Biyoteknolojiye toplumcu yaklaşım: Küba deneyimi – 2

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Öncelikle Küba’nın biyoteknoloji alanındaki başarılarının “tesadüf” olmadığını, bilinçli ve planlı bir çabanın ürünü olduğunu belirtmek gerekir. Ancak daha da önemlisi bu başarının içinde geliştiği bağlamdır. Önce de belirtildiği gibi Küba’da biyoteknoloji “ayrı” bir oluşum değil, Küba’nın ulusal sağlık sisteminin bir parçasıdır. O halde öncelikle bu bağlamın değerlendirilmesi, biyoteknolojideki başarıların bu bağlam içinde nereye oturduğunun anlaşılması gereklidir.

BAĞLAM: KÜBA SAĞLIK SİSTEMİNİN ANA HATLARI
Küba sağlık sistemi sağlık hizmetlerine herkesin eşit ve ücretsiz olarak erişimini garanti eder ve tamamen devlet tarafından finanse edilir. Günümüz kapitalist dünyasında böyle bir sağlık sisteminin eşi veya benzeri yoktur.

Küba sağlık sisteminin ana ilkeleri şunlardır:

  • Devlet tarafından finanse edilmesi ve sunulması
  • Evrensel olması
  • Ücretsiz olması
  • Tam kapsam ve erişim sağlaması
  • Önleyiciliğe odaklı olması
  • Bölgesel olması
  • Birincil sağlık bakımına dayalı olması
  • Sosyal ve toplum pratiğine dayalı olması
  • Sektörler-arası yaklaşıma dayanması

Küba sağlık sistemi bakımın üç düzeyine göre yapılandırılmıştır:

Birincil düzey, toplumun sağlık sorunlarının yüzde 80’ini karşılar ve belediye yönetimi altındaki poliklinikler ve aile hekimi ofisleri aracılığıyla sağlık hizmeti sunar.

İkincil düzey, sağlık sorunlarının yüzde 15’ini karşılar ve eyalet hastanelerinde hizmet sunar.

Üçüncül düzey, özelleşmiş hastanelerde ve sağlık enstitülerinde sağlık sorunlarının yüzde 5’ini karşılar.

1959 Devrimi’nden beri ilaçlara ve diğer sağlık teknolojilerine erişim sağlık hakkının bir parçası olarak bir devlet önceliğidir. Temel İlaç Listesi, Küba ulusal sağlık sisteminde bulunan bütün ilaçları kapsar ve Kamu Sağlığı Bakanlığı (MINSAP) tarafından her yıl morbidite ve mortalite verilerine göre güncellenir. Listede ilaçlar “yaşamsal, yaşamsal olmayan ve özel” olarak üç kategoriye ayrılmıştır. İn vitro fertilizasyon ve organ nakilleri gibi belirli hizmetler ve programlar için ilaçların dağıtımı merkezi olarak kontrol edilir ve özel kategoride değerlendirilir.

Bir ülkede ilaçların “bulunabilirliğini, fiyatlarını ve erişilebilirliğini” o ülkenin farmasötik sektörünün örgütlenme tarzı belirler. Küba’da “özel” farmasötik sektörü yoktur ve ilaç üretimi ve dağıtımı “devlet” tarafından düzenlenir. Üretilen ilaçların tek alıcısı devlettir. Küba’da üretilmeyen ilaçlar, miyarlar ve tek kullanımlık malzemeler MEDICUBA tarafından ithal edilir ve ulusal sistemin hizmetine sunulur.

İlaç fiyatlarının istikrarından Kamu Sağlığı Bakanlığı sorumludur ve fiyatlar 1988’den beri sabittir. Fiyatlar gerektiğinde devlet tarafından sübvanse edilir. (1 Ocak 2014’de İlaç Satışı ve Dağıtımı Kurumu (EMCOMED) fiyatların ve sübvansiyonların belirlenmesinden sorumlu kılınmıştır). Yerel ilaç üretiminde öncelikleri belirlemekten Kamu Sağlığı Bakanlığı ve BioCubaFarma sorumludur. Küba’nın ilaç mevzuatı otoritesi olan Devlet İlaç, Donanım ve Tıbbi Cihazlar Kontrol Merkezi (CECMED) 1989 yılında ilaç ve tanı araçlarının düzenlenmesi ve kontrolü etkinliklerini merkezileştirmek amacıyla kurulmuştur. CECMED’in işlev ve yetkileri 1994’de düzenlenmiştir. 

KÜBALILAR 'MÜŞTERİ' DEĞİL
Kapitalist bir coğrafyada doğup büyüyenler, kapitalist ideolojinin egemen olduğu bir eğitim sisteminde yetişenler için Küba’yı anlamak ve anlatmak oldukça güçtür. Bu makalede de kullanmak zorunda kaldığımız pazar, sübvansiyon veya satış gibi sözcükler üretim araçları üzerinde özel mülkiyete izin verilmeyen, ülkede üretilen bütün mal ve hizmetlerin emekçilerin ortaklaşa mülkiyeti altında bulunduğu bir sistemde kapitalist bir toplumda olduğundan çok farklı bir içeriğe ve anlama sahiptir.

Kapitalist bir toplumda bir mal veya hizmet ister özel sektör tarafından, ister kamu tarafından veya neoliberal dönemde moda olan kamu – özel ortaklıkları tarafından üretilsin, bu mal ve hizmetlerin alıcı veya kullanıcıları birer “müşteri”dir. İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında kapitalist toplumlarda gerçekleştirilen sosyalleştirme uygulamaları bu gerçeği değiştirmemiş, yalnızca üzerini örtmüştür. Kapitalist ülkelerde insanları “müşteri” yapan, bu ülkelerde yaşayan insanların üretilen mal ve hizmetler üzerinde sadece yakınma veya memnun olma “hakları” olmasıdır. Mal ve hizmetler için gereksinimlerin belirlenmesinden tasarlanmasına, üretilmesinden denetimine ve nihayet topluma sunulmasına (satış) kadar üretimin hiçbir aşamasında “müşterilerin” değil karar, söz hakkı dahi yoktur.

Küba’da ise özel kişi veya kurumların kar amacıyla mal veya hizmet üretmeleri suçtur. Üretim tamamen devlet tarafından toplumun gereksinimlerine göre örgütlenir. Üretimin her aşamasında toplumun “örgütleri” aracılığıyla söz ve karar hakkı vardır. Bu örgütlerin başında emeğin geleneksel örgütleri olan “sendikalar” gelmektedir. Sosyalist toplumlarda, kapitalist toplumlarda olduğundan çok farklı işlevler üstlenen sendikalar, üretimin her aşamasında söz ve karar sahibidir. Diğer bir deyişle sosyalist toplumda “üretici – müşteri” ilişkisinden söz edilemez. 

Yukarıda sayılan ilkeler ve uygulamalar Küba Anayasası ve ilgili yasalarının ürünüdür. 1976 tarihinde kabul edilen Küba Anayasası’na göre ülkede gereksinimi olan herkesin tıbbi bakım almasını sağlamak ve ırk, cinsiyet, dini inanç ve sosyal köken ayrımı yapılmaksızın bütün nüfusa ücretsiz tıbbi ve hastane bakımı sunmak “devletin” sorumluluğudur.

1983 yılında kabul edilen Kamu Sağlığı Yasası toplumun sağlığını korumanın devletin kalıcı ve temel bir yükümlülüğü olduğunu hükme bağlamıştır. Yine 1983 yılında kabul edilen 67 sayılı Kararname ile Küba’nın kamu sağlığı politikasını yürütmek Kamu Sağlığı Bakanlığı’na verilmiştir.

Bu çerçevede Küba’da sağlıkla ilişkili hiçbir girişim bu yasal çerçevenin dışında kalamaz. Küba biyoteknolojisi bu bağlam içinde ortaya çıkmış ve gelişmiştir ve Küba sağlık bakımının yukarıda sıralanan ilkeleri biyoteknoloji için de geçerlidir. Yani Küba’da biyoteknoloji, diğer sağlık hizmetleri gibi devlet tarafından finanse edilecek ve sunulacak, evrensel ve ücretsiz olacak, tam kapsam ve erişim sağlanacak, önleyiciliğe odaklı olacak, bölgesel ve birincil sağlık bakımına dayalı olacak, sosyal ve toplum pratiğine ve sektörler-arası yaklaşıma dayalı olacaktır.

BİYOTEKNOLOJİNİN KARAKTERİ
Biyoteknolojinin “kendisine özgü” bazı özellikleri vardır. Birincisi ve en önemlisi biyoteknolojinin “bilgiye” dayanmasıdır. Yani biyoteknoloji ileri derecede uzmanlaşmış çok nitelikli emek gücü gerektirmektedir. Kapitalist ülkelerde bunları sağlamak için kapitalizme özgü çok sayıda maddi “özendirici” vardır. İkincisi, neticede kapitalist bir mülkiyet tarzı olan “fikri mülkiyet”, biyoteknolojinin en önemli unsurlarından biridir. Oysa sosyalist bir ülkede böyle bir uygulamaya izin verilemez. Üçüncüsü, biyoteknoloji sektörünün neredeyse yüzde yüze varan bir “belirsizlik” içermesidir. Kapitalist paradigma içinde ayrıcalıklı bir yeri olan “risk sermayesi” gibi kavramların sosyalizmde yeri yoktur. Yine biyoteknoloji literatürü taransa, herhalde en sık karşılaşılacak kavram “maliyet – etkililik” olacaktır ve sosyalist kültürde bu kavramın çok farklı bir anlam taşımaktadır.

Küba bu alana girerken, bütün bu “gerçeklerin” farkındadır. Küba’nın önünde biyoteknolojinin kendine özgü koşullarına göre davranmak değil, bu koşulları kendi sosyalist sistemine uyarlamak ve bunu yukarıda sayılan ilkelerden taviz vermeksizin başarmak gibi bir görev vardır.  

KÜBA’NIN BİYOTEKNOLOJİYE YAKLAŞIMI
Küba biyoteknolojiyi Kübalıların sağlık durumunu sürekli iyileştirmek, toplumun sağlık hizmeti gereksinimlerini karşılamak, bu hizmetlerin niteliğini yükseltmek ve sağlık sisteminin gelişmesini garanti altına almak için sürdürülebilir ve verimli kılmak amacıyla sosyal kazanımların sürdürülmesine dayanan bir sağlık sisteminin “parçası” olarak görmektedir. Bu sistem içinde tıbbi teknolojinin işlevi, Küba’nın sağlık alanındaki hedeflerine erişmesinde bilim ve yenilikçiliğin (inovasyon) ürünlerinin uygun kullanılmasına katkıda bulunmaktır.

Bu tümcelerin benzerlerini birçok kapitalist ülkenin belgelerinde de görmek mümkündür. Fakat Küba’da bu tümceler, diğer kapitalist ülkelerde olduğundan çok farklı “anlamlar” taşımaktadır. Örneğin burjuva ideolojisinin egemen olduğu ülkelerde sağlık hakkı daha çok “sağlıklı olma ve sağlıklı kalma hakkı” olarak değil, sağlık hizmetlerine “erişim hakkı” olarak algılanır. Ancak bu hizmetlere erişimde kimi coğrafi veya mali engeller çok hoş görülmese de “doğal” karşılanır. Oysa Küba’da sağlık hakkı, hizmetlere gereksinim duyanların ülkenin neresinde yaşadığından bağımsız, hiçbir mali engelle karşılaşmadan (prim ödeme zorunluluğu, katkı payı, katılım payı vb) erişebilmesi hakkı anlamına gelir.

Bu bağlamda kapitalist ülkelerde uygun teknoloji dendiğinde daha çok “maliyet – etkililik” anlaşılırken, Küba’da “uygunluğun” birinci ölçütü, teknolojiden gereksinim duyan herkesin “eşit ve ücretsiz” yararlanabilmesidir. Eşitsizliklerin bir “doğa yasası” olduğunu kabul eden kapitalist toplumların aksine “eşitliği” toplumun temeli olarak gören sosyalist toplumlarda eşitlik, maliyet – etkililik kaygılarının önüne geçer.

Küba sağlık teknolojisini “sağlıklı ve hasta insanların bireysel veya kolektif olarak ilaçlar, tıbbi donanım ve cihazlar, tıbbi işlemler, örgütsel modeller ve destek sistemleri dahil sağlık gereksinimlerini karşılamak için kullanılan bütün kaynaklar” olarak tanımlamaktadır. Burjuva ideolojisi etkisi altındaki DSÖ’nün sağlık teknolojisi tanımı ise “bir sağlık sorununun çözümü ve yaşam kalitesini arttırmak için geliştirilen araçlar, ilaçlar, aşılar, süreçler ve sistemler biçiminde örgütlenmiş bilgi ve becerilerin uygulanması” şeklindedir. Küba’nın tanımının “kapsamlılığı” karşısında, DSÖ’nün tanımının “sığlığı” kendisini açıkça göstermektedir.

Burjuva ideolojisini belgelerine en açık haliyle yansıtan Amerika Birleşik Devletleri’nin tıbbi teknoloji alanındaki en üst düzenleyici kurumu olan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) ise sağlık teknolojisini “hastalıkların veya tıbbi durumların tanısı, izlemi ve tedavisi için kullanılan, oldukça geniş bir yelpazeye yayılan sağlık bakımı ürünleri” olarak görmekte ve tıbbi teknolojinin amacını “daha erken tanı olanakları sağlayarak, daha az invaziv tedavi seçenekleri sunarak ve iyileşmeyi hızlandırarak sağlık hizmetinin niteliğini arttırmak” şeklinde ifade etmektedir. 

Salt bu tanımlardan yola çıkılarak sağlığın sosyalist ülkelerde daha çok korunması gereken bir olgu olarak görüldüğünü, kapitalist ülkelerde ise tedavinin objesi olarak algılandığını söylemek mümkündür. Küba tanımında sağlık hizmetlerinin kullanıcıları olarak “sağlıklı” insanlar açıkça belirtilirken, FDA tanımı tamamen “hastalık” odaklıdır. Bu farklı anlayışlar kendisini sağlık hizmetlerinin “örgütlenme” tarzında belirgin bir şekilde göstermektedir. Kapitalist ülkelerde sağlık hizmeti sunumu, araştırma, geliştirme ve yenilikçilik etkinlikleri, hekim ve sağlıkçı eğitimi, tıbbi teknoloji sanayisi ayrı örgütlenirken, sosyalist ülkelerde bu etkinliklerin hepsi aynı amaca hizmet ettiğinden, tek bir çatı altında örgütlenmiştir.

Sonuç olarak sosyalist Küba’da ilaç, donanım, bilgisayar sistemleri gibi ürünleri araştırmaya, geliştirmeye ve üretmeye (hatta satmaya) yönelik kurumlar “ticari” amaçla değil, ulusal sağlık sisteminin, diğer bir deyişle sermayenin değil “toplumun” gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulacaktır.

Devamı haftaya.