AKP'nin şakası yok!

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Çarşamba günü gerçekleşen yoğun protestoların ardından YÖK, adeta intikam almak üzere düğmeye bastı. AKP'nin ve YÖK'ün bundan önce defalarca hayata geçirdiği senaryo yine sahnede.

8 Aralık Çarşamba günü Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde AKP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun yoğun bir biçimde protesto edilmesinin ardından YÖK, geniş kapsamlı bir soruşturma için harekete geçti.

Daha önce farklı üniversitelerde defalarca uygulanan senaryo bir kez daha gündemde. "İfade hakkı", "Polis şiddeti", "yumurta" tartışmasının arasında AKP ve YÖK, üniversitelerde solun elde kalan son mevzilerine de saldırı için düğmeye basmış görünüyor.

Başbakan Erdoğan, AKP'li diğer bakanlar, yandaş medya, polis ve gerici-liberal ideologlar dikkat edilmesi gereken bir taarruz başlatmış durumda.

Rektör ve dekan da hedefte
Protestoların ardından AKP'li Burhan Kuzu'nun istifasını istediği Ankara Üniversitesi Rektörü Cemal Taluğ ve SBF Dekanı Celal Göle, YÖK'ün soruşturma başlattığı kişilerin başında geliyor.

Çok sayıda öğrenciye soruşturma
Burhan Kuzu'yu protesto eden çok sayıda öğrenciye de soruşturma açılması için çalışmaların başlatıldığı belirtildi. YÖK'ün benzer olaylarda aldığı kararlar düşünüldüğünde, soruşturmalar sonucunda ağır cezaların verilmesi muhtemel.

Burhan Kuzu provokasyon için mi geldi?
Öğrencilerin bir ay boyunca "gelmeyin" mesajı yolladığı Burhan Kuzu'nun çok ciddi bir protesto ile karşılaşacağını bilmesine rağmen, hem de bir kaç gün önce ağır bir polis terörü uygulanmışken, Ankara Üniversitesi'ne gelmesi, daha protesto devam ederken amfi de üniversitenin rektörü, dekanı, öğretim üyeleri ve öğrencileri hakkında ağır ithamlarda bulunarak YÖK'ten soruşturma talep etmesi, amacın provokasyon olabileceğini düşündürtüyor.

Solun hala önemli bir mevziye sahip olduğu Ankara Üniversitesi'nde, son olayları kullanarak, YÖK'ün ağır bir "temizlik" harekatına girişmesi olası görünüyor.

Polis-cemaat medyası iş birliği saldırının parçası
4 Aralık Cumartesi günü yaşananlar ve 8 Aralık Çarşamba günü Ankara Üniversitesi'nde Burhan Kuzu'nun yoğun biçimde protesto edilmesinin ardından Emniyet'in servis ettiği bilgilerle solcu öğrenciler ve solcu öğretim üyeleri hedef gösterilmeye başlandı.

Başbakan Erdoğan'ı ve Burhan Kuzu'yu protesto eden öğrencilerin isim ve fotoğraflarının hemen yayınlanarak hedef gösterilmesi, Mülkiye'deki ilerici öğretim üyelerinin hedef tahtasına konulması ve solun görece rahat hareket ettiği Ankara Üniversite'nde yönetime karşı başlatılan karalama kampanyası, ortada bütünlüklü bir plan ve saldırı olduğunu düşündürtüyor.

AKP "demokrasi oyunu" mu oynuyor?
Özellikle televizyon programları ve gazete manşetlerinde konu "demokrasi" ekseninde tartışılsa da, AKP'nin pek "demokrat" görünmek derdinde olmadığı 8 yıllık iktidarında üniversitelerde yaptıklarından belli oluyor.

Üniversitelerde ciddi bir AKP karşıtlığı olmasına rağmen, YÖK'ün ele geçirilmesinden, tüm üniversite rektörlüklerine AKP'lilerin atanmasına, harçların arttırılmasından cemaat yapılanmasının üniversite ve yurtlarda derinleşmesine, solcu öğrenci ve akademisyenlerin hareket alanının baskı altına alınmasından öğrenci kulüplerinin bile kapatılmasına, türbanın üniversiteye girmesinden kampüslerde karakol kurulmasına kadar bütün saldırıların planlı bir şekilde yapıldığı ve var olan ciddi tepkiselliğin akıllı bir biçimde paralize edildiği söylenebilir. Sonuçlara baktığımızda AKP'nin istediğini aldığını da söyleyebiliriz.

Bütün bu saldırılar sırasında konu "demokrasi" ekseninden tartışılsa da, sonuçlara bakıldığında, bu tartışmanın tepkiselliği paralize etmek dışında bir getirisi olmadı.

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde aynı saldırı
6 Ekim'de YTÜ akademik yıl açılış dersine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gelmiş ve bu durumu protesto eden öğrenciler sivil polisler ile özel güvenlik güçlerinin ağır fiziki saldırısına maruz kalmıştı.

Abdullah Gül ise sadece bir gün sonra yaptığı açıklama da yine konuyu demokrasi eksenine çekmişti: "En aykırı fikirler üniversitelerde rahatlıkla konuşulabilmeli, rahatlıkla tartışılabilmeli. Hiç kimse fikrinden dolayı, düşüncesinden dolayı çekinmemeli. Bunu rahatlıkla ifade edebilmeli. Üniversite zaten tolerans, anlayış, fikirlerin tartışıldığı bir yerdir. Türk üniversitelerinin yeniden bu özgürlükçü, yeniden her türlü fikre açık bir tarza girmeleri çok takdir edilmesi gereken bir husustur."

Konu "ifade özgürlüğü" eksenli olarak medyada günlerce tartışılmış ancak sürecin devamında, YTÜ'de gerici saldırılar ve polis şiddeti azalmak bir yana daha artmıştı.

Yine Ekim ayında Yıldız Teknik Üniversitesi'nde önce gericiler, ardından da polis üniversitelilere saldırdı. Konu "polis şiddeti" ve "demokrasi" ekseninden tartışılırken YTÜ Rektörlüğü 25 öğrenciye, daha soruşturma bile başlatmadan, üniversiteye giriş yasağı getirmişti.

(soL - Haber Merkezi)