Bir zamanlar Sovyetler Birliği – 1

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Değerli okurlarımız... Ekim Devrimi’nin 100. yıl dönümü dolayısıyla 7 Kasım’a kadar Sovyetler Birliği’nde tıp ve sağlık konusunu işleyen bir dizi yazı yayınlayacağız.

1917 – 1939 yılları arasında “batı” kaynaklarında ve tıp dergilerinde Sovyetler Birliği üzerine yayınlanmış makalelerden yaptığımız derlemeyi okuduğunuzda, bugün dünyanın her yerinde sağlık ve tıp alanında sıradan hele gelmiş birçok hizmet ve uygulamayı Sovyetler Birliği’ne veya daha doğrusu sosyalizme borçlu olduğumuzu göreceksiniz. Bugün Sovyetler Birliği birçok alanda olduğu gibi tıpta ve sağlıkta da insanlığa kazandıklarıyla yaşamaya devam ediyor.

İlk yazımız, sosyalist sağlık sisteminin mimarı olan Sovyetler Birliği’nin ilk Sağlık Bakanı Dr. Nikolay Aleksandroviç Semaşko’nun bir konuşması üzerine. Semaşko bu konuşmasını 12 Eylül 1921’de Rusya’da yaşanan kıtlığa yanıt olarak Lenin’in çağrısıyla Berlin’de kurulan Workers International Relief for Russia adlı kuruluş tarafından düzenlenen bir konferansta 1922 yılında yapmıştır. Konuşma İngiltere Komünist Partisi’nin yayın organı The Communist Review’un, Haziran 1923 nüshasında yayınlanmıştır. Konuşmanın başlığı: “Sovyet Rusya’da Kamu Sağlığı Otoritelerinin Çalışmaları.” (Konuşmaya Marksist Internet Arşiv’den erişilebilir.)

Semaşko konuşmasına Sağlık Bakanlığı’nın bütün zorluklara rağmen kıtlık nedeniyle patlak veren salgınların üstesinden gelmeyi başardığını, ancak Ukrayna ve bazı doğu kentlerinde yeniden dizanteri, tifüs, kolera ve çiçek salgınlarının ortaya çıktığını belirterek başlamaktadır.

Kıtlığın en olumsuz etkisi çocuklar üzerine olmuştur. Rusya’da zaten Çarlık döneminde yüzde 25’e (her dört bebekten biri) tırmanmış olan bebek ölüm hızı, kıtlıkla birlikte yüzde 32’ye (her üç bebekten biri) yükselmiş, ancak 1922 yılında Sovyet hükümetinin, işçilerin ve yabancı örgütlerin çabalarıyla yüzde 20’ye (her beş bebekten biri) indirilebilmiştir. Savaş ve kıtlıktan Rusya’nın farklı bölgeleri farklı etkilenmiştir. Sibirya gibi uzak bölgelerde etkinin boyutu oldukça azken, Avrupa bölgesinde çok fazladır.   

Sağlık Bakanlığı’nın çabaları iki soruna yoğunlaşmaktadır: salgınlar ve sosyal hastalıklar. Sosyal hastalıklar arasında kamu sağlığını en çok tehdit edenler, tüberküloz ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardır. Olanaksızlıklar nedeniyle bu hastalara sanatoryumlarda uygun bakım hizmeti sunulamamaktadır. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı bu hastalıklarla mücadele etmek için “gezici sağlık dispanserleri” oluşturmuştur.

Bu dispanserler çok farklı bir sağlık anlayışıyla (toplumcu anlayış) hizmet sunmaktadır. Hastaların dispansere başvurmalarını beklemek yerine, fabrikaları dolaşarak hizmeti hastalara götürmektedir. Sosyal hastalık tespit edilen işçiler için çalışma koşulları değiştirilerek, hastalığı yenebilmelerine yardımcı olunmaktadır. Bu kapsamda gezici dispanserler ve Sağlık Bakanlığı’nın diğer kamu sağlığı birimleri işçi örgütleriyle yakın temas halinde çalışmaktadır.

Dispanser faaliyetlerinin yanında sanatoryumların güçlendirilmesi için de elden gelen yapılmaktadır. Özellikle çocuklara yönelik çabaların sonuçlandırılması için geniş ölçekli bir kampanya örgütlenmiştir. Tüberküloz ve cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mücadele haftasında özellikle işsiz kadınlara ilave yardım sorunu vurgulanmıştır.

Diğer bir çalışma alanı anne ve çocukların sağlığının “korunmasıdır”. Bu amaçla Rusya’nın bütün şehirlerinde “danışma merkezleri” açılmıştır. Bu merkezlerde annelere ve anne adaylarına danışmanlık hizmet sunulmasının yanında, uygulamalı çalışmalar da yapılmaktadır. Bütün şehirlerde çocuklu anneler için özel evler açılmıştır. Ancak bu merkezler (1922 yılında) nüfusun oldukça küçük bir bölümüne hizmet sunabilmektedir.

Bu çalışmaların hepsinin tarihte ilk kez denenmekte olduğu unutulmamalıdır. Sovyet hükumeti bu tür önemli “sosyal inovasyonları” desteklemektedir.

Çocuk sağlığı, bebek ve çocuklarla sınırlı olmayıp, gençlerin sağlığına da önem verilmektedir. Bu çalışmalar çalışan kadınların ve gençlerin de “temsil edildikleri” kıtlıkla mücadele komitelerinin planlı faaliyetleriyle desteklenmektedir.

Gençlerin beden eğitimine büyük önem verilmektedir. Her fabrika ve büyük iş yerlerinden seçilen işçilere gençlik merkezlerinde bir aylık kurslar düzenlenmektedir. Eğitim alan işçiler daha sonra iş yerlerinde beden eğitimi hizmetlerini örgütlemektedir.

Rusya’da savaş nedeniyle ortada kalmış iki milyon kadar çocuk vardır. Savaşın ailelerinden koparttığı bu çocukların bakımını ve eğitimini devletin sosyal organları üstlenmiştir. Bu çocuklardan 1.300.000 kadarı evlere yerleştirilmiştir. Yine bu çocukların çoğunun savaş ve kıtlık nedeniyle yalnızca fiziksel olarak değil, mental olarak da sağlıksız oldukları unutulmamalıdır.

Bu koşullarda Workers International Relief (WIR), Sovyet hükumetinin Sağlık Bakanlığı’nın çalışmalarına nasıl katkı sağlayabilir? Sağlık Bakanlığı kırsal kesime hizmet sunmak için küçük seyyar dispanserler hazırlamaktadır. Dispanserlerde sosyal hastalıklarla mücadelede kullanılacak ilaçlar da bulunacaktır. WIR bu seyyar dispanserleri maddi olarak destekleyebilir. Dispanserler, sanatoryumlar ve çocuk evlerini donatmak için yapılacak her türlü yardım çok önemlidir.

Kırım Rusya’nın hastaların nekahat dönemlerinde gittikleri bir bölgesidir. Sağlık Bakanlığı her yıl binlerce tüberkülozlu işçiyi bu bölgeye göndermektedir. İşçiler bu iklimde daha iyi iyileşebilme şansına kavuşmaktadır (henüz tüberküloz tedavisinde kullanılan ilaçlar bulunmamıştır ve tüberküloz için önerilen tedavi “hava değişimidir”). Bölgede hasta işçiler için çok sayıda dispanser ve sanatoryum açılmıştır. Yine buraya gönderilen işçilerin çalışabilecekleri çiftlikler ve bağlar kurulmuştur.  

Semaşko sözlerini, halkın sağlığını iyileştirmenin, Rus ekonomik yaşamını yeniden inşa etmenin en iyi temeli olduğunu anımsatarak tamamlar. Hasta bir ulusla Rusya yeniden inşa edilemez. WIR’i kuran ve destekleyen yoldaşların, sosyalizmi kurma yolunda sağlıklı bedenlerdeki sağlam kafalarla ilerlenebileceğini sürekli akıllarında tutacakları umut edilir. 

Semaşko’nun konuşmasında altını çizdiği çabalar arasında üç başlık önemlidir: Dispanserler, ana–çocuk sağlığı ve sağlık hizmetlerine toplum katılımı.

Bugün Türkiye’de de hala hizmet vermeye devam eden Verem Savaş Dispanseri gibi hastalıklarla mücadelede “dispanser” uygulaması tarihte ilk kez Sovyetler Birliği’nde hizmete sunulmuş ve sosyal hastalıklarla mücadelede başarısı görüldükten sonra diğer ülkeler tarafından benimsenmiştir. Dispanser sözcüğü “dağıtma aracı” anlamına gelmektedir. Burada dispanserler “sağlık hizmeti” dağıtmaktadır. Dispanser uygulamasının sosyal hastalıklarla mücadelede en etkin araç olduğu bu dönemde kanıtlanmıştır.

Yine ülkemizde Ana–Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri (AÇSAP) olarak hizmet sunan merkezler de tarihte ilk kez Sovyetler Birliği’nde örgütlenmiştir. Bu merkezlerde hamile kadınlar ve çocuklar düzenli olarak izlenmekte ve sağlıklarını korumak için gerekli tedbirler alınmaktadır. Başka ülkelerdekinden farklı olarak Sovyetler Birliği’ndeki merkezlerde istihdam edilen bir avukat da, kadınları “hakları” konusunda bilgilendirmektedir. Aile planlaması hizmetlerinin de sunulduğu merkezler, yıllar sonra Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF gibi uluslararası kuruluşlarca üye ülkelere tavsiye edilmiş ve desteklenmiştir.

Sağlık hizmetlerine toplum katılımı da tarihte ilk kez Sovyetler Birliği’nde gerçekleştirilmiştir. “İşçilerin sağlığı işçilerin elinde olmalıdır” anlayışıyla işçi örgütlerine sağlıkta doğrudan görevler verilmiş, ayrıca topluma yönelik sağlık hizmetleri işçi örgütleriyle birlikte örgütlenerek yaşama geçirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra kurulmuştur) yıllar sonra bu anlayışı “sağlık hizmetlerine toplum katılımı” olarak kavramlaştırmış ve üye ülkelere tavsiye etmiştir.