12 Eylül 32. yılında AKP ile yaşıyor!

AKP uyguladığı politikalarla 32. yıl dönümünde 12 Eylül'ün mirasçısı olduğunu gösteriyor.

12 Eylül'le hesaplaşacağını iddia eden AKP, uyguladığı politikalarla 12 Eylül'le hesaplaşmak bir yana onun sürdürücüsü ve mirasçısı olduğunu ortaya koyuyor.

24 Ocak kararlarından kıdem tazminatının kaldırılmasına
12 Eylül’ün attığı ilk adım 24 Ocak kararlarını hayata geçirmek oldu. Emekçilerin haklarını gasp edecek, ülkenin dışa bağımlılığını artıracak, kamu yararına uygulamaları ortadan kaldıracak politikaları hayata geçirmekte Ecevit hükümetinin ve arkasından gelen Demirel’in basiretinin yetersiz kalması 12 Eylül’ün maddi zeminini teşkil ediyordu.

Demirel 24 Ocak kararlarını açıklamıştı gerçi ama bunun karşısında direnç örecek örgütlü bir işçi sınıfının varlığı emperyalizmi ve Türkiye burjuvazisini emekçilerin direncini zorla kırmaya itti. İşte 12 Eylül böyle bir dönemin sonucu olarak çıktı ortaya. İşçi sınıfının kazanımlarına ve örgütlülüğüne dönük saldırılar arka arkaya geldi. 12 Eylül'den bu yana işçi sınıfı örgütsüzlüğe mahkum edildi.

Bugün AKP kıdem tazminatının kaldırılmasından, taşeronlaşma ve esnek çalışmaya, sendika istatistikleri şantajından, grevsiz toplu sözleşmeye kadar emekçilere dönük bütün saldırılarında 12 Eylül'ün bıraktığı bu mirasa yaslanıyor.

Dün “emrinize amadeyim”, “şimdi gülme sırası bizde” diyerek 12 Eylül’e karşı hayırhah duygularını dile getiren patronlar, bugün emekçilere dönük saldırılarında AKP’nin arkasında saf tutuyor.

DGM’lerden yargıya verilen talimatlara
12 Eylül’le birlikte kurulan Devlet Güvenlik Mahkemeleri darbe hukukunu uyguluyor insanları idama mahkum ediliyor, yıllarca özgürlüklerinden alıkoyuyordu.

Bugünse Özel Yetkili Mahkemeler ve onun ardından getirilen “özgürlükler hakimi” uygulaması, bütün muhalif kesimlere karşı AKP hükümetinin kırbacına dönüştürüldü. İş öyle bir noktaya geldi ki dünyadaki “terör” suçlularının üçte biri Türkiye’de bulunuyor.

12 Eylül'le birlikte yürütmenin yargıyla kurduğu "gayrimeşru" ilişki bugün AKP eliyle daha "ileri" bir noktaya taşınmış durumda. Öyle ki Tayyip Erdoğan BDP’yi hedef aldığı konuşmasında, “Yargıya talimat verdim, gerekeni yapacak” bile dedi. Yargıya verilen talimatları bu kadar açık bir biçimde 12 Eylül’ün faşist generalleri dahi dile getiremeye cesaret edememişti.

Üniversitelerde12 Eylül'ün yarım bıraktığını AKP tamamlıyor
12 Eylül’ün en hiddetli saldırdığı kurumlardan biri üniversitelerdi. Bilim ve aydınlanma yuvası olması gereken üniversiteler 12 Eylül’le birlikte faşistler ve dinciler eliyle "ehlileştirilmek" istendi. Darbenin ardından çıkarılan meşhur 1402 ile birçok bilim insanının, akademisyenin işine son verildi. Ülkesine ve halkına karşı sorumluluk taşıyan akademisyenler üniversitelerden uzaklaştırıldı.

Bugünse yazdığı yazılar ve verdiği dersler için yargılanan, hapis yatan onlarca akademisyen var. 4 oy alan cemaat üyesi “akademisyenler” rektör olarak atanıyor.

12 Eylül YÖK'ü kurmuş üniversiteleri hapishaneye çevirmek istemişti. AKP ise yüzlerce öğrenciyi değişik gerekçelerle gerçek hapishanelere gönderdi. Bununla birlikte binlerce öğrenci soruşturmalarla, okuldan atılma tehdidiyle boğuşmak zorunda kalıyor.

Dün 12 Eylül'ü selamlayan bugün devletin sahibi
12 Eylül toplumun direncini kırmak, egemen sınıfların yararına politikaları hayata geçirebilmek için yoğun bir Türk-İslam propagandası başlattı. Faşist generaller kürsülerde ayetler okudular, imam hatipleri yaygınlaştırmak için elinden geleni yaptılar, seçmeli din dersini zorunlu hale getirdiler.

Bugün AKP yine halk düşmanı politikalarını hayata geçirebilmek için milliyetçi ve İslamcı politikalara sarılmakta. 12 Eylül’ün ve Türkiye sağının mirasına yaslanan AKP bu başlıkta seleflerinin çok önünde yer alıyor. 4+4+4 düzenlemesiyle bugün bütün okullar fiilen imam hatiplere dönüştürülüyor, eğitim dinselleştiriliyor.

12 Eylül’e selam çakan ve bunun karşılığını 12 Eylül’den fazlasıyla alan tarikatlar artık devlet içinde çok yaygın bir örgütlülüğe sahip oldular. Bugün bu tarikatlar toplumun gericileştirilmesi için elinde bulundurduğu kamu gücünü seferber ediyor.

AKP Kürt düşmanlığında bayrağı devraldı
12 Eylül Kürt halkını hedef tahtasına koydu. Kürt halkını inkar ve imha konusunda sistemli bir propaganda yürüttü.

Kürt düşmanlığının bayrağını 12 Eylül’den devralan AKP bugün milletvekilinden, belediye başkanına, gazetecisinden sıradan insanına binlerce Kürt yurttaşı hapishanelerde tutuyor.

Onlarca sivilin hayatını kaybettiği katliamlara imza atılıyor, sorumlular yargı önüne çıkarılmıyor. AKP’nin konuya ilişkin yaptığı açıklamalar faşizmin sadece asker üniformasından ibaret olmadığını ortaya koyuyor.

Aleviler hep hedef tahtasında
12 Eylül’ün Türk-İslamcı politikalarının hedeflerinden biri de Alevi yurttaşlardı. 12 Eylül Alevilerin Türkiye aydınlanmacı birikimiyle bağlarını koparmaya uğraşıyor, buna dönük ideolojik bombardıman uyguluyor, Alevileri camilere doldurmaya çalışıyordu. Üstelik 12 Eylül’e giden yolda Çorum’da ve Maraş’ta onlarca Alevi yurttaş devlet ve ülkücü-gerici çeteler eliyle katledilmişti.

AKP önce “Alevi açılımı” palavrasıyla Alevi yurttaşları esir almaya çalıştı. Bugünse Suriye meselesinde aldığı pozisyonla mezhepsel gerilimleri körüklüyor, Alevi yurttaşları hedef tahtasına yerleştiriyor. 12 Eylül’ün yarım bıraktığını tamamlamak için Alevi köylerine cami dikiyor.

Ramazanda Malatya Sürgü’de yaşananlar, ardından 4+4+4 yasasına karşı çıktığı için Ankara Altındağ'da evi kurşunlanan aile AKP Türkiye’sinin Alevilere dönük provokasyonlara ne kadar açık hale geldiğini gözler önüne seriyor.

Amerikancılar artık sadece kendi halkına değil bölge halkına da düşman
Amerikalıların “bizim çocuklar başardı” diye selamladığı 12 Eylül, emperyalizmin çıkarları için kendi halkına kurşun sıkan halk düşmanı bir cuntaydı.

AKP kendi halkına saldırmakta, halk düşmanı sıfatını en az 12 Eylül kadar hak ettiğini her fırsatta kanıtladı on yılı aşan iktidarı boyunca. Üstelik bununla da yetinmedi ABD taşeronluğunda bölgesel bir provokatöre dönüştü. Bugün AKP yalnız kendi halkı için değil bölge halkları içinde büyük bir tehdit arz ediyor.

Bütün bunlar AKP’nin 12 Eylül’le hesaplaşması bir yana, 12 Eylül’ü mantıki sonucuna ulaştırdığını gözler önüne seriyor.

(soL -Haber Merkezi)