Ölümüne çalıştırılmak

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Dikkatinizi çekmiştir, dün soL’da bir haber yayınlandı: “AKP Hafta Tatili Kanunu’nu kaldırdı”.

AKP, 1924 yılında kabul edilen ve işçilerin haftada bir gün tatil yapmasını zorunlu kılan yasayı kaldırmış. Gerçi halen yürürlükte olan Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun pazar gününü hafta tatili olarak belirtiyor, fakat soL Haber Merkezi AKP’nin yeni adımını işçinin hafta tatiline göz dikmek olarak yorumlamış.

15 yıldır AKP iktidarı altında yaşamak zorunda kalan hiç kimsenin “yok artık” demeyeceğinden emin olabilirsiniz. Geçen 15 yılda neler gördük. SSK hastanelerimiz gitti, taşeron işçi sayısı güvenceli istihdam sayısını aştı, kıdem tazminatı zaten sallantıda, İSG düzenlemeleri her seferinde başka bahara erteleniyor… Bu iklimde hafta tatilinin kaldırılması kimseyi şaşırtmayacak.

Elbette işçi sınıfı ve emekçiler buna da izin verirse…

İZİN HAKKI

İşçi sınıfının birçok hakkı gibi izin (veya dinlenme) hakkı da dünyada ilk kez 1922 yılında Sovyetler Birliği’nde iş (çalışma) yasasına girmiş ve 1936 yılında da Anayasal güvence altına alınmıştır. Daha sonra “insan hakları” arasına giren dinlenme hakkı, mesai saatlerinin kısıtlanarak, azami çalışma sürelerinin belirlenmesiyle yaşama geçmektedir.

Kapitalist ülkeler de işçilerin ve emekçilerin mücadelesiyle dinlenme hakkını kabul etmiş ve bu konuda yasal düzenlemeler yapılarak haftalık çalışma süreleri sınırlanmış, aralıksız uzun süre çalışma yasaklanmış ve emekçilerin izin kullanırken ücretlerini yitirmemeleri sağlanmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü kağıt üzerinde olsa da bu hakkın takipçisidir.

1920’li yıllardan itibaren dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de işçilerin ve emekçilerin ücretli tatil yapmadan uzun süre çalışmaları yasal düzenlemelerle yasaklanmasına rağmen, İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında eski gücüne kavuşmak isteyen Japonya, mesai saatlerini esneterek işçilerin ve emekçilerin tatil yapmaksızın çok uzun süreler çalışmalarına göz yummuştur. Bunun işçi sağlığı üzerinde çok olumsuz etkileri olmuştur.

KAROŞİ: ÇALIŞMAKTAN ÖLMEK

Karoşi Japoncada basitçe aşırı çalışma sonucu ölüm anlamına geliyor. Hastalığın ilk olarak 1970’li yıllarda Japonya’da tanımlanmış olması tesadüf değil. Japonya yeryüzünde azami mesai saatlerinin en uzun olduğu ülke. İşçiler ve emekçiler sözcüğün tam anlamıyla “çalışmaktan” öldükleri için bu durum Karoşi olarak adlandırılmış.

1950’li ve 1960’lı yıllarda Japonya’da aralıksız, tatil yapmadan uzun süreler çalışan çok sayıda işçi ve emekçinin otuzlu yaşlarında kalp sorunları nedeniyle yaşamını yitirmeye başladığı dikkati çekmiş. İşverenlerin durumun bir meslek hastalığı olarak kabul edilmesine karşı çıkmalarına rağmen, erken işçi ölümleriyle aşırı çalışma arasındaki ilişki 1970’li yıllarda bilimsel olarak kurulmuş ve işverenler bu ölümler için yüklü tazminatlar ödemek zorunda kalmış.

Erken yaşta, ani işçi ölümleri incelendiğinde, işçilerin çoğunun ölmeden önce haftada 7 gün ve günde 12 saatten fazla çalıştıkları gözlenmiş. 1980’lerden beri giderek ağırlaşan hayat şartları dünyanın diğer coğrafyalarında da işçileri ve emekçileri geçinebilmek için daha uzun süreler çalışmaya zorlayınca, birçok işçi tam zamanlı işlerinin yanında yarım zamanlı işlerde de çalışmaya ve Karoşi “küresel” bir sorun haline gelmeye başlamış.

Kaynaklar uzun süre tatil yapmadan haftada 60 – 65 saatin üzerinde çalışmanın işçilerde kalp krizi veya inme nedeniyle ölümlere (karoşi) yol açtığını belirtiyor. Yine bu işçilerin intihar etmeleri de (karoşisatsu) aşırı çalışmaya bağlanıyor.

HAFTA TATİLİ YASASININ KALDIRILMASI ÖLÜM DEMEKTİR

Meclis’te kabul edilen “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi” yasası ile işverenlerin çalışanlarına haftada bir gün ücretli tatil verme zorunluluğunun kaldırılmasının önü açılıyor. Artık işçiler haftada altı günden fazla çalışmaya zorlanabilecek. Bu, karoşi ve karoşisatsu vakalarının Türkiye’de de hızla artması anlamına geliyor.

Bu düzenlemenin işverenlerin işçilerini hafta sonunda da çalıştırabilmek için belediyelerden hafta sonu çalışma ruhsatı alma zorunluluğunu kaldırmak için yapıldığı söyleniyor. Böylece işveren üzerindeki “mali külfet” azaltılacakmış. Pahası işçinin canıymış, ne gam?

Kimi optimistler iş yasalarımızda işçilerin aralıksız olarak uzun süreler çalıştırılmalarını önleyecek başka düzenlemeler olduğunu söyleyerek öngörülerimizi abartılı bulabilirler. Ancak hafta tatili yasasını kaldıracak kadar gözünü karartanların, bu düzenlemelerin takibinde ne kadar ısrarlı olacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Artık işçi sınıfının ve emekçilerin mücadelesi “hak” mücadelesi olmaktan çıkmış, “can” mücadelesi haline gelmiştir. Günümüzde işçiler ve emekçiler “canları” için mücadele etmek zorunda.