Peru Ormanlarında

Bülent Cengiz

Blog: Sinir Bilim Atlası

R işe yoğunlaştıkça QCW75 uzaklaşıyordu. Gezegenimizde geçirdiği her saniye yaptığı işe olan inancını daha da azaltıyordu. Sonunda R ile konuşmaya karar verdi bu durumu. İlkel kabilelerden bilgi toplamak için gittikleri Peru ormanlarında yürürken:

- Ne düşünüyorsun, ne bulacağız sence bu insanlardan? diye sordu.

- Bakalım diye cevap verdi öteki, çok merak ediyorum doğrusu.

- Ben hiç merak etmiyorum diye yanıtladı QCW75, yanındakinin biraz şaşkın, biraz kırgın gözlerine bakarak devam etti:

-Bak sana söyleyeyim: şekli değişkenlik gösteren bir kafatası. Yaklaşık 1100 cc. hacminde bir beyin. İçerdiği hücre sayısı belli, hücrelerin fonksiyonları belli. Oldukça düzenli bir karmaşıklık. Şimdiye kadar ve bence yeteri miktarda yaptığımız incelemelerde olduğu gibi.

-Belli olmaz, bunlar şimdiye kadar incelediğimiz popülasyondan çok farklı ama.

-Kaç değişik coğrafyadan kaç farklı insana ait veri var elimizde biliyorsun herhalde.

Öteki ama diye başlayacakken kesti sözünü:

- Biz bir yerde hata yapıyoruz bence.

- Nerede, ne hatası ?

- Bu kadar yapısal ve fonksiyonel homojenliğe sahip bir tür nasıl oluyor da bu kadar çeşitli, değişken davranış biçimlerine sahip olabiliyor? Bu soruyu yanıtlamadan biz gezegendeki tüm insanları incelesek bile varacağımız sonuç belli: bir kafa tası...

- İyi de biz insanlarda davranışla bire bir ilgili, insanların duygu durumlarıyla, hafıza, algı sistemlerini, bilinç durumlarını düzenleyen bölgeleri saptamadık mı? diye itiraz etti R.

-Saptadık, dedi öteki, bıkkın bir ses tonuyla. Saptadık ama biz her bölgeyle ilgili birkaç fonksiyon tanımladık.

- Evet.

- E bu birkaç değişik fonksiyonun kombinasyonundan bu kadar değişkenlik çıkar mı? Hiç birinin davranışı ötekinin aynısı, hadi vazgeçtim, çok benzeri iki insan gözledik mi şimdiye dek ?

-Evet ikizler dedi, anımsa nasıl tıpa tıp aynı veriler elde etmiştik Afrika’daki ikizlerden.

-Onlarınki istisnai durum diye itiraz etti QCW75. Hemen hemen bütün genetik yapıları aynı.

- Anahtar faktör genetikse doğru yoldayız. Sonuçta biz de genlerin ürünü olan yapıları inceliyoruz.

Kabileye iyice yaklaştıkları için tartışmayı kesmek zorunda kaldılar.

Ormanın ortasında bir sürü çıplak insan sardı etraflarını bir anda. Birisi eline dokunuyor, diğeri gözlüklerini elliyor, başka biri de çantasını çekiştiriyordu. İkisi de kalabalığın arasında giderek daralan çemberin tam ortasında kalakaldı. Burnunun tam ortasından kemik geçirmiş birisi, kabilenin önde gelenlerinden olsa gerek, kalabalığı yaptığı bir el hareketiyle ortadan ikiye ayırdı. İkisi onun peşine kalabalık da onların peşine takılarak bir derme çatma kulübeye girdiler. Daha şimdiden bir sürü (belki de yeterli miktarda) kayıt aldılar ama durum ilgilerini çektiği için acele etmediler ayrılmak için.

Hafif kısa boyları dışında diğer insanlardan görünürde farkları yoktu ama şimdiye kadar hiç rastlamadıkları kadar doğanın parçasıydı buradaki insanlar. Ağaç, yaprak, böcek kadar doğal bir parça... Aralarındaki iletişim, yemek yemeleri, eğlenceleri çok farklıydı. Bir gün geçirmeye karar verdiler burada. Sabah ritüellerini izledikten sonra erkeklerle ava çıktılar ve anladılar ki ormanda yaşayan vahşi hayvan sürülerinden belki de en önemli üstünlükleri sahip oldukları av malzemeleri; oklar ve yaylar, taştan yapılmış baltalardı. Okla uyuşturdukları avlarını hep beraber vahşice vura vura öldürdükten sonra sırtlarına attılar. Akşam avlarını keyif verici ot tüttürerek yedikten sonra bayılana kadar dans ettiler, hepsi bir köşeye sızdı kaldı.

Sabah erkenden yola çıktıklarında şaşkındılar.

- Şimdi bunlar da mı insan? diye sordu R, diğeri düşüncelere dalmış, işitmiyordu.

- Çok tuhaf, diye mırıldandı neden sonra. Sanki zamanı dondurmuşlar.