66. Maddesi’nde ‘Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür’ deniliyor. Anayasa’da etnisiteyle ilgili ayrıntılara yer verilmesin. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı vurgusu öne çıksın. Türkiye Cumhuriyetinin çok etnikli yapısı Anayasa’nın ruhunu yansıtan giriş bölümünde vurgulanabilir.
3- Kültürel haklar ve anadille ilgili talepler: Anayasa’daki anadil sınırlamaları ve eğitim hakkı önündeki engeller kalksın. Basın yayın alanında anadil kullanımıyla ilgili sorunlar giderilsin. Propaganda yasakları kalksın. Kamu kuruluşlarında ve sosyal-kültürel alanda anadilin kullanımı önündeki engeller kaldırılsın.
4- Yerel yönetimler ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan güçlendirilsin.

Açılımın tartışıldığı süre boyunca DTP yöneticileri sık sık "Öcalan'ı göz ardı edemeyiz" türü açıklamalar yaptılar. Açılımın tartışılmaya başlandığı ilk aylarda daha olumlu değerlendirmelerde bulunan DTP'liler, Ağustos ayından itibaren süreci eleştirmeye başladılar.

Açılımın tartışıldığı ortamda baskının azalmaması ve neredeyse hükümet dışında hiç kimsenin demokratik haklar ile ilgili konuşamaması açılıma olan kısmi güveni de sarstı. Bu süreç içinde gazetelerin kapatılması ve taş atan çocuklara yapılan muamele açılımın o kadar da demokratik olmadığını gösterdi.

Solda temkinli ama farklı yaklaşımlar
Sol partiler açılıma farklı yaklaştılar. Kürtlerin taleplerine dikkat çeken EMEP, PKK'lilerin yurda dönüşünün ardından yayımladığı açıklamada bu dönüşün önemli olduğunu söyledi.

TKP, bu süreçte yayımladığı Özgürlük Bildirgesi ve Barış, Kardeşlik ve Birlik Bildirgesi ile daha geniş bir çerçeveden değerlendirme yaparken, yayımladığı basın açıklamalarında da “dönüş”ü de içine alan “açılımın” ABD’nin bölgeyi yeniden yapılandırma planları çerçevesinde gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, emperyalist çıkarlar doğrultusunda Kürt sorunundan “yararlanıldığı”nı vurguladı. Bu ikisinin birbirinden ayrılması gerektiğine dikkat çekerek "açılımdan" barış çıkmayacağınu vurguladı.

ÖDP ise yaptığı tüm açıklamalarda "açılım olumlu ama dikkatli olmalıyız" hattını korudu.

Dönüşler
19 Ekim'de PKK'li militanların Habur kapısından giriş yapması ve ardından yaşananlar da çokça tartışıldı. Sınırda mahkeme kurulması ve DTP'nin yaptığı karşılama özellikle AKP'yi rahatsız etti. Avrupa'dan yurda döneceği söylenen PKK'lilerin gelişi bu nedenle ertelenirken, AKP, özellikle DTP'yi ağır bir şekilde eleştirdi. Bu süreçte CHP ve MHP gibi partiler, kontrolün tamamen AKP'nin elinden çıktığını dillendirmeye başladılar.

Garip destekler
Açılımın popülerleştirilmesi çalışmalarında ilginç isimlerden de destek istendi. En çok tartışılan isim Kevin Costner olurken, Sezen Aksu ve Zülfü Livaneli gibi sanatçılardan açılıma destek geldi.

Gelinen nokta
Son dönemde yaşananlar, "Kürt açılımı"nı daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi. İzmir'de DTP konvoyuna saldırılması, Öcalan'ın hapishanedeki şartlarını protesto etmek için yapılan eylemler gerilimi had safhaya taşıdı. DTP sürecin başından beri Öcalan'ın göz ardı edilemeyeceğini söylerken AKP, PKK'nin ve Öcalan'ın muhatap alınmayacağını söyledi. İlk açıklamalarında DTP'yi ayrı tutar gibi görünen AKP'nin süreç içerisinde DTP'yi de karşısına alması dikkat çekti.

DTP'nin kapatılması ile ilgili davanın tekrar gündeme gelmesi "Kürt açılımı"nın çıkmaza girdiği şeklinde yorumlanıyor. Önümüzdeki Salı günü görüşülecek parti kapatma davasıyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ahmet Türk, DTP'nin kapatılması halinde "Sine-i millet olacak" dedi. Türk, parti yöneticileri ve milletvekilleriyle yaptıkları toplantının gündeminde kapatma davası olduğunu belirterek, "Arkadaşlarımız yasağın olduğu bir parlamentoda bulunmanın bir anlamı olmadığını düşünüyor" dedi.

Ayna: Açılım bitti
DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna da, Kürt açılımının İmralı'ya yaklaşımla bittiğini savundu ve "Orada eğer havalandırmanın üstü kafesle kapatılıyorsa, nefes sorunu yaşanıyorsa bu 'Kürt sorununu boğuyoruz, Kürt halkına nefes aldırmayacağız' demektir. Öyle algılayıp eleştiriyoruz. Yok 6 santimdi, yok 12 santimdi, böyle küçük şeyler değil, Kürt sorununa yaklaşım olarak değerlendiriyoruz" dedi.

Açılımın bittiğini söyleyen Ayna, "İçişleri Bakanı ve Başbakan'ın DTP'yi İzmir'e sokmamasıyla beraber açılım bitti" dedi.

(soL - Haber Merkezi)