ODTÜ'de emekçi sınıfın durumu

Zorlu Paksoy

Blog: Serbest Kürsü

Söz konusu ODTÜ olunca ülkenin neredeyse her yerinde Türkiye topraklarında yaşanan karanlığın pek uğramadığı, hatta bir gün ülkenin üzerine doğacak aydınlığın güneşinin parlayacağı yer olacakmış gibi bir ön kabul akıllara geliyor. Sanırım bunun arkasında ODTÜ’de öğrencilerin sol yelpazenin çeşitli örgütlerinde oluşturduğu güç, bunun yarattığı toplumsallık ve bu toplumsallık nedeniyle gündelik hayatın hala gericileşmemiş olması yatıyor.

Oysa emekçi sınıfın haline bakmak için yaldızı biraz kazımak yeterli oluyor. ODTÜ’de biz işçilerin, Türkiye gerçeğine çok yakın bir durumda çalıştığımız görebiliyoruz.

ODTÜ’de sınıf ne yazık ki  4 ayrı kategoride çalışmaktadır. Bu bölmelere biraz daha yakından bakalım isterseniz :

1-Taşeron firma işçileri: Taşeron işçiler ülkenin her yerinde yaşadıkları sıkıntıları ODTÜ’de de yaşıyorlar. Yıllık yapılan ihaleler ve değişen üstlenici firmalar nedeniyle senelik izin kullanamama, kıdem tazminatını uzun süren mahkeme süreçleri sonunda almaya çalışma, ODTÜ’nün personeline sağlanan kreş, sağlık merkezi gibi olanaklardan yararlanamama, muvazaalı çalışma, diğer kadrolu personel tarafından zaman zaman mobbinge uğrama ilk akla gelen sorunlar. Uzun süredir çeşitli sol örgütlerin ve sendikaların da desteğiyle zaman zaman yükselen zaman zaman kaybolan bir dinamik oluşturuyorlar. Son zamanlarda ODTÜ’de yetkili işçi sendikası olan Tez-Koop İş’de örgütleniyorlar ve öncelikle muvazaalı durumda olanlar kadroya geçmek için yoğun bir çalışma içindeler.

2-Memur veya işçi olarak çalışan idari personel: ODTÜ emekçilerinin en güvenceli çalışan bir bölümünü temsil eden bu grup son yıllarda maaşların enflasyon karşısında erimesi ve temel ihtiyaçların piyasalaşması nedeniyle giderek daha fazla yoksulluk sıkıntısı yaşamakta. Bunun dışında idari personel iş yaşamında mobbing, yönetimde keyfilik ve yönetim süreçlerine akademik personel tarafından dahil edilmemekten de belirgin olarak rahatsız. Tüm bu etkenler genel olarak politik bir ortam olan ODTÜ’de hem siyasallaşmanın hem de ek iş arama gibi bireysel çözümlerin artmasına yol açıyor. Yoksullaşmanın ve yönetimsel sorunların sonucu, en son Eğitim-Sen tarafından banka promosyonları için yapılan 3 günlük iş bırakma eylemine katılımın beklenenin üstünde gerçekleşmesi olarak ortaya çıktı. İdari personelin memur bölümü ağırlıklı olarak Eğitim-Sen'de örgütlü olsa da Türk Eğitim-Sen’in de azımsanmayacak üye sayısına sahip olduğunu belirtmek gerekir.

3-Araştırma görevlisi/Asistanlar: Büyük bölümü 50/D statüsünde çalıştırılan bu kesimin temel sorunları başta güvencesizlik ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan tanımsız iş gücü haline dönüşme olarak görünüyor. Asistanların önemli bir bölümü bilimsel çalışmalar yapmaktan ziyade büro elemanı olarak çalıştırılıyorlar ve çoğu zaman idari personel mi araştırma görevlisi mi oldukları karmaşası özellikle özlük haklarında yaşanıyor. Her an sözleşme yenilenmeme olasılığı ise demoklesin kılıcı misali tepelerinde sallanıyor. Asistanlar genel olarak Eğitim-Sen'de örgütlü olmakla beraber özel mücadele gündemleri için “asistan dayanışması” adıyla ayrı bir yapı da kurmuş durumdalar.

4-Akademisyenler: Yardımcı doçent ve üzeri akademi kadrosunu içeren bu bölüme yönetimdeki ve ODTÜ sosyal yaşamındaki haklarına bakarak ODTÜ’nün ayrıcalıklı kesimi denmesi pek de yanlış olmayacaktır. Lojmandan, yemek salonlarına, sağlık merkezindeki bazı ayrıcalıklardan, otoparka kadar emekçi sınıfının diğer bölmeleri ile yaşam koşulları açısından önemli farklar var. Genelde Eğitim-Sen'de üye olmakla beraber siyasal reflekslerini daha çok Öğretim Elemanları Derneği üzerinden vermeyi tercih ediyorlar.

Kısaca özetlediğimiz bu genel tablo gösteriyor ki; biz ODTÜ emekçilerinin sorunları iş cinayetlerini ayrı tutmak koşulu ile tüm işçilerle aynı: YOKSULLUK ve GÜVENCESİZLİK...

Biz ODTÜ’lü işçiler diyoruz ki: Sorunlarımız ortaksa çözümlerimiz de ortak. İşçi sınıfının sorunlarını ancak işçi sınıfının birliği çözecek.

Türkiye İşçi Sınıfına Selam!