AB’den Türkiye’ye: İyisiniz iyi!

AB’nin Türkiye İlerleme Raporu, sadece AB’nin önemsediği biçimsel birtakım ölçütlere bakarak hükmünü veriyor: Türkiye eğitim ve sağlıkta iyiye gidiyormuş.

Avrupa Birliği, Türkiye İlerleme Raporu’nu açıkladı. Her yıl düzenli olarak yayınlanan rapor, Türkiye ile AB ilişkilerini, Türkiye’nin AB üyeliği bakımından ekonomik ve siyasi durumunu ve üyeliğin gerekliğini yerine getirme kapasitesini inceliyor. 14 Ekim’de yayınlanan rapor, 2008 Ekim ayından 2009 Eylül ayının ortalarına kadar olan süreyi kapsıyor.

AB raporunun Türkiye’ye dayattığı siyasi reçetenin kabul edilmesi halinde bile ortaya büyük bir sıkıntı çıkıyor. Rapor, temel olarak Türkiye’de olan biteni sadece AB’nin belirlediği birtakım ölçütlere göre değerlendiriyor. Bu ölçütler çoğunlukla biçimsel, yani yasal ya da yönetsel düzenlemeleri kapsıyor. Dolayısıyla, düzenlemelerin sosyal yaşama etkileri gibi değerlendirmeler AB’nin beklentileri nedeniyle atlanırken, bu değişikliklerin somut karşılıkları da anlatılanlardan bambaşka olabiliyor.

Bu durumun en açık gözlendiği iki alan, eğitim ve sağlık. Rapor, bu iki alanda Türkiye’nin iyiye gittiğini söylüyor.

Sağlık, “tüketici sağlığı”
Raporda sağlık başlığının ele alındığı temel kısım, “Tüketicinin ve sağlığın korunması” başlıklı 28. Bölüm. Kamu sağlığı, bu bölümde bir altbaşlık olarak ele alınıyor. Yani rapor, daha tasnif aşamasında sağlığı “tüketicinin korunması” ile birlikte düşünerek, piyasaya göre tarif ediyor.

Raporda Türkiye’nin tüketicinin korunmasında az, sağlığın korunmasında ise “bir miktar” ilerleme kaydettiği savunuluyor. Burada başarı olarak anılan gelişmeler, piyasadaki ürünlerin denetlenmesi, sigara yasağının uygulanmaya başlanması, bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve kan depolama yasasını kapsıyor.

GSS’den bahis yok
Raporun ele aldığı yıl, AKP hükümetinin sağlık alanında büyük bir dönüşüm gerçekleştirdiği bir yıl oldu. Özellikle yaklaşık bir yıl önce kabul edilen Genel Sağlık Sigortası (GSS) yasası, kamu sağlığı açısından Türkiye’deki tüm tabloyu değiştirdi.

Oysa AB raporunda Genel Sağlık Sigortası’nın adı yalnızca bir defa geçiyor. Burada da, GSS yasasıyla birlikte mültecilerin Sosyal Dayanışma Fonu’ndan aldıkları payın düştüğü belirtiliyor.

Raporda en fazla kullanılan kelime ise acquis, yani müktesebat. Her şey AB müktesebatlarına uygunlukla ölçülüyor. AB müktesebatlarının kendisi, sağlık ve eğitim alanlarında özelleştirmeyi dayatıyor. Bu nedenle rapor baştan çarpıtılmış bir “geçer not” veriyor Türkiye’ye. Ancak müktesebatın da ister istemez yasal düzenlemelerle ilgili olması, Türkiye gerçekliğinin birtakım yasaların çıkartılıp çıkartılmadığıyla değerlendirilmesi sonucunu doğuruyor.

Rapor, AKP’nin ilaç sektöründe yapmak istediği dönüşümden de bahsediyor. Buna göre AKP, 2009 Nisan’ında yaptığı düzenlemeyle ilaç lisanslarını piyasaya sürmek için verilmesi gereken belgelerin sayısını artırarak, piyasayı daha “hantal” hale getirdiği için “kötü puan” alıyor.

İş sağlığı ve güvenliği de iyiye gidiyormuş
Geride bıraktığımız yıl, özellikle Tuzla tersanelerindeki “seri cinayet” benzeri işçi ölümleri ve hükümetin bu konuda patronlardan yana aldığı umursamaz tavırla akıllarda yer etmişti. AB raporuna göre ise iş sağlığı ve güvenliği alanında ilerleme sağlandı, çünkü “Eğitim ve bilinç artırma faaliyetleri sayesinde [AB] müktesebatı hakkındaki uzmanlık arttı”. Bu konuda raporda yer alan ilgi çekici bir rakam ise, Türkiye’de her 32 bin 994 işçiye bir denetimci düşmesi.

Eğitimde işler iyi gidiyor, çünkü AB projesi iyi gidiyor
Eğitim alanındaki durum ise 26. Bölüm’de, “Eğitim ve Kültür” başlığı altında inceleniyor. Bu bölümün ilk cümlesinde bu alanda iyi ilerleme kaydedildiği belirtilirken, hemen arkasından gelen cümlede ilk örnek olarak AB’nin desteklediği “Hayat Boyu Öğrenme Programı” ve “Gençlik Programı”nın eldeki bütçeye göre başarılı sonuç vermesi gösteriliyor.

Oysa Türkiye’deki eğitim sisteminin asıl meseleleri, bu gibi projelerle çözülebilecek cinsten sorunlar değil. Bu meselelerin başında, eğitimin paralılaştırılması, bu yüzden de eşitlikten uzaklaşması geliyor. Fakat AB raporunda üniversitelerden bahsedilirken “Türkiye’nin Bologna sürecini uygulamakta ileri bir kademede olduğu” belirtiliyor. Bologna süreci, AB’nin yüksek öğretimi özelleştirme ve piyasaya açma projesi. Dün rapor açıklanmadan önce Üniversite Konseyleri Derneği, bilim insanlarına YÖK’ün Bologna süreci kapsamında oluşturmak istediği danışma kurullarına katılmama çağrısı yapmıştı.

Yazın hükümetin önce abartılı bir oranda dile getirip, sonra daha düşük bir oranda uygulamaya soktuğu harç zammı da bu sürecin bir parçası. Dolayısıyla üniversitelilerin mücadele ettikleri harç zamları, AB raporuna göre Türkiye’nin eğitimde iyiye gittiğinin göstergesi.

Raporun eğitim bölümündeki bir diğer konu, teknik liseler. Rapor, eğitim kalitesinin kötü olduğunu belirttiği bu liselerde “ilgili sivil toplum örgütleri ve özel sektörle” işbirliği yapılmasını öneriyor. AKP’nin de sık sık dillendirdiği bu uygulama, özel sektöre ucuz nitelikli işgücü sağlanması anlamına geliyor.

“Eğitimde iyiye giden” Türkiye’ye ilişkin raporda yer alan bir başka veri ise, kadınların eğitime erişimleri bakımından Türkiye’nin AB ve AGİT ülkeleri arasında en kötü orana sahip olması.

Türkiye’de eğitim ve sağlık alanında yaşanan gerilemenin geniş kesimlerden tepki gördüğü son bir yılda, AB raporuna göre Türkiye bu iki alanda da ilerlemiş gözüküyor. Sadece AB müktesebatına odaklanan rapor, gerçek nedenlerini saptayamadığı sorunlara, yanlış çözüm önerileri getiriyor.
(soL - Haber Merkezi)