Amerikan rüyası yıkılıyor

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Geçen ay Amerikan Halk Sağlığı Dergisi’nin (American Journal of Public Health) online nüshasında (17 Kasım 2016) yayınlanan bir makale hafta başında dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de manşetlere çıktı. Makale ABD’den duymaya pek alışık olmadığımız bir konuyu işliyor: “Yoksulluk.”

ABD’DE YOKSULLUK İSTATİSTİKLERDE GÖRÜNMEZ

Nasıl bizde TÜİK sürekli “hesaplama” yöntemlerinde oynamalar yaparak Türkiye’yi “kağıt üzerinde” olduğundan zengin gösteriyorsa veya Sağlık Bakanlığı bebek ölümlerini olduğundan düşük göstermek için “kendine özgü” hesaplama yöntemleri geliştiriyorsa, ABD de ülkesindeki yoksulluğu gizlemek için istatistiklerini “coğrafi” ölçekte değerlendirir. Böylece yoksullar eyaletler içinde “gizlenir” ve istatistiklere tam olarak yansımaz.

Bu kez Doğu Tennessee Eyalet Üniversitesi Halk Sağlığı Koleji’nden araştırmacılar farklı bir yöntem kullanarak, ABD’deki yoksulluğu kısmen de olsa ortaya koyabilmeyi başardılar. Dekan Randy Wykoff, doktora öğrencisi Olivia Egen, Kate Beatty, Katie Brown ve David Blackley, yayınladıkları “ABD’de En Yoksul ve En Zengin Şehirlerin Sağlık ve Sosyal Durumları” (Health and Social Conditions of the Poorest Versus Wealthiest Counties in the United States) başlıklı makalede ABD’de zenginlerin, yoksullardan ortalama 7 - 10 yıl daha fazla yaşadığını da ortaya koydu. Makale bu bulgusuyla popülerleşti.

YOKSULLUĞU GÖRÜNÜR KILAN YÖNTEM 

Yazarlar yoksulluğun insanların sağlığı ve sosyal durumu üzerine etkilerini ortaya koyabilmek için ABD’de 3.100’den fazla şehri beş yıllık ortalama hane halkı gelirlerine göre en zenginden, en yoksula doğru sıralamışlar. Bunlar arasında “en zengin” 63 şehri, “en yoksul” 63 şehirle, sağlık ve sosyal durumu yansıtan istatistikler yönünden karşılaştırmışlar.

Araştırmada en yoksul şehirlerde tütün kullanma hızının zengin şehirlere göre “iki kat”, obezite hızının “yüzde 50” daha yüksek ve yaşam beklentisinin ise 7 – 10 yıl daha kısa olduğu bulunmuş.

Bu bulgular ABD’nin en yoksul şehirlerinde doğuştan yaşam beklentisinin hala 1975 – 80 yıllarındaki düzeyinde kaldığını gösteriyor. Diğer yandan ABD’de doğuştan yaşam beklentisinin, en zengin şehirlerin mevcut düzeyine erişebilmesi için 2020 veya 2025’e kadar beklenmesi gerekecek.

AMERİKA’DA YOKSUL OLMAK, GERİ BIRAKTIRILMIŞ ÜLKEDE YAŞAMAKTAN İYİ Mİ?

Yazarlar aynı zamanda ABD’nin en yoksul şehirlerini dünyanı diğer ülkeleriyle karşılaştırmışlar ve dünyadaki ülkelerin “yarısında” doğuştan yaşam beklentisinin, ABD’nin en yoksul şehirlerindekinden daha yüksek olduğunu bulmuşlar. Zaten ABD’yi ayağa kaldıran bulgu da bu.

Okulun dekanı Wykoff, “bu ülkede yoksulluğun durumu dramatik ve çok rahatsız edici” demiş ve eklemiş: “ABD sınırları içinde birçok geri bıraktırılmış ülke gizli ve bu ülkelerin sınırları yoksullukla tanımlanıyor”.

Oysa birçok insan Amerika’da hayat standardının çok yüksek olduğuna, Amerikalı bir yoksulun yaşam koşullarının, geri bıraktırılmış ülkelerde yaşayan orta halli birinden çok daha iyi olduğuna inanır. Hollywood sinemasının beslediği bu inançla Yeşil Kart alabilmek için birbirleriyle yarışan geri bıraktırılmış ülke insanları için bu araştırma çok şey söylüyor.

SORUNUN ÖZÜ KAYNAKLARIN EŞİTSİZ DAĞILIMI

Araştırmada en yoksul şehirler olarak belirlenen 63 şehir, ABD’nin 13 farklı eyaletinde yer alırken, en zengin 63 şehir 20 farklı eyalette bulunuyor. Eyaletlerin beşinde (Georgia, Illinois, Kentucky, Tennessee ve Texas) hem en az bir en yoksul, hem de en az bir en zengin şehir var. Yani bu eyaletlerde gelir eşitsizlikleri çok yüksek. Bu durum yoksulluğun yalnızca kaynak yokluğundan değil, aynı zamanda “eşitsiz dağılımından” da kaynaklandığını gösteriyor.

Araştırmacılar bulguların “eyalet” ölçeğinde kendisini göstermediğini (gizlendiğini), fakat daha alt düzeylere inildiğinde “görünür” hale geldiğini belirterek, yetkilileri ABD’li yoksulların gereksinimlerine odaklanmaya çağırıyorlar.

ABD’DE ÇOCUKLAR EŞİT DOĞMUYOR

Her yerde olduğu gibi ABD’de de yoksulluk en çok “çocukları” vuruyor. En yoksul şehirlerde yaşayan çocukların yüzde 48’inden fazlası federal yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu çocukların aileleri onların iyi gelişebilmeleri için yeterli kaynak sunamıyor. Oysa bu oran en zengin şehirlerde yalnızca yüzde 9’un altında.    

Araştırma ABD’de çocukların “haklar bakımından eşit doğmadıklarını” kanıtlıyor. Yoksul ailelere doğan çocuklar, zengin ailelere doğan bebeklere göre daha doğuştan dezavantajlı ve yoksul bir aileye doğmak, her şey bir yana, hayattan erkekse 10, kadınsa 7 yıl daha erken ayrılmak anlamına geliyor. O halde hakların en önde geleni, “yaşam hakkı” daha doğuşta gasp ediliyor.

İNGİLTERE’DE DE BENZER BULGULARA ULAŞILMIŞTI

Londra'da Imperial College tarafından 2012 nüfus verileri temel alınarak yapılan bir araştırmada da, 2030 yılına kadar İngiltere’nin zengin bölgelerinde ortalama yaşam beklentisinin 90 yıla çıkacağı, fakat ortalama yaşam beklentisi artarken, zenginlerle yoksullar arasındaki ortalama ömür farkının da sekiz yıla çıktığı belirlenmişti.

Araştırma ülkenin en yoksul kentlerinden Blackpool'da ortalama ömür beklentisini 75.2 yıl olarak bulmuştu. Oysa Londra’nın en zengin semtleri Kensington ve Chelsea'de insanlar ortalama 87.3 yıl yaşıyordu.

Zengin ve yoksul bölgeler arasındaki fark, İngiltere'yle Sri Lanka ya da Vietnam'daki ortalama yaşam beklentisi arasındaki farka eşit bulunmuştu. Araştırmacılar bu durumun kemer sıkma önlemleri ve yoksulluktan kaynaklandığı sonucuna ulaşmışlardı.

Muhtemelen İngiltere’de de araştırmacılar toplumu coğrafya yerine hane halkı gelirleri düzeyine göre sınıflandırmış olsaydı, zenginlerle yoksullar arasındaki doğuştan yaşam beklentisi farkı çok daha yüksek bulunacaktı. Gerçi 8 yıl da hiç azımsanacak bir fark değil, fakat makasın daha da açılmış olduğunu görecektik.

KAYNAK: http://ajph.aphapublications.org/doi/abs/10.2105/AJPH.2016.303515