Yıkılan Berlin duvarının altında kim kaldı?

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

2006 yılında Almanya’da yabancı göçmenler dahil 256 bin kişi evsizdi ve bunlardan 10 bin kadarı Berlin’deydi. Alman hükumeti bu kepazeliğin üzerine gitmeye, hiç değilse “görüntüyü” kurtarmaya çalıştı, fakat 2008 yılında 227 bine indirebildiği evsiz sayısı, 2010 yılında yeniden 248 bine tırmandı. Kiliseler başta olmak üzere çeşitli yardım kuruluşlarının Alman kapitalizminin “tutunamayanlar” arasına attığı bu insanları “sokaklardan” kurtarma gayretlerine karşın, bugün Almanya’da en az 18 bin evsiz, apartmanların girişlerinde, köprü altlarında ve parklarda yaşam savaşı veriyor. Şüphesiz bu durum, Almanya’nın Avrupa Birliği (AB) liderliği iddiasıyla tam bir kontrast oluşturuyor. Yıkılan duvarın gerisindekiler “batıya”, köprü altlarında sürünmek, kiliselerde bir tas çorba içebilmek için saatlerce kuyruklarda beklemek için gelmediler kuşkusuz... 

Almanya’nın evsizler sorununu “hafifletebilmek” için bulduğu ilk yöntem sözcük oyunu oldu. Evsiz olmanın “doğasını” gizleyebilmek amacıyla evsiz (Obdachlose) sözcüğü yerine, konut krizi (Wohnungsnotfall) sözcüğü kullanılmaya başlandı. Yine kimin evsiz sayılması gerektiğine ilişkin tartışmalarla, belli bir sürenin altında evsiz kalanlar, arkadaşlarının yanında, otellerde veya devletin sağladığı odalarda başını sokabilecek yer bulabilenler “kapsam dışı” tutulmaya çalışıldı. Fakat bütün çabalara karşın, hala binlerce kişinin sözcük oyunlarıyla üzeri örtülemeyecek kadar evsiz olduğu gerçeği karşısında daha “gerçekçi” tedbirler araştırmaya başladılar.

Evsizler olumsuz yaşam koşullarından kaynaklanan birçok sağlık sorunu da yaşıyorlar. Yapılan araştırmalar, evsizlerde bedensel hastalıkların genel topluma göre 9 kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Vakitsiz (erken) ölümler de oldukça yüksek düzeyde. Almanya’nın düzenli sağlık hizmetlerine erişimleri oldukça kısıtlı olan evsizler, sürekli uyku yoksunluğu, toplumsal yalıtlanma ve şiddete maruz kalmaları nedeniyle ağır psikolojik stres altında ruh sağlıklarını da yitiriyorlar. Alman toplumunun sağlık hizmetlerine en çok gereksinimi olan bu kesimi, ne yazık ki modern Alman sağlık hizmetlerine erişebilmekte de sorunlar yaşıyor.

2006 yılında Jenny De la Torre Vakfı, Berlin’de evsizlerin sağlık sorunlarına yardımcı olmak için bir sağlık merkezi açmış: Evsizler Sağlık Merkezi (Gesundheitszentrum für Obdachlose). Bir grup araştırmacı, bu merkezden hizmet alan evsizler üzerinde bir araştırma yürütmüş. Araştırmanın sonuçları oldukça çarpıcı.

Merkezden hizmet alan 560 hastanın 440’ı, mevcut evsizlik tanımına göre evsiz olarak tanımlanarak araştırma evreni oluşturulmuş. Yüzde 81’i erkek olan hastaların yaş ortalaması erkeklerde 44 ve kadınlarda 37 olarak bulunmuş. Her iki cinsiyetten hastaların üçte ikisi bekar ve yaklaşık beşte biri boşanmış durumdaymış. Hastaların yüzde 73’ü Alman iken, yalnızca yüzde 10 kadarı AB dışından gelen göçmenlerden oluşuyormuş.

Hastalardan 169’u daha önceden çeşitli hastalıkları olduğunu bildirmiş. Bu hastalıklar arasında yüzde 28.4 mental hastalıklar, yüzde 21 astım be kronik bronşit gibi solunum sistemi hastalıkları, yüzde 19.9 enfeksiyon hastalıkları (özellikle Hepatit C, tüberküloz ve HIV), yüzde 15.9 kalp-damar hastalıkları (özellikle miyokard enfarktüs ve aritmiler) ve yüzde 14.8 sinir sistemi hastalıkları (özellikle epilepsi veya sara) bulunuyormuş.

Hastaları merkeze getiren yakınmaların ilk sıralarında deri (dermatolojik) yakınmalar ve solunum sistemine ilişkin yakınmalar (öksürük, nezle vb) ve yaralanmaların yer aldığı tespit edilmiş. Bunun yanında en büyük sorunlar arasında alkolizm ve madde bağımlılığının yer aldığı saptanmış.   

Araştırmacılar, aslında evsizler içinde erkeklerin daha baskın olmasını, kadınlar arasında evliliğin daha çok “gizli evsizlik” biçiminde sürdüğüne bağlıyorlar. Yani erkekler daha kolay “sokağa düşerken”, kadınlar arkadaşları veya tanıdıklarının yanına daha fazla “sığınabilme” şansı buluyorlar. Araştırmacılar evsizliğin genellikle ayrılma veya boşanma sonucu evin kaybedilmesiyle ortaya çıktığını belirlemişler, fakat kuşkusuz tek neden bu değil; insanlar iş kaybı ve bazı hastalıklar sonucu da, özellikle 30’lu ve 40’lı yaşlarında evsiz kalabiliyorlar.

Araştırmanın şaşırtıcı sonuçlarından biri de, evsizlerin sanılanın aksine “eğitimsiz” kesimden gelmemeleri. Araştırma evreninde yer alan hastaların önemli bir bölümünün lise mezunu olduğu saptanmış. “Yabancı” evsizler arasında “doğu Avrupa” ülkelerinden “daha iyi bir yaşam” için Almanya’ya göçen, fakat bu hayallerine ulaşamayanlar olduğuna dikkat çeken araştırma, bunların büyük bir bölümünün aynı zamanda sağlık güvenceleri olmadığına da vurgu yapıyor. Diğer yandan Alman evsizler arasında sağlık sigortası olmayanların oranının yüzde 54 çıkması da, Alman hükumetinin “zorunlu sağlık sigortası” yasası kapsamında “bütün” Alman yurttaşlarının sağlık güvencesine sahip olduğu iddiası üzerine soğuk bir duş oluşturuyor.

 

Kaynak:

Tinnemann, P., ES Bauer, T., De la Torre Castro, J., Binting, S.,Keil, T. (2014). Street Health: Cross-sectional study identifying social medicine issues amongst patients of the Health Center for Homeless in Berlin, Germany. Social Medicine, 8(1): 23 – 31.