Dünkü maçın ardından: Şimdi tam zamanıdır!

İsmail Sarp Aykurt

Blog: Spor

Spor kültürü diye bir şeye sahip olmadığımızı daha önceden de söyledik. Defalarca teyit etmiştik, dün akşam geliştirdik. Taraftarların polis saldırısı ile karşılaştıkları süreçten tutun da, küfürleşmelerin zirveye çıktığı, futbolcuların birbirini kovaladığı, çevik kuvvet ekiplerinin kaskını ve copunu bırakmadan tünelde siper aldığı bir maçtan bahsediyoruz.

Burada suçlu hangi takım, hangi hakem, hangi futbolcu diye aramaktan vazgeçmek gerek artık. Suçu bir diğerine atmanın bir anlamı da yok. Süt kupası açıklaması yapılan, başı yarılan, İHH pankartı ellerine tutuşturulan futbolcu ve yöneticilerin tam boy yer aldığı, TV’den takip ederken kahvehane havasında maç anlatılan bir ülkede turu geçenin de, elenen takımın da düşüneceği çok şey var demektir.

Bu arada, futbolda şiddet yasası denilen ‘taraftarı yok etme ve kontrol altına alma yasası’ ve sonucunda çıkarılan passolig uygulaması ne oldu diye sormak da gerekli. Tüm şiddeti yaratan ve teşvik edenlerin, katilin suç mahaline geri dönmesi gibi, yasa çıkarıp fişleme operasyonuna soyunması zaten planlı bir çalışmanın ürünüydü.

Dünkü olanlar da, bunun ‘ürün yerleştirme’ uygulaması oldu.

Geçenlerde televizyonda yayımlanan ve spor bakanının yer aldığı bir programda, ‘Biz her şeyi yaptık, statları doldurmak, neden dolmuyor diye düşünmek artık kulüplerin işi’ diyenlere, ‘Fakat, passolig...?’ sorusunu dahi soramayanların ülkesinde yaşıyoruz.

Şiddet derken, Osmanlıspor ve Yeniçeri grupları akıllara geliyor mu, peki ya 1453 Kartalları örneğin?

Unutmadan, hakemlere suç attığınız kadar, bu düzene suç attınız mı?

Her şeyin iyi, hakemlerin kötü olduğunu mu söyleyeceğiz hep?

Hakem iyi değildi evet, onlar da yönetemiyor artık maçları, tıpkı siyasal iktidarın da yönetemediği gibi.

Hakikaten, yönetilebilir bir şey kaldı mı ki?

Hatta şimdi, bu yazılanlar beni başka bir takımın taraftarı da yapacak, diğer takımlara ‘düşman’ bir karakter de…

Hatırlatayım, futbol maçlarını küçümsemeyin. Futbol, sporun her branşında olduğu gibi toplumsal bir olgudur ve toplumun bir ‘aynası’dır.

Dün yaşananlar ülkenin halet-i ruhiyesinin küçük bir örneklemidir.

Küçük bir ek, Lefter’e, Metin’e ve Baba Hakkı’ya vereceğiniz bir hesap yok.

Bu düzende kaldıkça da veremezsiniz, veremeyiz.

Şimdi, fanatizmin, sermayenin attığı gollere biz atmışız gibi sevinmenin miadı dolmuştur. Bizi tezahüratlarda değil, emekte, işçi sınıfında bir araya getirmenin ise tam zamanıdır.

Dünkü maç, bu eksiği göstermiş, arayışın ne olduğunu somutlamıştır.

Arda, Terim, Rıdvan, Burak vd. ; gericiler ve sermayenin bir bütün olarak hareket ettikleri açıktır.

Emekçilerin ise, atacakları bir golden fazlasına ihtiyacı vardır.