Ahmet harikalar diyarında: Diplomatlara Türkiye cahili muamelesi

Dışişleri Bakanı, tüm dünyadaki Türk diplomatları toplayıp konuştu. Çizdiği Türkiye tablosu, ülke gerçekliğini bilen herkes için ancak “masal” denecek türdendi.
Davutoğlu’na göre yargı çok bağımsız, herkes hesap veriyor, hiçbir vatandaş “tehdit” olarak görülmüyor, demokrasimiz çok iyi durumda, herkesin başı dik.

(soL - Haber Merkezi) Dün Ankara’da 6. Büyükelçiler Konferansı vardı. Dünya genelinde görev yapan Türk diplomatlar Ankara’da toplandı. Konferansta konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ülkeye dair çizdiği tablo, ancak bulundukları ülkede televizyondan dahi Türkiye’yi takip etmeyen bir diplomatın inanabileceği tezler içeriyordu.

Davutoğlu, konuya “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’nin kuruluşundan itibaren yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk ile mücadelesini” hatırlatarak girdi.
Yaklaşık 3 haftadır yolsuzluk operasyonunu engellemek için, devlet düzeni ve hukuku dahi tanımayan her türlü adımı atan hükümetin başındaki Recep Tayyip Erdoğan ve diğer üyeleri, yaptıkları konuşmalarda “zorunluluk nedeniyle” atılan adımları savunmayı tercih ediyor.

Hesap veriliyormuş
Davutoğlu’ysa, yüzlerce diplomata, ülkede her şey güllük gülistanlıkmış gibi konuştu. Demokrasinin felsefik temelini harekete geçirmek için yasakların ortadan kalkması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, 12 yıllık sürede bu nedenle yasakların kalkması için mücadele verdiklerini, böylelikle vatandaşın devlete olan aidiyet hissinin güçlendiğini savundu, “Türkiye bundan sonra da her türlü yasağa karşı mücadele eden bir ülke pozisyonunu koruyacaktır” dedi.

Dışişleri Bakanı, ardından her bir vatandaşın hesap verilebilir konumda olduğunu, kişilerin bulundukları konum ve kullandıkları güç gereği hesap verebilir durumda olduğunu söyledi.

Bizzat Başbakan Erdoğan dahil hükümetin üyeleri ve yakınlarıyla ilgili soruşturmalar, hükümetin adımlarıyla engelleniyor.

Yargı bağımsızmış
Davutoğlu’nun Türkiye gerçekliğinden en fazla uzaklaştığı noktalardan biri, “hesap verilebilirlik” konusundan “yargı bağımsızlığı”na geçtiğinde ortaya çıktı. AKP hükümetinin 10 yıl içinde hiçbir zaman hesap vermekten kaçınmadığını ve bu iradenin bundan sonra da süreceğini anlatan Davutoğlu, “Yargı bağımsızlığı esastır. Yargı bu anlamda yürütme ile arasına bir mesafe koyarak kendi özgür tutumunu sergileyecek ama ikisi arasındaki ilişkilerin flulaşması ve bu ilişkilerin tanımlanmamış olması hem yürütme hem de yargıda ciddi sıkıntılar doğurur” dedi.

Davutoğlu bunu dediği sırada, salonda TBMM Başkanı Cemil Çiçek de bulunuyordu. Çiçek, günlerdir açıkça “Bu ülkede yargı bağımsızlığı ölmüştür, siz neden bahsediyorsunuz” diyor. Dışişleri Bakanı, diplomatların ülkede olan biteni takip etmediğine güveniyor görüntüsü verdi.

Kimse ‘tehdit’ değilmiş
Davutoğlu’nun bir diğer Türkiye gerçekliğiyle tamamen karşıt ifadesi, “İnsanımıza güveneceğiz, ülkemiz insanının hiçbirini içeride ve dışarıda tehdit olarak tanımlamayacağız” şeklindeydi. Tüm AKP’liler “paralel devlet”, “kökü dışarıda odaklar”dan bahsederken, Davutoğlu diplomatlara adeta masal anlatıyordu.

Davutoğlu, 12 Eylül şartlarında ortaya çıktığını ve Soğuk Savaş korkularını ve dürtülerini bünyesinde barındırdığını söylediği mevcut anayasanın küreselleşmenin getirdiği evrensel değerler bağlamında ihtiyaçları karşılayamadığını kaydetti. Davutoğlu, “Belki de son dönemde yaşadığımız tartışmaların önemli bir sebebi anayasa reformunun vaktinde yapılamamış olmasındandır” ifadesini kullandı.

Onun başı hep dikmiş
Dışişleri Bakanı, bu tespitin hemen ardından şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de demokratik süreçler işledikçe, Türkiye’de kendi milli iradesinden ve testinden geçmiş iktidarlar bu demokratik süreçler içinde politikalar belirledikçe yurt dışındaki büyükelçilerimizin başları daha dik olacaktır. Bazen, özellikle şimdi demokratik süreçlerde sıkıntı yaşayan ülkelerin dışişleri bakanlarını gördüğümde gerçekten üzüntü duyuyorum, hüzün duyuyorum. Başları dik olamıyor.”

Görünüşe göre Davutoğlu, şu sıralar tüm dünya medyasında “özellikle şimdi demokratik süreçlerde sıkıntı yaşan ülkeler”in başında Türkiye’nin geldiğini, diplomatların bilmediğini varsaydı. Davutoğlu’nun ifadesine göre, şu sıralar Türk diplomatların ve kendisinin “başlarının dik olamaması” gerekiyor. Salondaki diplomatların bu sözler karşısında ne hissettiği merak konusu.

Gerçekliğe yaklaştığı tek an
Ahmet Davutoğlu’nun diplomatlara yaptığı konuşmada ülkede yaşanan olağanüstü devlet krizine hafifçe yaklaştığı tek an, üstü kapalı biçimde Gülen Cemaati’nin etkisine değindiği an oldu.

Güçlü demokrasideki kurumsal temelinin ana temelinin meşruiyet olduğunu anlatan Davutoğlu, “Eğer bir güç milletin denetiminde ve milletten kaynaklanmışsa meşrudur. Bunun dışında hiçbir güç kullanımı meşru kılınamaz, ancak ve ancak milletten kaynaklanan bir güç meşru kılınabilir. Gücün meşru kılınması dışında kullanımının da meşru sınırlar içinde olmasının temel ölçüsünü belirleyecek olan anayasal sınırlardır. Burada da güçler ayrılığı prensibi doğru tanımlanmak durumundadır. Yasama, yürütme, yargı arasındaki ilişkiler her taş kendi yerinde olduğu zaman doğru bir zemine oturur anlayışıyla doğru tanımlanmak durumundadır. 10 yılda Türkiye ekonomisinde 4 misli büyüyebilmişse diplomasisini bütün dünyaya yayabilmişse bunda yürütmedeki etkinliğin önemli bir rolü var” dedi.

Davutoğlu, ardından şu cümleyi kurdu: “Görünmez koalisyonlar ya da şu veya bu şekilde sürecek vesayet anlayışı, yürütme etkinliğini yok eder.”

Mustafa Kemal nasılsa göremiyor diye…
Davutoğlu, ülke gerçekliği konusunda yalnızca yurtdışında görev yapan Türk diplomatlara masal anlatmadı. Konferans öncesi Anıtkabir ziyaretinde deftere yazdığı satırlar da benzerdi.

Davutoğlu, deftere “Bu yıl altıncısını düzenlediğimiz Büyükelçiler Konferansı vesilesiyle dış politikamızın kazanımlarını ve bizlere miras bıraktığı ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinin rehberliğinde atmaya devam ettiğimiz adımları değerlendirme fırsatı bulacağız. Sağlam temeller üzerinde her gün büyüyen Cumhuriyetimiz, güçlü demokrasisi, dinamik ekonomisi ve etkin diplomasisiyle bugün küresel dönüşüm ve gelişmelerin odağında yer alan bir ülke konumundadır” diye yazdı.

‘Tamam rasyonel olmak lazım anladık ama…’
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, birkaç gündür Paris’te Suriyeli muhaliflerle ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’yle görüşmeler yapmıştı. Montrö’de yapılacak uluslararası konferans öncesine denk düşen görüşmelerde Kerry, Davutoğlu’na “Muhalifler konferansa mutlaka gelmeli” mesajı vermişti.

Davutoğlu, dünkü konuşmasında Suriye politikasına az değindi. Ancak “Şimdi rasyonel diplomasi zamanı, doğrudur” diyerek, ABD’nin verdiği talimata uygun davranacaklarını ifade etti.

Yine de Davutoğlu, “rasyonel diplomasi yapmak gerek” sözünün hemen ardından, “Ama rasyonalizm adına insanlık onuruna sahip çıkmayan bir diplomasinin başarılı olmayacağını da bileceğiz” diyerek, Suriye’deki silahlı gruplara verilen desteği savundu.

“İnsan onuru eğer bütün siyasetin, düşüncenin ve sosyal hayatın temeliyse insan onuru adına Suriye’de keskin nişancılarla, toplarla, scud füzeleriyle, hava bombardımanıyla, kimyasal silahlarla yok edilmeye çalışılan bir halkın yanında durmak mı insanlık onuruna uygun ve daha saygın yoksa bu insanlık suçlarını işleyen rejimin yanında durmak mı?”