Ali İsmail'i katledenler onu da öldürüyordu: 'Bunu yok edelim'

Ali İsmail Korkmaz'ın dövüldüğü gece Eskişehir'deki Gezi eylemlerinde işkence gördüğünü açıklayan Tevfik Caner Ertay, söz konusu polisleri teşhis etti. Uygulanan işkenceyi anlatan Ertay, polislerin kendi aralarında "Bunu yok edelim" diye konuştuğunu söyledi.

Eskişehir’de, Ali İsmail Korkmaz’ın öldürüldüğü gün polislerce sopalarla dövüldüğünü ve polis otosunun bagajına kilitlenerek ölümle tehdit edildiğini açıklayan üniversiteli Tevfik Caner Ertay, iki polisi teşhis etti. Ertay, savcılıkta, fotoğraflar üzerinden yaptığı teşhiste, TEM Şube Müdür Yardımcısı A.K. ile polis A.K.’nın kendisini dövenler içinde olduğunu belirterek, iki polisin, “Bunu kaybedelim a… s…” dediğini iddia etti.

Radikal gazetesinden İsmail Saymaz'ın haberine göre, Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi 1. Sınıf Öğrencisi Tevfik Caner Ertay, bugün davet edildiği savcılıkta, bine yakın fotoğraf içerisinden teşhiste bulundu. TEM Şube Müdür Yardımcısı A.K. ile polis A.K.’yi teşhis ettikten sonra, Yunus Emre Devlet Hastanesi Karakolu’na ilişkin kayıtlarda belli olan üç polisin de kendisini darp ettiğini söyledi. Ertay, “Ancak bilgisayar çıktısı ortamında kişilerin yüzleri belli olmamaktadır. Dana net olarak yüzlerinin ortaya çıkması halinde, bu kişilerin kimlikleri belirlenebilecektir” dedi.

'Bagajda işkence'
Ertay, Gezi Parkı gösterilerinin sürdüğü 2 Haziran’da AKP il binasına doğru yürüyenlerin içindeydi. Gruba polis müdahale edince Ertay, bir otoparka saklandı. Arkasından gelen 20-30 polis, Ertay’ı tekme, yumruk ve copla dövdü. Baygın düşen Ertay, gözünü açtığında, polislerin gittiğini fark etti. Yaşadığı kâbusun bittiğini düşünerek otoparkın üst katına çıktı. Ancak asıl kâbus ondan sonra başladı.

Ertay bundan sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:

”Bir saat geçti. Bulunduğum yere Eskişehir Terörle Mücadele Şubesi'nde çalıştığını bildiğim sivil giyimli beş polis geldi. Beni darp edip kimliğimi aldılar. Sürükleyip merdivenlerden indirdiler. Aşağıda 15 polis daha vardı. Ellerindeki demir ve ahşap sopalarla bana saldırdılar. Yerde yatarken, polis yüzüme biber gazı sıktı. Beni parka doğru sürüklediler, aracın bagajına sıkıştırıp, kapağını kapattılar. Kendi aralarında ‘Bunu yok edelim’ diye baskı uyguluyorlardı. Bilmediğim bir caddeye götürdüler. Bagaj açıldığında da polis amiri olan ‘Ayhan’ isimli şahısla yaklaşık on polis vardı. Ayhan, ‘İyi yapmışsınız, şimdi götürün’ dedi. Bagajdan çıkartmaya çalıştılar. Direnince dövüp, tekrar bagaja kapattılar.”

Kırık, morluk, kızarıklık...
Ertay, aracın bagajında iki hastaneye götürüldüğünü, rapor yazan doktora baskı uygulandığını, avukatlarını aramasının engellendiğini ve en sonunda polis merkezinde tutulduğunu anlattı. Ertay’ın, Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nde yapılan muayenesinde ‘burnu ve elinde kemik kırığı, yüzünde yaygın şişlik, sağ göz altında 10x5 santimetre çapında morluk, sırtının sağ tarafında 10x7 santimetre, ensede 20x10 santimetre, batın sağ tarafta 10x7 santimetre ve sol uylukta 30x10 santimetre çapında kızarıklık’ saptandı.
Ertay’ın avukatı Pınar Çelik Arpacı da o gece polislerin müvekkilini kendisinden sakladığını söyledi.