Yunanistan’da sağlık sistemi çökerken kıssadan hisseler

Uğur İşlek

Blog: Sınıfın Sağlığı

Geçtiğimiz günlerde birçok yayın kuruluşu Yunanistan’da sağlık sisteminin sürdürülemez bir noktanın eşiğinde olduğuna dair bir dizi haber yayınladı.

Yunanistan bir süredir yaşadığı ekonomik krizin etkilerini, iktidar değişikliği sonrasında yeniden üretmeye devam ediyor. 5 Haziran günü İMF’e yapılacak 300 milyon Euro’luk ödeme kapıya dayanmış durumda.

Sağlık sisteminde durma noktasına geldiği ileri sürülen hizmetlerin dramatik boyutlara ulaştığı, hastalara bir dizi tıbbi müdahalenin ağrı kesici uygulamadan yapılmak durumunda kalındığı, tamir edilemeyen cihaz arızaları nedeniyle hastaların tansiyonlarının dahi ölçülmesinin aksadığı, ambulanslar için yakıt ödeneği bulunamadığı, hatta hastaların hastaneye başvururken bir takım tıbbi gereksinmelerini evlerinden getirdikleri iddia edildi (1).

Ülkede, sağlık alanında tam bir karmaşa hüküm sürüyor. Sağlık Bakanı Panayotis,  Yunanistan Sağlık Hizmetlerini Sağlama Organizasyonu’nun (EOPYY) sosyal güvenlik kurumlarının ödeme yapmaması nedeniyle hastanelere gerekli finansmanı sağlayamadığını, EOPYY’nin hastanelere ve ilaç şirketlerine olan borcunun 4.4 milyar avro civarında olduğunu belirtti. Öte yandan Yunanistan Tabipler Birliği Başkanı Mihalis Vlastarakos, ülkenin sağlık sistemini “patlamaya hazır bomba”ya benzetti (2).

Gazeteci Dimitris Bouniass, devlet hastanelerinde doktorların tuvalet kağıdından katater, enjektör ve iğnelere kadar hemen hemen  her tıbbi malzemenin kısıtlandığından şikayet ettiklerini, bilgisayarlı ekipmanlar bozulunca tamir edilemediğini ve kullanılamaz hale geldiğini, hemşirelerin bu yüzden hastalara normalde harcadıklarından 4 kat fazla emek ve bakım zamanı harcadıklarını, ameliyatlar için verilen randevu zamanlarının  kanser hastaları için bile artık çok uzun bir dönemi içerdiğini belirtti. Gazeteci, sadece iki yıl içinde hükumetin sağlık harcamalarını 19 milyon dolardan 17 milyona düşürdüğünü ama hükümet yetkililerinin bunun bile yetersiz kalacağını hatta ek olarak 915 milyon dolarlık bir kesintinin yapılması gerektiğini söylediklerini belirtirken, öte yandan ülkedeki hastaların ödeme güçlerinin azalmasından dolayı özel kliniklere gidemediklerini ve bu yüzden de zaten sıkıntı içindeki devlet hastanelerindeki hasta sayısının da  % 25 - 30 arttığını ekliyor. (3)

Yunanistan 1983 yılında Ulusal Sağlık Sistemini kurmuştur.  Son yıllara kadar sağlık sisteminin güçlendirilmesine yönelik olarak bir dizi proje hayata geçirilmiş, yaşanan sıkıntılar yeni reform paketleriyle aşılmaya çalışılmış ve nihayetinde 2005 yılında yapılan son değişikliklerle hastane hizmetleri kendi yönetim sistemlerine ve dışardan hizmetlerin de alındığı bir modele evrilmiştir. (4)

Yunanistan’da kriz dönemine kadar var olan özel sektörün ve özel harcamalarının payının da çok yüksek olduğu ağırlıklı olarak Refah Yönelimli Sigorta tipidir. Kriz öncesi dönemde ülkede sağlık harcamaları kapsamında kamu ve özel sektörün eşit bir payı söz konusu idi. Aynı yıllarda ülkemizde sağlık harcamalarında özel sektörün payı çok çok düşüktü. Bu model Türkiye’de de Sağlıkta Dönüşüm Programı olarak hayata geçirilmektedir. Gelinen noktada da sağlık harcamaları içindeki özel sektörün payı hızlı bir yükseliş yaşamaktadır.

Kapitalizmin sağlık ve sigorta sistemlerindeki harcamaların artışına verdiği tepki,  her iki sistemin süreç içinde birbirinden ayrıştırılması ve sonrasında her iki sistemde de çalışanların adım adım cepten ödemeye yönlendirilmeleri olmuştur. Bu çerçevede hayata geçirilen yapısal düzenlemeler esas olarak, ilk aşamada geniş toplumsal kesimlerin sağlık ve sigorta harcamalarının çeşitlendirilerek yaygınlaştırılması, yine bu süreçte devletin bu konuda mümkün olan en üst düzeyde desteklemelerde bulunması,  halkın bu tür harcamalara alıştırılması sonrasında ise,  katkı payı,  hizmet farkları gibi adlar üzerinden adım adım cepten harcamaların artırılması ve devletin zamanla tüm bu hizmetleri piyasaya terk etmesini barındırmaktadır.   

Bu model her açıdan ekonomik ve toplumsal krizlerin etkilerine tamamen açık bir modeldir. Tek tek ülkeler, yaşadıkları kriz süreçlerinde yapısal niteliklerine bağlı olarak ilk aşamada sağlık sektöründeki hizmetlerin aksamasıyla karşılaşmaktadırlar.

Ülkemizde de hayatımıza yerleştirilen sağlık sistemi modeli her açıdan Yunanistan örneğinin yaşadığı dramatik tabloya mahkum görünmektedir.  Yunanistan’da sağlık hizmetleri bağlamında yaşanan dramı, tek başına ekonomik krizin olası bir sonucu olarak görmek yetersiz kalacaktır. Yunanistan’da hayata taşınmış olan sağlık sistemi modeli,  sağlık hizmetlerinin genel olarak bir tüketim başlığına dönüştürülmesiyle ilişkilidir. Bu modelde,  hem devletin sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde bulunduğu pozisyonlar, hem de hizmet başlıklarını adım adım piyasalaştırması,  tam bir şaşkın topluluk haline getirilmiş olan hasta kitlesini, kriz dinamiklerinin esip gürlediği konjonktürlerde tam bir gözden çıkarılmış kitleye çevirmektedir. Yani bu modelde, işlerin iyi gittiği dönemlerde ne kadar sağlıksız olduğu fark ettirilen ve sağlık tüketimine yönlendirilen şaşkın “hasta” kitlesi, işlerin iyi gitmediği dönemde sürüklendiği girdaptan çıkmakta oldukça zorlanmaktadır.

Toplumcu sağlık anlayışında, sistem toplumsal gereksinimler ve esas olarak insanların sağlıklı olması ve sağlıklı kalması için koruyucu niteliği yüksek bir bakış açısı ve ilişkili modele sahip olduğu için, bu tür kriz dinamiklerinden minimum düzeyde etkilenmektedir. Böylesi bir modelde, potansiyel ve şartlar ne olursa olsun, sağlık hizmetleri çok önemli badirelere mahkum olmadan yürütülmeye devam edebilmektedir. Küba’nın ağır ambargo koşullarına karşın sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde elde etmiş olduğu tescille başarı bunun en iyi kanıtını oluşturmaktadır.


Kaynaklar

(1) http://www.independent.co.uk/news/world/europe/greek-hospitals-cannot-af...
(2) http://www.ntv.com.tr/dunya/yunanistanda-saglik-hizmetleri-durma-noktasi...
(3) http://www.medical-tribune.com.tr/content/yunanistan%E2%80%99daki-mali-k...
(4) http://www.sargutan.com/YUNANISTAN%20SAGLIK%20SISTEMI.pdf