Mağduru suçla, suçluyu gizle, sorumluluktan kurtul

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Sistematik emek-kırımlarda her yıl binlerce işçimizin yaşamını sözcüğün tam anlamıyla pisipisine yitirmesi, iş cinayetlerini her şeyin ötesinde ahlaki ve vicdani bir sorun haline getirmiştir. Cinayetler soruşturuldukça ortaya insanların yüreklerini burkan manzaralar çıkmaktadır. “Aceleden” en basit, hatta işverene mali bir yük dahi getirmeyecek tedbirlerin alınmaması nedeniyle insanlar her gün inşaatlarda, maden ocaklarında, tarlaya giderken ekmek parası uğruna yaşamlarını yitirmektedir.

Özellikle Soma katliamından sonra toplum içinde emek-kırımlar konusunda duyarlılığın artması, hükumeti de artık savunulamaz ve mazeret bulunamaz hale gelen iş cinayetleri konusunda bir şeyler yapmaya zorlamıştır. Bu “çabalardan” biri de son günlerde TV ekranlarında görmeye başladığımız kamu spotları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından hazırlatılan “kamu spotları”, çeşitli işkollarında yaşanan iş kazalarını dramatize etmektedir. Bu spotlardan birinde büro emekçisi bir dolabın üzerindeki dosyayı almak için çıktığı sandalyeden düşerek beyin kanaması geçirmekte, diğerinde bir tersane işçisi kaynak yaparken çıkan bir kıvılcımla biriken gaz patlamaktadır. Senaryolar farklı fakat “tema” aynıdır: tedbirsizlik!

Evet, iş kazalarının büyük çoğunluğunun nedeni “tedbirsizlik” olabilir, fakat “kimin” tedbirsizliği? Spotlar iş kazalarında suçu tedbir almayan emekçilere yani “mağdura” yıkmaya çalışmaktadır. Öyle ki spotu izlerken dolabın tepesindeki dosyayı almak için tekerlekli sandalyeye çıkan büro emekçisini gördüğünüzde, sabrınızın taşması ve “bu kadarı da olmaz” diye düşünmeye başlamanız beklenmektedir. Merdiven yok mu? Tekerlekli sandalyenin üzerine çıkılır mı? Neden tedbirini almıyorsun da düşüp, beyin kanaması geçirip bizi üzüyorsun?

Spotlarda dikkati çeken ikinci bir olgu işçinin “acele” ederken kaza yapmasıdır. İşin bir an önce görülmesi için dolabın üzerinden alması gereken dosyayı acele ile bir merdiven aramadan hemen elinin altındaki sandalyenin üzerine çıkarak almaya çalışan bir büro emekçisi veya ortam ölçümü yaptırmadığı halde iş aksamasın diye kaynakçıyı işe koşan bir amir... Gerçekten de iş ortamlarında “işin yetiştirilmesi” kaygısı alınması gereken tedbirlerin ihmal edilmesinin en önemli nedenlerinden biridir.  Bu konuya döneceğiz.

ÇSGB’nın en azından hazırlattığı kamu spotlarıyla iş kazaları konusunda olumlu bir çaba içine girdiği düşünülebilir. Oysa ÇSGB bu spotlarla mağduru suçlamakta, suçluyu gizlemekte ve sorumluluktan kurtulmaya çalışmaktadır. Öncelikte her zaman olduğu gibi “tedbir” kavramını ağırlıkla işçilerin sorumluluğunda olan “kişisel koruyucu donanımlara” indirgemektedir. Oysa iş kazalarının önlenmesinde kişisel koruyucu donanımlar, yani emekçilerin sorumluluğu altındaki tedbirler zincirin son halkasını oluşturur. İşverenlerin iş kazalarını önlemek için kişisel koruyucu donanımlara gelene kadar almaları gereken birçok tedbir vardır.

Bir işyerinde iş kazalarının önlenmesi için öncelikle “mühendislik” tedbirleri alınmalıdır. Yani iş - üretim süreçleri gözden geçirilerek, olası tehlikelere karşı “kaynağında” tedbirler alınmalıdır. Örneğin kamu spotunda büro emekçisinin tekerlekli sandalye üzerine çıkması yerine, dosyaların neden dolabın tepesinde olduğu sorgulanmalıdır. Bir büroda hizmet üretimi sürecinde emekçilerin işlerinin önemli bir bölümünün dosyaların yer değiştirmesiyle geçtiğini tahmin etmek için kahin olmak gerekmez. Dosyaları emekçilerin kolayca ve tehlikesizce erişebileceği yerlerde muhafaza etmek, bu alandaki iş kazalarını önlemek için alınması gereken “ilk” tedbirdir.

Mühendislik önlemlerinin ardından “idari” tedbirler gelir. Kısaca, bir işyerinde işlerin “nasıl” yapılacağını belirleyen kuralların oluşturulması çok önemlidir. İşlerin işçilerin sağlık ve güvenliğini tehdit etmeyecek şekilde yapılması için prosedürler oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Kamu spotunda amirin vakti olmaması nedeniyle gaz ölçümü yaptırmadığı ve biriken gazın kaynak yapılırken çıkan kıvılcımla patladığı canlandırılmaktadır. İşyerlerinde yapılması gereken “ortam ölçümleri” işçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarının en önemli unsurlarından biridir ve “idari” bir sorumluluktur. Ortam ölçümü yapılmadan iş emri vermek cinayettir.

Görüldüğü gibi kamu spotlarında kameralar “işçiye” odaklanmakta ve işverenin alması gereken mühendislik önlemleri ve idari tedbirler “kadraj dışında” bırakılmaktadır. Böylece iş cinayetlerinde ve emek-kırımlarda mağdur suçlanarak gerçek suçlular gizlenmekte, sorumluluktan kurtulmaya çalışılmaktadır. ÇSGB’nın bu tür kamu spotları ile iş kazaları konusunda kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışmak yerine, işyerlerinde mühendislik önlemlerinin ve idari tedbirlerin alınmasını sağlaması gerekir. İşyerlerine giden ÇSGB iş müfettişleri işçilerin baretinden, eldiveninden, maskesinden, botundan önce, işverenlerin tehlikeler karşısında gerekli mühendislik ve idari tedbirleri alıp almadıklarını kontrol etmelidir.

Tekrar “acele” konusuna dönersek, bu acele “kar etme” acelesidir. Vaktin “nakit” olduğu bir düzende, insanlar daha fazla kar için “acele etmeye” zorlanmaktadır. Fakat bu sadece buz dağının görünen kısmıdır. Asıl sorun üretimin “kar amacıyla” yapılmasıdır. İşçilerin gerçek katili üretimin amacının “kar” olmasıdır. Üretim süreçleri bu amaçla hızlandırılmakta, insanlar bu yüzden acele etmeye zorlanmaktadır. Bu nedenle iş kazalarının gerçek çözümü, “kar amaçlı üretimin” ortadan kaldırılmasından geçmektedir. İşçi sınıfı kendi sağlığı ve güvenliği için üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete son vermeli ve üretimin toplumun gereksinimlerine göre örgütlenmesini sağlamalıdır.