Aksiyon’un dosyası neyi deşifre ediyor?

Aksiyon’un 12 Eylül dosyası, ne içerdiği belgeler ne de tezi açısından yeni. “Orduyu suçlayarak başla, sola yüklen” formülüne dayanan yaklaşım, “Ergenekon” üzerinden solu, darbeyle ilişkilendirmeyi deniyor.

Aksiyon’un “ele geçirdiği” özel raporla “12 Eylül sürecini deşifre ettiği” iddiasıyla sunduğu dosyası, ne atıfta bulunduğu rapor ne de ileri sürdüğü tezler açısından bir yenilik taşıyor.

Darbe karşıtı bir yaklaşımla kurulan dosyanın darbe analizi oldukça sıradan ve basit aslında. En orijinal katkısı bile yeni değil. Bir süredir yandaş medyanın sürdürdüğü, solu Ergenokon ile ilişkilendirme girişimlerinin bir örneği Aksiyon’un 12 Eylül dosyası.

Dosyayı incelerken ve anlamaya çalışırken yazılanların içeriği değil ama üslubun bir zorlanmaya neden olduğunu belirtmek gerek. İddiaların temelsizliğinden ötürü, net ve ne dediği belirli ifadeler yerine, çeşitli çağrışım ve imaların tercih edildiği görülüyor.

Bilindik yüzeysel algı
Dosyada, 12 Eylül darbesi iktidar manyağı askerlerin uzun süren çalışmaları ile gerçekleşmiş bir vaka gibi ele alınırken, NATO, ordunun NATO ile ilişkisi ve NATO’nun darbedeki rolü tümüyle görmezden geliniyor. Öte yandan, darbenin ABD ile ilişkisi olduğunu şöyle bir duyanları tatmin etmek için olacak, paşaların atacakları adımdan son anda ABD’yi de haberdar ettikleri ima ediliyor.

12 Eylül’ü hazırlayan süreç “bir takım güçler tarafından harekete geçirilen sağ ve solun çatışması” klişesiyle tanımlanırken, bu güçlerin sınıfsal konumları ve bağları bu “kapsamlı” dosyada bir satırla bile anılmıyor. Tarihsel ilişkilendirme ve kronolojik perspektif o denli zayıf ki sol, Türkiye’de neredeyse Behice Boran’dan türeme bir “görüş” olarak sunuluyor.

“Ordu, 12 Eylül’e kadar yattı mı?”
Hem sağcı olup hem de 12 Eylül’ü eleştirmeye kalkan Aksiyon’un orduya yönelttiği temel eleştiri, “12 Eylül’e gelene dek geçen süreçte ‘akan kanı durdurmak için’ neden harekete geçmediği” klişesine dayanırken, “12 Eylül’den önce sanki yatma yeri olarak algılanmış bir kurum!” cümlesiyle ifade ediliyor.

İnce dantel işçiliği ve sola atılan çamur!
Dosyanın baştan sona sol düşmanlığı ile örüldüğü, ancak işçiliğin ince tutulmadığı göze çarpıyor. “Ergenekon davasında adı geçen örgütlere 12 Eylül öncesinde rol verildiği”, “bu süreçte sol örgütlerin oldukça önemli bir rol oynadığı” iddiaları tekrarlanırken, burada “ince bir dantel işçiliği” bulunduğu söyleniyor. Aksiyon yazarları “dantel işçiliği” söz oyunu sayesinde iddialarını kanıtlamak zorunluluğundan da kurtulmuş oluyorlar. O kadar ince bir dantel ağını onlar bilemez artık, söylemekle yetinirler.

Dosyadaki başlıklar ve röportajlardaki sorular da Aksiyon’un tipik sağcı klişeleri kullanmakta hiçbir sınır tanımadığını gösteriyor. Sol örgütlerin –karmakarışık ve hatalarla dolu- bir kronolojisinin verildiği yazının başlığı “darbeye zemin hazırlayan terör işçileri” olarak seçilmiş. Pek çok hata bulunduran yazının en önemli iddiası, Doğu Perinçek üzerinden FKF ve dönemin öğrenci hareketini Ergenekon ile bağlantılandırmak. Dahası, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’da “terör örgütlerinin liderleri” olarak “Dilovası” kod adlı gizli tanığın ifadesi üzerinden Ergenekon iddianamesi ile ilişkilendirilmiş.

Aksiyon, bir kez daha bu simgesel niteliği bulunan isimlerin Ergenekon ile nasıl bir ilişkisi bulunduğuna değinmemiş, aynı cümlede anıp geçerek, üzerine düşeni yapmış!

“Kanlı Pazar”ı çarpıtma girişimi
Sol düşmanı yaklaşımın bir örneği de Yaşar Okuyan röportajında göze çarpıyor. Okuyan, Kanlı Pazar olayının bir gün öncesinde, faşist öğrencilere “en az iki kamyon dolusu keser sapı dağıtıldığını açıklarken, Aksiyon yazarlarından Cemal Kalyoncu bir an huzursuz oluyor ve müdahale ediyor. Röportajın o bölümünü aynen aktarıyoruz, yorum gerektirmiyor.

Yaşar Okuyan: “….Kanlı Pazar olayından bir gün önce dediler ki MTTB’ye saat 5’te gelin, size istediğiniz kadar tornadan çıkmış keser sapları…MTTB’ye orada en az iki kamyondan fazla sopa indirildi.”

Cemal Kalyoncu: “Burada sopa ama öbür tarafta silahlar var”.

Yaşar Okuyan: “Hangi silahlar? Ben Kanlı Pazar’dan bahsediyorum. Kaç tane istiyorsun 20, 50, 60 tane. Ben oradan aldığım sopayı da saklıyordum…”

12 Eylül, sola yönelik "gösterilmiş"!
Aksiyon'un 12 Eylül'ün sola yönelik olduğu ve solcuların "mağdur edildiklerine" de itirazı var. Dosyanın son yazısında, aslında sağcıların ve ülkücülerin de süreçte mağdur oldukları ama yazar ve yayınevi bağlantısı konusunda daha şanslı olan solun, kendini mağdur gösterebildiği iddialarına yer verilmekte.
(soL - Haber Merkezi)