Kim bu Serkan İnci?

Zühre Çelebi

Blog: Serbest Kürsü

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına, İnci Sözlük adlı internet sayfasının kurucusu ve sahibi Serkan İnci hakkında suç duyurusunda bulundu. Söz konusu duyurunun ardından "Kim acaba bu adam?" diye ufak bir araştırma yaptığımızda karşımıza çıkanlar oldukça net bir profil sergiliyor. AKP dönemi popüler kültürünün türlü kokuşmuş nüvesini gözler önüne seriyor.

Zatın popülaritesinin artması ve tanınırlığı 2010 itibarıyla ortaya çıkıyor. İnci Sözlük denen, cinsiyetçilik, küfür, pornografi konularında hiçbir sınırlama olmayan ancak dini inançlar ve iktidar dışındaki siyasi öznelere dair mutlak yasakları olan site, benzerleri ile kıyaslandığında sağcı addediliyor.

Serkan İnci hakkında öne çıkanlar ise şunlar:

- 2014 yılında bu kez başka bir kadın cinayetinde, hem de aynı biçimde vahşet dolu bir cinayet olan Münevver Karabulut cinayetinde takındığı tavır ve Cem Garipoğlu ile ilgili attığı tweetler...

- Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakması sürecini başlattığı öne sürülen Pelikan Bildirisine katkı verdiği söylentisi.

- Seçim döneminde AKP'den para aldığı iddiası (telafuz edilen rakam 450 bin $).

Son yaptığı aymazlığın ardından ortaya çıkan tepkiler üzerine youtube kanalından yayınladığı videosunda ise “Söylenmeyenleri söylediği için” lince maruz kaldığını iddia ediyor.

Doğrudan parayla kiralanmış biri mi yoksa iradi olarak mı tavır alıyor, ikincil bir tartışma olmakla birlikte; edindiği misyon aslında çok da yabancısı olmadığımız bir durum.

Düzen her dönem toplumsal yapıya müdahalesini meşrulaştırmak için birtakım araçlar kullanıyor. Bu araçlar kimi zaman direkt zor aygıtları kimi zaman düşünsel oluyor. AKP döneminde her iki türlüsüne de oldukça sık rastladık. Maruz kaldık. İnsanların düşünce sistematiğinde birtakım dehlizler açıp onları iknaya uğraşıyorlar. Çünkü bir “yeni”yi ya da “geri”yi kabul etmek esasen makul seçenek olmasa da buna dair sanal argümanlar sunularak toplumsal direnç zayıflatılabiliyor ya da tümden ortadan kaldırılabiliyor. Bunu yapmak için sıraya giren pek çok ünlü ya da ünlü olma heveslisi de kendine bir dizi misyon edinip pek çok kanaldan bizlere servis ediliyor.

Bir süredir AKP gericiliği boşanma ve nafaka hakkına saldırıyor. Kadınların uzun soluklu mücadeleleriyle kazandıkları bir dizi hukuksal hakkın gaspı tartışılıyor. Ülkemiz kadınlarının cumhuriyetle birlikte kazandıkları örtünme zorunluluğunun ortadan kalkması, karma okullarda eğitim, evlenme/boşanma hakkı vb., AKP dönemi boyunca yoğun bir saldırıya ve erozyona uğradı.

Kadını anne ve eş olduğu oranda toplumsal hayatta meşru gören zihniyet, her iki sıfatlandırmanın dışındaki kadınları toplum dışı ilan ediyor. Toplum dışı olmak her türlü şiddete de maruz kalabileceğimiz anlamına geliyor. Çünkü düzenin devamı için uygun görülen vasıfları taşımıyorsak, düzene hizmet etmiş sayılmıyoruz. Bu değerlendirme çerçevesinde eğitimimiz, sağlığımız hatta can güvenliğimiz bile önemsizleşiyor. 

Bu nedenle kadına karşı şiddetle mücadele etmek bütünlüklü bir bakış gerektiriyor. Düzenin bugün biz kadınlar üzerindeki baskıyı arttırmak için elindeki en güçlü araç muhafazakarlaşma ve dinci gericilik. Din, toplumsal hayatın içine ne denli girerse kadınlar toplumsal hayatın o denli dışına atılıyor.

Ve bir gün aymazın biri çıkıp "Boşanmalardan dolayı babalara her türlü zulmü hak gören mahkemelerin nasıl bir bela yarattığını, aile babalarını nasıl insanlıktan çıkardığını görmeye çalışın. Bir insan her şeyini kaybettikten sonra, her şeyi yapmaya hazırdır. Can da alır, can da verir, katliam da yapar. Mevcut hukuksal altyapı, erkeklerin elini resmi olarak bağlıyor. Yıllarca ailesinin sorumluluğunu taşıyan, hayatını veren adamlar bir mahkeme kağıdı ile yok oluyor" diyebiliyor.

Kadına yönelik her türlü baskı ve şiddetle mücadele, bugün AKP ile cisimlenen, gerici zihniyetle, dinselleşmeyle mücadeleden geçiyor.