’68’lilerin geçit töreni…

"Mücadeleyi geçmişe bırakalım, esneyelim!"

Doğrudur, "nerede tören bolsa, orada içerik azdır" vecizesi. İşte '68'in 40. Yılı "törenleri" de bunun belgesi. Türkiye, bu tür geçit törenlerine çok alışık bir ülke. Kazanılan savaşların, yıldönümlerinde temsili olarak canlandırılması, her ilde, kasabada, köyde yaşanır, tekrar tekrar anımsatılır. O savaşlarda yer almış gazilerin özel bir yeri vardır bu törenlerde. Temsili kuvvetler mahsuscuktan çarpışırken, onlar da anılarıyla etkinliğe renk katarlar.

'68'liler, 40. yıl törenlerinde, biraz daha farklı roller üstlenen aktörler çıkardı içinden. Hem yenilen kuvvetlerdi bunlar, hem sonrasında yenenlerin karargâhında rütbelendirilmişlerdi, hem anılarla gazilik unvanlarını öne çıkarıyorlardı.

"Batı demokratlaştı, diğerleri duvar altında"
Savaşın tarihte kalmadığını, hâlâ sürdüğünü, dolayısıyla, böyle temsili anmalarla oyalanan değil, eskiyi eskide bırakıp yarın için bugün mücadeleyi sürdüren kişiler olunması gerektiğini vurgulayan ve bunun gereğini yerine getiren sesler, medyatik gümbürtüde bastırılmak istendi. '68, dersler çıkartılan bir geçmiş olarak, bugünün mücadelesine malzeme olmamalıydı çünkü, tertip komitesine göre. Tamamlanıp kapatılmış bir dosya olarak gerekliydi. Nitekim, panellere, konferanslara, köşe yazılarına hâkim olan görüş buydu.

Yaşananlardan çıkartılan dersin özetini, 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamındaki "68 ve Mirası" adlı paneldeki konuşmasında, Murat Belge yaptı: "Batı'da düzen 68'lileri içine aldı, dışlamadı, belki bunları törpüledi, tartışılır, ama bu törpülemeye gelene kadar devlet de değişti. Batı böylece demokratlaştı. Esnemeyenler Berlin Duvarı"nın yıkılmasıyla duvar altında kaldı." Eh, '68'lilerin bu temsilcileri, devletin esnemesine karşı esnemeyle yanıt vermeseler, ayıp olacaktı!

'68 anılarını iyice kirletmeye çalışacaklar
Türkiye'de '68'in, '71 olarak yaşandığı olgusu, bu "gençlik hareketinin ayaklarının suya ermesi" kampanyasına karşın, anılar aktarılmasından bile rahatsız etmişti bazılarını. Olur a, bununla yetinmeyenler nedeniyle, oluşacak en küçük sempati bile tehlikeli sonuçlara yol açabilirdi. Taraf gazetesi projesinin yaratıcı güçleri, bu alarmı vermekten geri durmadı. Deniz'lerin, Mahir'lerin, ordudan beklenti içindeki darbeciler olduğu tartışması kapladı ortalığı. Yetmezdi! Bunun dolayımıyla, o yılların başat özelliği olan yurtseverlik de milliyetçilikle eşitlenerek, üzerine bir çarpı çekilmeliydi... Anılarda kalması yetmiyordu '68'in, daha geniş bir kazıma operasyonu yürütülmeli, o anıları kirletmenin unsurlarıyla desteklenmeliydi...

Bütün bu yaşananlara bakıldığında, '68 eksenindeki tüm tartışmaların, bugünle bir derdi olduğu, bugün mücadelenin göbeğindeki sosyalistlerle hesaplaşmak, bu "zararlı akım"dan tümüyle arınmış bir ülke, bir toplum inşa etmek üzere yürütüldüğü ayan beyan ortaya çıkıyor. Bir sakıncası yok, hadi bakalım! soL