‘HES’çilerin ortağıyım’ diyen Bakandan bu kez 'madenciler'e kıyak!

Yusuf Yavuz

Blog: Serbest Kürsü

Kırklareli’nin Vize ilçesinde özel bir firma tarafından açılmak istenen çimento kili ocağı, yöre halkının tepkisi ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ilgili genelgesi nedeniyle ÇED süreci iptal edildi. Proje sahasının tamamı ormanlık alan içerisinde kaldığından genelge girişime izin vermedi. Yine Kırklareli’nde, bu kez de Pınarhisar ilçesinde uygulanmak istenen bir başka çimento kili projesi benzer gerekçelerle durduruldu. Su havzaları ve ormanlık alanların yanı sıra tarım ve hayvancılığı olumsuz etkileyecek projelere karşı çıkan yöre halkı tam rahat bir nefes almışken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın söz konusu projelerle ilgili yeniden ÇED süreci başlatması bölgede tepkilere neden oldu.

MADENCİLER İSTEDİ, DOĞAYI KORUYAN GENELGE DEĞİŞTİRİLDİ
Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO) Kırklareli Temsilcisi Göksal Çidem, 6 önce ÇED süreci sona ererek iptal ve iade edilen dosyaların geri geldiğine dikkat çekerek, “ÇED sürecinin yeniden başlamasındaki gerekçe ise 2014-1 sayılı Orman ve Su İşleri Genelgesinde yapılan bir değişiklik. Değişikliği, Madenciler Derneği talep ediyor. Ekim 2014 tarih, 53 sayılı dergilerinde Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na yaptıkları ziyarette dile getirdikleri taleplerini bir mektup halinde Sayın Bakan’a sunuyorlar. Taleplerden bazılarına bakıldığında; ödedikleri vergilerde indirime gidilmesi ve 2014/1 sayılı biyolojik çeşitlilikle ilgili genelgede değişikliğe gidilmesi göze çarpıyor” diye konuştu.

KANUNU ÇİĞNEYEN MADENCİLERE VERİLEN HAPİS CEZASI PARAYA ÇEVRİLDİ
Çidem, madencilik sektörüne doğal alanların korunması yönünde kimi kısıtlamalar getiren bu genelgenin, madencilik faaliyeti yapılması gereken koruma alanlarında bilimsel rapor şartı getirmesinden dolayı sektöre zaman kaybettirdiğini, ayrıca önemli bir maddi külfet yüklediğine işaret ederek, şunları dile getirdi:

6831 sayılı Orman Kanunun 92. Maddesine göre ‘Kanun hükümlerine göre verilen ruhsat veya izin belgesindeki sürenin dolmasına rağmen maden ocağı işletmeye devam edenler ya da izin verilen alandaki sınırı aşanlar’ için hapis cezası uygulaması genelgede yapılan değişiklikle ‘idari para cezası’na dönüştürülüyor. Söz konusu genelgede yapılan değişikliğin ardından yaşananlara baktığımızda, bölgede yapılmak istenen ancak ÇED süreci sonlandırılarak iptal edilen projeler yeniden gündeme geliyor. Halk bu durum karşısında oldukça şaşkın ve öfkeli.

GENELGE YARGIYA TAŞINDI, ÇED SÜRECİNİN DURDURULMASI İSTENDİ
Ormanların ve su havzalarının korunmasının bugün ve gelecek açısından oldukça önemli olduğunun altını çizen Çidem, çimento kili ocaklarıyla ilgili yeniden başlatılan ÇED süreçlerinin iptal edilerek geçersiz sayılmaları konusunda yetkilileri uyardığı açıklamasında, genelgede yapılan değişiklikle ilgili Vize Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca ÇED sürecinin durdurulması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na itirazda bulunduklarını kaydetti.

ISTRANCALARI BULGARİSTAN KORUYOR, TÜRKİYE YOK EDİYOR
Trakya’nın akciğerleri ve su deposu olan Istranca ormanlarını paylaştığımız komşu ülke Bulgaristan’ın, Istrancaların kendi sınırlarında kalan bölümünü korumak için çalışmalar yürüttüğüne değinen Çidem, “Bulgaristan’da, 1995 yılında bir grup çevreci ve ormancının girişimiyle ‘Istranca Tabiat Parkı’ ilan edildi. Tabiat parkında belirlenen 122 habitat türü,  Avrupa’nın en iyi korunan alanlar arasında ilk sırayı alırken, bu alan Bulgaristan’daki en büyük korunan alanların başında geliyor. Türkiye’de ise Istrancalarla ilgili 2008-2009 yıllarında 2 yıl süren çalışmayla Biyosfer Rezerv alanı girişimiyle ilgili hazırlanan rapor ve dosyaların akibeti belli değil. Bu dosyalar Bakanlık arşivlerinde durdukça, tahribat devam edecek, ormanlara taş, kil, altın, gümüş, çimento ve kalker ocaklarının açılmasının yanı sıra HES, RES ve benzeri projeler geleceğimizi yok etmeye devam edecek” ifadelerini kullandı.

PROF. DR. D. KANTARCI: GENELGEYLE ORMANDA AÇIK OCAK İZNİ UYGUN DEĞİL
Bölgede uzun süredir çalışmalar yürüten Prof. Dr. Doğan Kantarcı ise konuyla ilgili hazırladığı raporda genelge değişikliğiyle ormanlarda açık ocak işletmesine izin verilmesinin uygun olmadığını belirterek, “Özellikle kurak ve karasal iklim etkisi altında olan Ergene Havzası’ndaki meşe baltalık ormanları açık ocak işletmeleri ile köklenip, yok edilirlerse, bir daha yetiştirilmeleri mümkün değildir… Doğanca ile Pazarlı köyleri arasında ve Ahmetbey Deresi su toplama havzasında yer alan meşe ormanının işlevleri bakımından ‘Üstün kamu yararı’ kapsamında, tür bileşimi ve kurak mıntıka ormanı olarak da Avrupa Vejetasyonu bakımından ‘mutlak korunması gereken’ ormanlardan olduğu, bu sebeple de OGM 2014/1 genelgesinde yapılan ‘özel amaçlı’ değişikliklere rağmen bu ormanlarda açık ocak işletmesine izin verilmesi uygun olmayacaktır” görüşünü dile getirdi.

BAKAN EROĞLU: GEÇENLERDE HES FİRMASI GELDİ, ‘MERHABA ORTAĞIM’ DEDİ
Maden firmalarının talebi üzerine genelge değişikliği yapmakla eleştirilen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Şubat 2013’de Türkiye İnşaat Sanayicileri ve İşverenleri Sendikası’nın (İNTES) Ankara’da düzenlenen toplantısında yaptığı konuşmada, müteahhitlik firmaları ile aynı hedefe koşan iş ortakları olduklarını vurgulayarak, “Müteahhitlik firmaları bizim hasmımız değil. Onlar bizim ortaklarımız. Geçenlerde HES’i yapan bir firma geldi, ‘Merhaba ortağım’ dedi. Ben birden bire şok oldum. Dedi ki, ‘Yok öyle şahsi ortaklık değil, biz HES’lerden dolayı ihale yapıyoruz, katkı payı veriyoruz neredeyse yüzde 50’sini devlete ödüyoruz. Dolayısıyla ortaklık bu ortaklık’. Ondan yana da sevindim yani. Gösterdi rakamları sevindim. Neredeyse kw/saat başına 6 kuruş DSİ’ye para veriyor. O bakımdan ne kadar çok ortağımız varsa onlara teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullanmış, Orman ve suların korunarak geleceğe aktarılmasından sorumlu olan Bakan Eroğlu’nun bu sözleri eleştiri konusu olmuştu.

İŞTE MADENCİLERİN ORMAN BAKANINA YAZDIĞI O İBRETLİK MEKTUP
Madenciler Derneği’nin çıkardığı derginin 23 Eylül 2014 tarihli sayısında yer verilen dernek başkanı M. Atılgan Sökmen imzasını taşıyan Bakan Eroğlu’na yazılan mektupta, özetle şu ifadelere yer veriliyor:

Öncelikle 18 Eylül 2014 günü derneğimiz yönetim kurulunu kabulünüz ve uzun bir süre ayırarak Sn. Genel müdürümüz İsmail beyle birlikte sorunlarımızı dilediğiniz ve yapıcı bir yaklaşımla çözüm aradığınız için teşekkür ederiz. Ziyaretimiz sırasında konuşulan ve bir kısmı için talimat da verdiğiniz hususlarla ilgili olarak bizimde yazılı olarak görüşlerimizi ve önerilerimizi bildirmemizi istemiştiniz.

‘ORMAN İZİN BEDELLERİ DÜŞÜRÜLSÜN’
Bunlardan en güncel olanı 16. Madde uygulama Yönetmeliği’nin 7. Maddesinin 3. Fıkrasında getirilen ‘izin alanlarının’ etrafının ‘kafes tel’ ile çevrilmesi hususu idi. Bu uygulamanın değiştirilmesi talimatınızı Sn. Genel Müdürümüze verirken bize ‘siz de önerinizi bildiriniz’ demiştiniz… Aynı yönetmeliğin ‘İzin Bedelleri’ hükümleri sizin de takdir ettiğiniz üzere madencilere çok büyük yük getirmiştir. Orman izin bedelleri maden üretimlerinde en önemli maliyet kalemlerinden biri haline gelmiştir. Bu bedeller maden işletmelerinin kapanmalarına neden olmaktadır. Sektörümüz diğer sektörlerin ödediği vergilere ilaveten ayrıca devlet hakkı ödemektedir. Yapılan hesaplamalara göre ödediğimiz vergi oranı zaten yüzde 72’yi bulmaktadır. Bu uygulama ile yüzde 10-15 daha ilave yük gerçekten sektörün kaldırabileceği bir durum değildir. Giderilmeyecek zararlar oluşmadan bu bedellerin normal sınırlara çekilmesi için yönetmeliğin bir an önce değiştirilmesini dikkatlerinize sunmak istiyoruz.

‘BAŞBAKANLA GÖRÜŞECEĞİNİZİ İFADE ETMİŞTİNİZ, SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUZ’
Diğer bir önemli husus Haziran 2012 genelgesinin sektörümüzü çok olumsuz etkilemiş olması. Malumlarınız olduğu üzere bu genelge esas olarak Orman ve Maden idareleri kanalıyla sektörümüze uygulanmaktadır… Bizi kabulünüzde Konuyu Bakanımız Sn. Taner Yıldız’la birlikte Sn. Başbakanla görüşeceğinizi ifade etmiştiniz. Bu görüşmenin bir an önce gerçekleşmesini ve madenciliğin, enerji yatırımlarında olduğu gibi bu genelgenin dışına çıkarılmasını ülkemiz ve sektörümüz adına sabırsızlıkla beklemekteyiz.

‘BİLİMSEL RAPOR İSTENMESİ ZAMAN KAYBI OLUYOR, GENELGE KALDIRILSIN’
Bir başka genelge ise sayın bakanlığınıza ait olan 2014/ 1 Biyolojik çeşitlilikle ilgili olan genelgedir. Sektörümüze büyük kısıtlamalar getiren bu genelgenin koruma alanları ile ilgili bölümleri maden sahalarının ruhsatlandırılması aşamasında zaten yerine getirilmektedir. Buna rağmen orman izin talebi aşamasında bu alanlarla ilgili olarak ‘bilimsel rapor’ istenmesi hem zaman kaybettirmekte hem de madencilere önemli maddi külfet yüklemektedir. Genelgenin ‘değerlendirilmeye alınmayacak izin talepleri’ bölümü ise hem orman kanuna ve maden kanununun uygulanmasının engellenmesi açısından da maden Kanununa aykırıdır. Bu nedenle genelgenin yürürlükten kaldırılması sektörümüz ve ülkemiz için en hayırlı yol olacaktır. Bu önerimizin dikkate alınma sürecinde genelgenin tüm bölgelerde aynı şekilde uygulanması için tek tip uygulama formatları hazırlanması ya da sizin buyurduğunuz gibi müracaatların bölgelerce alınarak genel müdürlüğe gönderilmesi ve incelemelerin merkezde yapılması hususunda Sn. Genel müdürümüze talimatınızın bir an önce hayata geçirilmesini temenni etmekteyiz. Ayrıca Genelgedeki ‘yüzde 70 kapalılıktaki ormanlarda kalan IA, IIA, IIB gurubu maden sahalarından mevcut orman izini olan ve çalışmaktaki işletmelerin ilave izin taleplerinin genelge kapsamının dışında olduğunun açıklıkla tüm Orman Bölge müdürlüklerine bildirilmesi yolundaki talimatınızın da uygulanmasını bekliyoruz.

‘RUHSAT SINIRINI AŞANLARA HAPİS CEZASI YERİNE PARA CEZASI OLSUN’
Ziyaretimiz esnasında konu olan 6831 sayılı Orman Kanunun 92. Maddesince düzenlenen ‘Kanun hükümlerine göre verilen ruhsat veya izin belgesindeki sürenin dolmasına rağmen maden ocağı işletmeye devam edenler ya da izin verilen alandaki sınırı aşanlar, 91. madde hükümleri saklı kalmak üzere, bu Kanunun 93. Maddesi hükümlerine göre cezalandırılır’ maddesinde düzenlen hapis cezası uygulamasının kaldırılarak idari para cezası getirilmesi yolundaki yasal düzenleme fikrinizi yürekten desteklemekteyiz.

‘İSTANBUL’DA 2012’DE KULLANILAN BETON MİKTARI 56 MİLYON TON, İZİN VERİN…’
Diğer yandan agrega ve kum işletmeleri için durum giderek büyük bir darboğaza sürüklenmektedir. Eğer bu günlerde bir çözüm üretilmezse hepimizi büyük bir kriz beklemektedir. Aşağıda İstanbul’un agrega ihtiyaçlarını ve temin imkânlarını dikkatlerinize sunmak istiyoruz. Bir İstanbullu olarak sizin de malumunuz olduğu üzere İstanbul her yönüyle çok hızlı büyüyen, alt yapı yatırımları(3.hava alanı,3. Köprü ve bağlantı otoyolları, ulaşım yatırımları, boğaz geçişleri vb.) kentsel dönüşüm projeleri ile adeta bir şantiye alanıdır. Bölgede tüketilen hazır beton miktarına göre yalnızca hazır betonda kullanılan agrega miktarı 2012 yılında40.245.000 tondur. Aynı yıl asfaltta kullanılan agrega miktarı ise 5.000.000 ton’dur. 11.000.000 ton/yıl agreganın da dolgu amaçlı kullanıldığı öngörülmektedir. Buna göre 2012 yılında İstanbul’da kullanılan agrega miktarı 56.000.000 tondur. Yapılan projeksiyonlara göre gelecek ilk 5 yılda kullanılacak agrega miktarının yıllık ortalama yüzde 10, sonraki yıllarda ise ortalama yüzde 5 artacağı öngörülmüştür. Öyle ki 2023 yılında ihtiyacın 134.324.587 ton olacağı hesaplanmaktadır… 31.12.2014 e kadar verilmesi uygulamasının kaldırılarak yeni izin ve temdit taleplerinin karşılanması hususunu önemle müsaadelerinize arz ederiz.”