Bu Düzen Değişmeli Platformu Çanakkale adayı Ersoy: Düzeni değiştirmeden bize rahat yok

Bu Düzen Değişmeli Platformu'nun Çanakkale milletvekili adayı Berna Ersoy, seçim bildirgesinde niçin aday olduğunu, düzen değişikliği talebinin önemini ve değerini anlatıyor. 'Patronların değil üretenlerin yönettiği bir ülke için bu düzen değişmeli' diyen Berna Ersoy şunları söylüyor: Gelin emekçileri, kadınları, gençleri kenara iten patronları bu sefer biz kenara itelim ve…

Haber Merkezi

Bu Düzen Değişmeli Platformu'nun 17 seçim bölgesindeki bağımsız adayları çalışmalarını sürdürüyor. 

Biz de soL Haber olarak platformun adaylarını tanıtmayı sürdürüyor, bağımsız adayların seslerini okurlarımıza ulaştırıyoruz.  

'HALKIN SEÇENEĞİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN...'

Çanakkale bağımsız milletvekili adayı Berna Ersoy, "Halkın seçeneğini güçlendirmek için..." başlığıyla yayımlanan seçim bildirgesinde, kendini ve "Bu düzen değişmeli" ısrarını şöyle anlatıyor: 

1980’de Ankara’da doğdum. İlkokulu Ankara’da, ortaokul ve liseyi Antalya’da tamamladım. Süleyman Demirel Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü’nde okudum.

Okulu bitirdiğim 2003 yılından 2006 yılının ikinci yarısına kadar Isparta’da, farklı otellerde ön büro ve kat hizmetlerinde çalıştım.

2006 yılından beri eşimin işi nedeniyle geldiğim Çanakkale’de yaşıyorum. Çanakkale’de iki farklı özel firmada büro emekçisi olarak çalıştım.

2013’te Nâzım ve Fidel isminde iki çocuğum oldu.

Türkiye Komünist Partisi’ne üniversite öğrencisiyken üye oldum. 16 yıldan beri mücadelemi örgütlü olarak veriyorum..

2015 seçimlerinde partimin gösterdiği 550 kadın milletvekili adayı içerisinde yer aldım ve Çanakkale’de sosyalizm seçeneğini, emekçi halkın seçeneğini temsil ettim. 24 Haziran seçimlerinde partimin seçimlere sokulmaması nedeniyle bağımsız milletvekili adayı oldum.

'PATRONLARIN DEĞİL ÜRETENLERİN YÖNETTİĞİ BİR ÜLKE İÇİN...'

Berna Ersoy, seçim bildirgesinde yer alan "Patronların değil üretenlerin yönettiği bir ülke için" başlıklı yazısında şunları söylüyor:

Bu ülkenin en güzel kentlerinden biri Çanakkale. Verimli toprakları, o toprakların altında yatan kadim uygarlıkları ve meyve bahçeleriyle, şelaleleriyle, gelen herkese kucak açan görkemli Kaz Dağları...

Peki bu güzel kentte, bu kentin güzelliğinde bir hayat sürebiliyor muyuz?

Çiftçiyi tüccarın insafına terk ettiler; üretici kazandığı parayla ancak maliyetini karşılarken tüketici aynı ürünü beş katı fiyatla aldı. Verimli topraklarımız üreteni değil tüccarları güldürdü. Dağlarına iş makineleri, sularına siyanür kattılar bu kentin; şirketler altın çıkarsın, patronlar daha da zenginleşsin diye.

TEOG dediler, çember sistemi dediler, ne yapıp edip çocuklarımızı imam hatip okullarına göndermeye çalıştılar, hâlâ çalışıyorlar. Her sene değiştirdikleri sınav sistemiyle çocuklarımızda da biz velilerde de derman bırakmadılar.

Çocuklarının geleceği kararırken emekçiler zamlar ve vergiler arasında iyice ezilen maaşlarıyla ay sonunu getiremez hale geldiler.

Devlet kurumlarını yandaşlarıyla doldurup kendi çiftlikleri yaptılar. GESTAŞ’ın milyonlarca lirasını şahsi ve siyasi çıkarları için harcadılar.

16 yıllık AKP iktidarında tüm bunların en kötüsünü yaşadık ama AKP’den önce de yine bu hallerdeydik çünkü bu ülkeyi hep zenginler yönetti. Cebinde parası olanlar, her zaman emekçileri kenara itti; ülkeyi biz yönetiriz, siyaset bizim işimiz dediler ve her dönem ceplerini biraz daha doldurup gittiler.

Benim hikayem onlardan biraz farklı. Tek maaşla iki çocuk büyüten bir anneyim ben. Aslında çocuklarım olana kadar benim de bir işim vardı ama ücretsiz kreşlerden yoksun bir ülkede çocuk sahibi olduysanız ya sizi işten atarlar ya da mecburen siz ayrılırsınız. Hamileyken sokağa çıkmanın ayıp olduğu bir ülkede çalışmak haddimize mi? İki çocuğum var; birine Nâzım, diğerine Fidel ismini koyduk. ‘Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan günler’ diyen Nâzım Hikmet’in ve o günlerin gerçekten yaşanabileceğini Küba ile gösteren Fidel Castro’nun isimlerini.

Gelin biz de bu topraklarda o güzel günleri yaratalım. Gelin emekçileri, kadınları, gençleri kenara iten patronları bu sefer biz kenara itelim ve gösterelim: Cebinde parası olan mı yoksa göğsünde vicdanı olan mı bu ülkeyi daha güzel yönetiyor.