Toplumcu tıbbın son başarısı

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Bu hafta medyaya yeni bir haber düştü. Küba sağlıkta yeni bir başarıya imza atıyor ve hastalıklarla mücadelede “dünyayı” bir kez daha geride bırakıyordu (1). Habere göre Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Küba’yı dünyada anneden bebeğe plasenta yoluyla geçen hastalıkları ortadan kaldıran ilk ülke olarak ilan etmeye hazırlanıyordu. DSÖ’nden uzmanlar yakında Küba’yı ziyaret ederek, Küba’nın anneden çocuğa HIV ve sifiliz geçişini ortadan kaldırıp kaldırmadığını değerlendireceklerdi.

Bir ülkenin DSÖ’nden sertifika almak için, sifilizde anneden bebeğe geçişin canlı doğumların binde 5’inden ve HIV’de yüzde 2’sinden daha az olduğunu kanıtlayabilmesi gerekiyor. Hamile kadınların tıbbi muayenesi ve HIV testine erişimin yüzde 95’in üzerinde olması ve seropozitif hamile kadınların yüzde 95’inin antiretroviral tedaviye erişiminin mümkün olması şart.

Haberde “Sağlığın Teşviki ve Hastalık Önleme” Birimi yöneticisi Dr. Rosaida Ochoa, “Küba’nın belirtilen şartları karşılayacağına inanıyoruz ve sertifikayı alacağımızı umuyoruz” diyor. Dr. Ochoa DSÖ’nden 24 uzmanın Havana, Villa Clara ve Santiago de Cuba eyaletlerinde hastaneleri, klinikleri ve laboratuarları ziyaret edeceğini belirtiyor. Küba HIV ve sifilizin anneden çocuğa geçişini ortadan kaldırdığına ilişkin sertifika alması halinde, dünyada bunu gerçekleştiren ilk ülke olacak.

KÜBA’NIN ÖNCEKİ BAŞARILARI
Küba sağlık alanında daha önce de birçok başarıya imza atmıştır. 1959 Devrimi sonrasında “toplumcu tıp” yaklaşımını benimseyen Küba, tıp eğitiminden hizmet sunumuna kadar tıbbı toplumun ve emekçilerin gereksinimlerine göre yeniden örgütleyerek, sağlıkta yepyeni ufuklar açmıştır.

Küba’nın devrim sonrasında üstesinden geldiği hastalıklar şunlardır (2 ve 3):

1962 Çocuk felci
1967 Sıtma (son yerli vaka)
1972 Yenidoğan tetanosu
1979 Difteri
1989 Doğumsal kızamıkçık ve kabakulak sonrası menenjit
1993 Kızamık
1994 Boğmaca
1995 Kızamıkçık ve kabakulak
1997 Tüberküloz menenjit

DÜNYA NE DİYOR?
Küba’nın sağlık alanındaki başarıları dünyanın ilgisini çekmeye devam ediyor. Dünyanın en yoksul ülkelerinden birinin, sağlık alanında en zenginleri geride bırakması özellikle gelişmiş kapitalist ülkelerde çok tartışılıyor. Bunlardan biri de gelişmiş kapitalist ülkeler arasında sağlık konusunda en iyi modellerden birine sahip olan Kanada.

MacDonald ve arkadaşları Küba ile Kanada’nın bulaşıcı hastalıklar yönetimini kıyasladıkları bir makalede “Küba’nın farkını” şöyle özetliyorlar (4):

“Kanada dahil sanayileşmiş ülkeler, enfeksiyon hastalıkları dahil sağlık bakımı sorunlarını ele almaktaki yaklaşımların seçiminde dar bir bakış benimseyerek yalnızca birbirlerine bakmaya eğilimlidir. Bu nedenle her ülke benzer araştırma stratejileri, paradigmaları ve kanıt kaynakları kullanarak, bu yaklaşımların en iyisi olduğuna ikna oluyor. Geri bıraktırılmış ülkelerin sonuçları ve kanıtları, kıt kaynaklara karşın enfeksiyon hastalıklarını yönetmekteki başarılı kayıtlarına rağmen, büyük ölçüde ihmal ediliyor veya anlamsız bulunuyor”. 

Gerçekten de Kanada, ABD, Japonya ve İngiltere sağlık için yılda kişi başına 3 – 4 bin dolar harcarken, Küba yalnızca 250 dolar civarında bir harcama yapabiliyor.  Buna rağmen Küba’nın sağlık göstergeleri (doğuştan yaşam beklentisi, bebek ölüm hızı vb) bu ülkelerle kıyaslanabilecek düzeyde, hatta bazılarından daha iyi durumda.

Yazarlar bunun nedenini Küba’nın sağlık bakımı felsefesinde buluyor:

“Küba’nın sağlık bakımı felsefesi basit: hastalara ve bütün topluma yüksek düzeyde ücretsiz tıbbi destek sağlanması ve sağlık bakımında önleyici yaklaşımı kararlılıkla izlemek – özellikle bulaşıcı hastalıklar alanında. Erişimde eşitlik, dikkatin en önemli sağlık sorunlarına verilmesi ve maliyet etkililiğe vurgu Küba sağlık bakımı sisteminin başarısının temelini oluşturuyor”.

Kuşkusuz yukarıda sayılanların büyük bir kısmı en azından Kanada, İngiltere ve İskandinav ülkelerinde de sağlanıyor, haksızlık etmemek gerek. Fakat Küba’da bunların çok ötesinde farklı bir şey daha var: sağlığa “toplumcu” yaklaşım. Sağlık politikalarını yalnızca “emekçilerin” gereksinimlerine göre belirleyen Küba’da “sermaye” bu politikalara etki edemezken, kapitalist ülkeler olan Kanada, İngiltere ve İskandinav ülkelerindeki sermaye egemenliği sağlıkta “toplumcu” yaklaşımın önünde engel oluşturuyor. Yazarlar bu farkı da şöyle ifade ediyor:

“Küba, sağlık bakımı ve eğitime büyük özen göstermek yanında, sübvansiyonlu nitelikli barınma, düşük işsizlik ve yaygın iş yaratma programları, sosyal güvenlik ve emeklilik, ulusal ölçekte büyük ölçüde sübvansiyonlu gündüz bakımı ve erken çocukluk eğitimi programları, sanitasyon çabaları, bütün Kübalılara maddi durum ve oturdukları yerden bağımsız olarak düşük fiyatlı gıda garanti eden Küba rasyon kartı sistemiyle beslenme desteği ve bütün topluma dayalı önleme stratejilerinde toplum katılımı yoluyla dikkatini sağlığın diğer ana belirleyicilerine de odaklıyor”. 

“Kanada ile Küba arasındaki diğer bir büyük fark, sendikalı işçiler, mahalleler, köylüler, kadınlar, profesyoneller ve öğrencileri bir araya getiren topluma dayalı örgütlerle devlet kurumları ve bakanlıklar arasındaki sektörlerarası ilişkiler alanıdır. Devrimi Savunma Komiteleri ve Küba Kadınlar Federasyonu özellikle önemlidir. Devrimi Savunma Komiteleri hemen her ay şehirlerde mahalleleri bir araya getirerek mevzuat ve hükumet politikalarını analiz etmekte, mahalli sorunları ve eksiklikleri tartışmakta ve şişelerin geri dönüşümünden caddelerin temizlenmesine kadar kolektif kaynakların en iyi nasıl kullanılacağını tartışmaktadır. Bunların kilit rolleri kişisel ve halk sağlığı sorunları üzerine haberler dahil bilgi paylaşma görevleridir. Sağlığın tıbbi ve tıbbi olmayan boyutlarının bu şekilde bütünleştirilmesinin etkisi, yaşam kalitesini ve sağlık çıktılarını iyileştirmekte sağlığa ekosistem yaklaşımının kullanıldığı Cayo Hueso’da görülebilmektedir”.

Kuşkusuz bu sayılanlar “sosyalist toplumlara özgü” kurumlar ve ilişkilerdir. Demokrasinin “gerçek” anlamıyla işlediği ve toplumun kendi sorunlarına kendisinin sahip çıktığı bir atmosferde mümkündür. Sermaye egemenliğine son verilmeden, emekçilerin ve toplumun kendilerine ilişkin sorunlarda söz ve karar sahibi olmaları beklenemez.

AMERİKALI GÖZÜYLE
Amerikan sağlık sistemi, Küba sağlık sistemine tam bir zıt kutup oluşturuyor. İki sistemden yalnızca birini bilen biri, bildiği sistemin unsurlarının tam tersini hayal ederek diğer sistem hakkında bir fikir sahibi olabilir. ABD’nin tıptaki gözbebeği Harvard, son yıllarda Küba’da olup bitenleri ilk elden görebilmek için bu ülkeye öğrencilerini göndermeye başladı. Okulun Toplum ve Uluslararası Sağlık Bölümü’nün kıdemli öğretim üyelerinden Richard Cash, “Kendi gözünüzle görmek çok daha önemli ve Küba’nın sınırlı kaynaklarla ne yaptığını görmek ve kendi sistemimizle ve başka sistemlerle karşılaştırmak değerli” diyor (5).

Öğrenciler Küba’da karşılaştıkları olaylar karşısında hayrete düşüyorlar. İşte birkaç örnek:

Ella Oong; “Hekimler hizmet sundukları mahallede yaşadıklarından, hastalar randevularına gelmezlerse, birkaç saat sonra doktoru kapıyı çalar buluyorlar. Orada bizim ABD’de yitirdiğimiz bir tür yardımseverlik var”.

Tracy Rabin; “Birçok halk sağlığı kuramının tıbbi bir bağlamda işlemesini görmek güzel – tıp ve halk sağlığı arasında bir ayrım olması gerekli değil; ikisini bir araya getirecek etkili bir yol var. Sağlık profesyonelleri farklı sistemler hakkında ne kadar çok eğitim alırsa, ABD sistemi o kadar iyi olacak”.

Küba sağlık sistemine ilişkin daha ayrıntılı bilgileri ve yukarıda verilen örneklerin detaylarını Toplumcu Tıp Sayfaları ve Sınıfın Sağlığı blogunda daha önce yayınlanmış makalelerimiz ve çevirilerimizden bulabilirsiniz.


Kaynaklar

1. Telesur. (2015). Cuba Eradicates Syphillis, HIV Transmission to Babies. 20 March 2015.
http://www.telesurtv.net/english/news/Cuba-Eradicates-Syphillis-HIV-Tran.... (Erişim: 23 Mart 2015).

2. Fitz, D. (2012). Why Is Cuba's Health Care System the Best Model for Poor Countries? MR Zine. 07.12.2012. http://mrzine.monthlyreview.org/2012/fitz071212.html (Erişim: 23 Mart 2015).

3. Cooper, RS ve ark. (2006). Health in Cuba. The International Journal of Epidemiology, 35 (4): 817 – 824.

4. MacDonald, NE ve ark. (2006). Infectious Disease Management: Lessons from Cuba. Can J Infect Dis Med Microbiol., 17(4): 217 – 220.

5. Merz, C. (2002). The Cuban Paradox. Harvard Public Health Review. http://www.hsph.harvard.edu/review/review_summer_02/677cuba.html (Erişim: 23 Mart 2015).