Sağlıkta sömürü

Ünal Karakaş

Blog: Sınıfın Sağlığı

Sağlıkta sömürünün acımasızca bir şekilde yaşandığı ülkelerden birisiyiz.

Sağlıklı bir yaşam herkes için temel bir hak iken, sermayeye yaraşır politikalar ile sağlık hak olmaktan çıkmış, paran kadar sağlığın olup çeşit çeşit istenilen katılım payları ücreti nedeniyle arzu edilen hizmet tamamlanamadan kişinin yarı canlı veya en acı tabiri ile "paran yoksa öl" devresi hayatımıza girmiştir.

Sağlıkta reform adı altında yapılan her dönüşüm neo liberal politikalar ile sermayenin çıkarlarına sınırsız hizmet sunmaktadır. Neo liberal politikalar ile zaten kısıtlı olan birçok elden alınması,  özelleştirmeler ile taşeron uygulamasının hastanelerde temizlik, güvenlik, laboratuvar, ambulans hizmetleri vb. alanlara sokulması gitgide hakim olunan politikalardan bazılarıdır. Sağlıkta dönüşüm diyerek varolan hizmetlerinin yetersizliği algısı üzerinden ise ayrıca bir çalışma başlatıldı sermaye adına. Varolan hizmetleri iyileştirmek ve verimliliği arttırmak için evvelden çıkartılan tam gün çalışma yasası, taşeron uygulamasının genişletilerek sağlık kuruluşlarının daha fazla sermayeye kapılarını açması buna örnek olarak verilebilir.

Sağlıkta dönüşümün sermaye için güzel yanı şu ki kâr oranları artmış, hastalar için kötü tarafı sağlık hizmetinin kalitesi ve niteliği düşmüş, hekimler için ise kendilerine yapılan fiziksel ve sözlü şiddet yüzde 60'lara varmıştır. Hekim ile hastaları bir araya getiren bu döngü, aslolan hizmetin önemli olmadığı, daha çok kâr-daha fazla rant ve sağlığın bütünüyle ticarileşmesini öngörüyor.

Yine verimliği arttırma bahanesi ile sermayenin önünü açarak kamu kuruluşu içerisine konulan taşeron sistemindeki çalışanların birçok haktan mahrum bırakılması, niteliğine bakılmaksızın düşük ücret ile beraber birçok iş yüküne sahip bırakılması hastalara verilen hizmetin, hastaların neler ile karşı karşıya kaldığını bu sistemin acı yüzü ile ortaya koyuyor.

Hiçbir eylemselliği ve söz hakkı bulunmayan ekmek kavgalarını sürdürmek için boyun eğdirilmiş sözleşmeli personelin durumu da taşerondan çok farklı değildir.

İkisinin de iş ömrü patronlarının iki dudağı arasinda sıkışıp kalmıştır.

Özelleştirmeler ile sağlık hakkının gasp, sağlık kuruluşunun işgali, performans sistemi ve kamu-özel teşebbüs işbirliğinin sonucunda sağlığın para ile alınıp satılır bir hâl olarak ortaya çıktığını görmezden gelmek ise mümkün değil.

AKP dönemi sağlıkta varolan sorunları buraya bir başlık altında yazmak sonu zor biten bir yazı olacaktır ama kısaca şunu da hatırlatmakta fayda var; GSS (genel sağlık sigortası) ile kimse sigortasız kalmayacak herkes muayene olabilecek denilerek milyonlara bir gecede borç yükleyende bu döngünün bir parçasıdır.

Sağlıkta dönüşüm adı altında uygulanan tüm bunlar işçi ve emekçinin, sağlık emekçisinin yararına değil, tamamen sermayenin hizmetinedir.

Sağlığın kâr politikaları üzerine kurulduğu, her gün sağlık çalışanlarının şiddete uğradığı, emek sömürücülerinin emekçilere karşı her gün daha fazla pervasızlaştığı bir dönemdeyiz. 

Yukarıda yazılan sorunlara çözümsüz kalınmamalı, inançsız olunmamalı ve unutulmamalıdır ki bizim de zayıf kalmamız sonucu somutlaştı yazılanlar.

Herkese eşit ücretsiz sağlık için çözüm net; hükümetin sağlık alanındaki dehşet verici politikalarına son verecek tek çare geleceğimizi güvencesizliğe bırakmamak için sınıfın siyasetinde örgütlenmektir.