"Dünyada en ucuza film seyredilen ülke: Küba"

Rigoberto Lopez Pego
1001 Belgesel Film Festivali'nin konuğu olarak Türkiye'ye gelen Rigoberto Lopez Pero 1947 Havana doğumlu. Siyaset Bilimi okuyan Pero, Television Cubana'da çalıştı. 1971'den bu yana çalışmalarını ICAIC'te sürdürüyor. Savaş muhabiri olarak çalıştığı pekçok ülkede belgesel çekti. Küba sineması, belgesel film dramaturjisi, Yeni Latin Amerikan Sineması estetiği, Küba kültürü ve toplumunda çok etnisiteli kimlik gibi başlıklarda makaleleri bulunuyor. Küba Ulusal Yazarlar ve Sanatçılar Birliği, Küba Gazeteciler Sendikası ve Uluslararası Gazeteciler Birliği üyesi olan Pero, Gezici Karayip Film Festivali'nin direktörlüğünü yürütüyor. Filmografisinde 35 çalışma bulunuyor.

Röportaj: Jose Marti Küba Dostluk Derneği

Merhaba, biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
1946’da Havana’da doğdum. Babam Küba Komünist Partisi üyesi bir işçi idi, annem terzilik yapıyordu. Babam çok okuyan biriydi ve okuma alışkanlığını bana o kazandırdı. Çizgi romanlar okuyordum genellikle, bir gün babam bana José Martí’nin “Altın Çağ” kitabını okumam için verdi. Bu kitapla beraber kültürel bir bakış açısı kazanmaya başladım. Okulda iyi konuştuğum ve yazdığım için ailem ve çevrem avukat olacağımı düşünüyorlardı.

Sinemayla tanışmam ise ailemin beni Peter Pan filmine götürmesi ile oldu. Orada karanlıkta gördüğüm efektler ve seslerden çok etkilendim.

14-15 yaşlarında şiirle ilgilenmeye ve yazmaya başladım. Nazım Hikmet’in birçok şiirini ezbere okuyordum. Tesadüfen Nazım Hikmet’i Küba seyahati sırasında görme şansım da oldu.

Peki bu ilk tanışıklığınızın ardından sinemanın sizin hayatınızda daha belirleyici bir rol edinmesi nasıl oldu?
Devrimden iki ay sonra 24 Mart 1959’da Kültür Yasası çıkarıldı ve Fidel, Küba Sinema Sanatı ve Endüstrisi Enstitüsü’nü (ICAIC) kurdu.

Ben henüz 16 yaşımdayken Küba’nın ilk kadın yönetmeni olan Sara Gómez ile tanıştım ve ondan çok şey öğrendim. Sinema kültüründe ‘Yeni İtalyan Gerçekçiliğini’, sinemada şiir ve gerçekçiliği bir arada kullanabilmeyi, film çekebilmek için Hollywood’da yaşamak gerekmediğini bana öğreten oydu.

Peki Sara Gómez ile ne kadar birlikte çalışabildiniz?
Sara birlikte çalışmayı teklif etti fakat 16 yaşındaydım ve askere gitmem gerekiyordu. Üç yıl askerlik yaptım. Askerden döndükten sonra Havana Üniversitesinde Siyaset Bilimi okudum ve bu arada da Küba TV Enstitüsü’nde kameraman asistanlığı yaptım, daha sonra da yönetmen asistanı olarak çalıştım.

Yönetmenliğe ise kısa metrajlı belgesel filmler çekerek başladım. Tarihi Havana, müzik gurupları, pirinç yetiştirme programı gibi temaların işlendiği belgesel filmlerdi bunlar.

1970 yılında ‘Liman Çekim 1’ isimli belgeselimde Kübalı bürokratların işlerini ağırdan almalarını ve alınan malzemelerin kullanılmaz hale gelmeye terk edilmelerini ele alıp eleştirdim. Bu belgesel çalışmamdan sonra 1971’de ICAIC’e kabul edildim.

İlk uzun metrajlı filminiz?
1974 yılında ICAIC’de ilk uzun metrajlı filmim olan “İlk Müdahale”yi çektim. Bu filmi çekerken New York Kongre Kütüphanesi’nden faydalandım.

Sovyet sinemasının Küba sineması ve özelde de sizin sinemanız üzerinde belirgin etkileri oldu mu?
Sovyet sinemasından birçok yönetmen gibi ben de etkilendim, özellikle de belgesellerde ideolojik montaj ve grafik kullanımından etkilendiğimi söyleyebilirim

Ancak benim için sinema propaganda aracı değil sanattır. Propaganda propagandadır, sanat ise sanattır. Böyle olmasaydı bugün Küba sinemasından bahsedilemezdi. Elbette propaganda kullanılır ama aslolan bunu sanatla yapmaktır, yoksa didaktik olur. En büyük propagandacı ise tartışmasız Amerika’nın Hollywood’u çünkü insanların aklını esir alıyor.

1001 Belgesel Film Festivali için Türkiye’de bulunuyorsunuz. Ülkemizde maalesef sinema hayatın içinde, herkesin erişebildiği bir sanat değil. Küba’da durum nasıl?
Küba en çok film izlenen ülkelerden bir tanesi. Çünkü çok ucuz. Açıkça söyleyebilirm ki Küba dünyada en ucuz film seyredilen ülkedir, sadece 10 cent. Dağlarda, kırlarda yani yerleşim alanlarına uzak yerlerde yaşayanlar için ‘Gezici Film Evlerimiz’ var.

Yüksek kültürel seviyeye ulaşabilmek için, sinema eğitimini geliştirebilmek ve halkın gelişimini sağlayabilmek için bazı koşulların sağlanması gerekiyor. Bunu sağlamanın yollarından bir tanesi de farklı yapımları incelemektir.

Dünya sinemasından bir çok iyi filmi Küba’da izleyebilirsiniz, ayrıca sanıldığının aksine Küba’da Hollywood filmlerini de sinema salonlarında izleyebiliyorsunuz ve birçok Amerika’lı yapımcıyla çok iyi ilişkilerimiz var. Bunun dışında Çin, Hindistan, Fransız, İtalyan, Jopanya vs. filmlerini de ülkemizde gösteriyoruz.

Küba’da çok az insanın önyargısı vardır. Toplumun kültürel yapısı gelişkindir ve izlediğini süzgeçten geçirmesini bilir.

Havana’da düzenlenen ‘Yeni Latin Amerika Film Festivali’ Latin Amerika ve Karaipler’in en önemli film festivali. Hatta şu röportajı yaptığımız tarihte Havana’da bu festival düzenleniyor. Latin Amerika, Karayipler ve Avrupa ülkelerinden binlerce film gösteriliyor. Dünyaca ünlü yönetmenler festival sırasında film izlemek için sinema önlerinde oluşan kuyrukları görünce çok şaşırıyorlar.

O zaman sinemanın ve sanatın Küba Devrimi için önemli olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bakın, Havana’da Fidel’in fikri ve öncülüğünde 50 yıl önce, devrimin hemen ardından ICAIC kuruldu. Buradaki amaç ülkemizde ve diğer Latin Amerika ülkelerinde genç, yetenekli ve üretken yönetmenler yetiştirmek. Dönemli dersler, yaz kursları ve lisansüstü programlar var.

Dünyaca ünlü yazarlar da bu enstitüde ders veriyorlar. Örneğin yazar Gabriel García Márquez bunlardan bir tanesi. Bugün Latin Amerika, Asya ve Avrupa’dan bir çok yönetmen burada eğitim alıyor. Çok prestijli bir enstitü, ayrıca Küba ve Latin Amerika arasında bir kültür köprüsü.

Teşekkür ederiz…

-------------------------------------------------------------------

Sara Gómez kimdir?
1943 yılında Havana’da doğan Sara Gómez 1961 yılında girdiği ICAIC’te yardımcı yönetmen olarak Tomás Gutiérrez Alea, Jorge Fraga ve Agnes Varda ile çalışmıştır. İlk filmi olan Ire a Santiago’yu 1964 yılında çekmiştir. Sonrasında çektiği filmler Excursion a Vueltabajo (1965), Y tenemos sabor (1967), En la otra isla (1968), Isla del tesero (1969), Poder local, poder popular (1970), Un documental a proposito del transito (1971), Atencion prenatal Ano uno (1972), Sobre horas extras y trabajo voluntario (1973) ve De Cierta Manera(1977)’dır. Sadece Küba’nın değil döneminde tüm dünyanın en üretken kadın yönetmenlerinden biri olan Gómez, 2 Haziran 1974’te hayata veda etmiştir. Ölümümnden önce başladığı son filmi olan De Cierta Manera (Öyle ya da Böyle)nin teknik işleri Tomás Gutiérrez Alea tarafından 1977 yılında tamamlanmıştır.

ICAIC nedir?
Küba Sinema Sanatı ve Endüstrisi Enstitüsü (ICAIC), 1959 yılında gerçekleşen Küba Devrimi’nin hemen ardından devrimci iktidarın ilk kültürel kurumu olarak oluşturuldu. Devrimle yaşıt olan kurum Küba sinemasının uzun metraj sinema filmlerinden belgesellere, canlandırmadan kısa filmlere, sinema kitapları ve dergileri yayıncılığından festival organizasyonlarına, sinema eğitiminden filmlerin arşivlenmesi ve restorasyonuna kadar sinema sanatının uzandığı tüm alanlarda faaliyet gösteriyor. Özerk bir kurum olarak şekillenen enstitünün çabalarıyla belgesel sinema Küba’da çok önemli bir yere sahip. ICAIC’in 50. yılı 2009 boyunca dünya festivallerinde farklı etkinliklerle kutlandı.