Uyuşturucu sorunu üzerine rapor

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Bilim ve Aydınlanma Akademisi’nin (BAA) bilimsel raporlarını izliyor musunuz? Geçtiğimiz aylarda şarbon, aşı karşıtlığı, kalıcı yaz saati uygulaması ve nükleer enerji gibi güncel konularda bilimsel raporlar yayınlayan BAA, bu kez Türkiye’nin en önemli sağlık sorunlarından birini, “uyuşturucu” sorununu ele aldı.

Öncelikle Bilim ve Aydınlanma Akademisi (BAA) üzerine birkaç cümle kuralım.

Son yıllarda Türkiye’de üniversiteler hızla bilim üreten kurumlar olmaktan çıkarken, toplumun bilimsel üretim gereksiniminin karşılanmasına katkı sunmak amacıyla örgütlenen BAA, kuruluş bildirgesinde sıraladığı amaç ve hedefler doğrultusunda emin adımlarla ilerliyor.

Buradan elbette Türkiye’de üniversitelerde hiç bilim insanı kalmadı, bilim tamamen rafa kaldırıldı demek istemiyoruz. Bugün sayıları çok az da olsa, üniversitelerde hâlâ bilim üretmeye çabalayan bilim insanları var. Fakat bir yandan bilimsel çalışma yapabilme olanakları giderek daralırken, diğer yandan çalışmalarının sonuçlarını toplumla paylaşacakları kanallar ortadan kaldırılıyor.

BAA özellikle bu anlamda çok önemli bir işlev üstleniyor ve yayınladığı bilimsel dergi (Madde, Diyalektik ve Toplum) ve raporlarla toplumun gereksinimini karşılamaya çalışıyor.  

BAA tarafından yayınlanan “Türkiye’de Uyuşturucu Sorunu” başlıklı rapor, asırlardır halk arasında yaygın olarak ağrı kesici veya bulantı giderici olarak kullanılan bitkilerin, kapitalist ilaç şirketleri tarafından nasıl sömürüldüğünü, emekçilere “ilaç” olarak pazarlandığını anlatarak başlıyor.

İşçi Sağlığı/İş Güvenliği dersleri verdiğim yıllarda katılımcılara sorardım: “Bir inşaat işçisinin gömlek cebinde bulabileceğiniz iki şey ne olabilir?”

Hemen herkes doğru yanıt verirdi: “Sigara ve ağrı kesici paketleri.”

Gerçekten de kapitalist toplumlarda yalnız inşaatlarda değil, bütün ağır işlerde çalışan kol emekçileri için sigara ve ağrı kesiciler, artık değer sömürüsüne katlanmanın maalesef tek ilacıdır. Emekçiler artık değer sömürüsünün ürettiği stresi sigarayla, kas ağrılarını leblebi gibi yuttukları ağrı kesicilerle dağıtmaya, hafifletmeye çabalarlar. Alkol ve uyuşturucular, sigara ve ağrı kesicilerin yalnızca bir adım ötesindedir.

Raporda uyuşturucu sorunu, sorunun kaynağı olan kapitalist üretim tarzı ve emperyalizm bağlamında ele alınıyor ve bir ölçüde “gücünü” buradan alıyor. Ne yazık ki bugün Türkiye’de üniversitelerin sorunları kapitalizm–emperyalizm bağlamında değerlendirebilmeleri neredeyse olanaksız ve bu nedenle toplumsal sorunların çözümüne hiçbir olumlu katkıda bulunamıyorlar.

Bu durumun son örneğini “tütün mücadelesi” sürecinde yaşadık. Mücadeleyi “teknik” tedbirlere indirgeyen ve sorunun ardındaki tütün tekellerini görmezden gelmek zorunda bırakılan üniversiteler ve bilim insanları, bugün önerdikleri bütün tedbirlerin emperyalizm tarafından nasıl boşa düşürüldüğünü üzüntüyle izliyorlar. Bu alanda elde edilen kısa vadeli kazanımları yitirmekle kalmadık, tütün mücadelesinin başladığı yıldan daha kötü bir duruma dörtnala koşuyoruz.

“Obezite mücadelesi” için de benzer şeyleri söylemek mümkün. Türkiye’de üniversiteler ve bilim insanları, kapitalist meşrubat şirketlerinin, fast – food sektörünün çıkarlarına dokunmayan tedbirler üretmeye, yani “imkansızı” başarmaya zorlanıyor. Oysa sorunun kaynağı olan çok uluslu gıda tekelleri ve emperyalizmle mücadele edilmeden obezitenin geriletilmesi mümkün değil.

BAA’nin bilimsel raporlarını mutlaka izleyiniz. Özellikle üniversite öğrencileri ve genç akademisyenler, BAA raporlarında bugün üniversitelerimizde asla bulamayacakları bilimsel yaklaşım tarzını göreceklerdir. Eğitimlerinin önemli bir eksiğini, bilimsel dünya görüşünü BAA’nin raporlarını ve diğer etkinliklerini izleyerek, katılarak gidermeye çalışabilirler.

NOT: Bu arada 10 Mayıs Cuma akşamı saat 19.00’da İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “beslenme” konusunu tartışacağımızı duyurmak isterim. Zamanı olanları bekliyoruz.