Kaçak sarayın hırsız soytarısı

Yalçın Akyürek

Blog: Serbest Kürsü

''Şimdi sıra bunda mı? Başka işi yok mu bu adamın? Kafayı yedi iyice? Manyak mı bu? ...''

Küba'ya cami, Amerika'nın keşfi, kadınların erkeklerle eşit olamayacağının temelini üretim sürecine bağlarken kadınları ''doğurganlık özelliği'' üzerinden anneliğe mahkum etmesi, Aksaray'a cami, tüm kamu üniversitelerine cami,yetmedi balon cami hem de balon minareli! En baştan alırsak daha yüzlercesi... Ki daha gidemediği ve bir türlü fıtratına sokuşturamadığı Gazze duruyor.İlerleyen dönemlerde el atacağı çok işi var hala...

Evet, manyak! Kafayı da yedi! Başka işi yok! Bence en önemlisi bu; başka işi yok!

Başbakanlık yaparken meşgul olduğu birçok konu vardı. Şimdi köşke çıktı,zaman kazandı. Başbakan iken çok yoruluyordu. Her şeye maydanoz olmak gibi bir görevi, maydanoz olduğu her ''lezzetsizliği'' de yasalaştırma gibi bir fonksiyonu vardı, her şeye laf yetiştiriyordu. Maydanozdan özür dileyerek devam edecek olursak yıllardır içerisinde biriktirdiği tüm hayaller, iyi bir kariyer olarak devletin doruk noktasında cumhurbaşkanlığı koltuğu olarak çıktı karşısına. Mikrofonu elinde biraz daha büyüdü. Şimdi biraz daha büyükçe duyuruyor sesini yetersiz ciğeriyle. Ciğer bittikçe ses kısılıyor, mikrofon büyümeliydi...

Bu gezmeleri, sağa sola sataşmaları sürecek. Türban üzerinden uzun yıllardır televizyonlara tek tük çıkıp ''Ben onu sevmiyorum, ben bunu istemiyorum,bu şöyledir,o böyledir...'' saçmalığıyla sosyal-demokrat/Kemalist öğrencileri susturmayı ve tartışmanın sonunda haksız çıkarmayı ''sakin bir çirkeflik'' ustalığıyla becerebilen cemaatçi gençlerin ağabeysi o. Şimdi ise onların cumhurbaşkanı. Aynı özgüven, aynı ukalalık, aynı dogma, aynı saldırı, aynı bilim ve sanat düşmanlığı ve aynı çirkeflik!

Kolay değil Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanı olmak! Önce kendisinde, tüm dünyaya laf yetiştirme, tespitte bulunup müdahale etme, dünya halklarının komiserliği gibi tekelci bir başkanlık karizması bulunması gerekiyor. ABD başkanları gibi söylediği her şeyin bir önemi olmalıydı. Ortadoğu'ya ağabeylik için böyle bir karizma ve özgüven gerekli tabi. İnsanda da hiç bulunmayınca ararken nereye saldıracağını da bilemiyor haliyle.

Ortadoğu üvey ağabey istemiyordu. ABD elimizde bu var dedi, beğendiremedi Ortadoğu oligarklarına. Şimdi Ortadoğu halkları da Tayyip'i istemediklerini kendisine duyurmak için pankart açmaya başladılar. Çünkü işine gelmiyor, duymamazlıktan geliyor. Yüzüne ne söylesen işlemiyor, hangi ileri teknolojinin ürünü bir tenekeyse artık...

Başka işleri yok muydu bu adamın? En önemlilerini başbakan iken inşa etti. O kadar da gerizekalı değildi danışmanları. Getirecekleri piyasa ekonomisinin kendilerine sorun teşkil edeceği ''işçi'' diye bir unsur vardı bir kere. Hemen sendikalar kurdular, ödenekleri sorun değildi, yağıyordu para ve propagandalarını en iyi şekilde yürüttüler. ''Tanıdık AKP’li'' arkadaş, ağabey, akraba vb. yolla bu işsizlikte bir sürü kişiyi asgari ücretle işe sokup büyüttüler çerçevelerini ve örgütlendiler. Bu ve benzer yöntemlerle kadın kolları ev ev usanmadan aradan hafta geçmeksizin gezdiler. Mahallelerde Kur'an günleri düzenlediler, bilimden önce eve giren kazandı, özellikle seçimlerde. Bunlarla taban örgütlenmesi yürüttü Tayyip. Asıl diledikleri, işçilerin kendisine ve düzene karşı ayaklanmamasıydı. Diğer kitleler ayaklanabilir, ses çıkarabilir, onlar için genel geçerdi. Farkında olduğu en önemli şey ''işçi sınıfı'' ayaklanmasıydı ve geldiği günden beri bunun üzerine çalıştılar farklı parametreler kullanarak. Şimdi atom karınca yürütüyor aynı politikaları!

İşi bitmedi elbet. Devam ediyor. Üvey ağabey istemeyen Ortadoğu'ya ille de ağabey olmak inadını sürdürüyor. Sempati kazanma ihtiyacına verdiği hizmetler inanılmaz. Dünyaya telifini tekeline aldığı Müslümanlar adına ''ders verme'' peşinde. Yarın çıkıp Hristiyanlara ''Kutsal Kase'de Müslümanlar yemek yapıyordu siz daha yokken...'' dersini verecek. Peşinden Arabistan'ın kuzeyindeki bilmem ne köyünün falanca imamı atomu parçalayacak. Uzaya ilk çıkan Gagarin değilmiş meğer, ibadet yaparken yükselen Müslümanları göreceğiz daha.

Daha çok mikrofon gerekecek, daha büyük mikrofon. Fakat farkındayızdır hepimiz, ne derse desin, hangi Ajdar bestesini seslendirirse seslendirsin anında mizahi bir refleks üretiliyor artık. Bu refleks bir birikim, birikim çünkü refleks verenlerin sayısı giderek artıyor ve ülkedeki bu reflekse sahip toplumun karşılaştıkları ne olursa olsun buradan geriye atılacak adımı yok. Padişah bozuntusunun söylemleri artık ciddiye alınmıyor, dalga geçiliyor. Bu atlanabilir bir durum olmamalı.

Artık mizahta takılıp kalınmaması gerek. Mizahlaştırdıkça yani bu refleksi uzun süre alışkanlık haline getirdikçe siyaset de yörüngesini kaybediyor toplumda ve  ''katil,hırsız,faşist...'' gibi Tayyip'in asıl nitelikleri yerine ''kaçık'' gibi siyasetsiz, içeriği boş yakıştırmalar yerini alıyor. Toplumda örgütlenmesi ve hızla değişen gündemler karşısında sürekli üretilmesi, geliştirilmesi gereken siyaset ciddiyetten, yapıcılıktan ziyade böyle bir düzlemin onu kendi içerisinde hapsederek niteliksizliğe büründürmeye başlıyor siyasetin örgütlendiği birikim içerisinde.

Az önce değindik, daha neler neler iddia edecek bu adam, çok malzeme çıkacak ondan. Neleri yasaklayacak neleri kaldıracak daha! Malzeme çok! Bizim işimiz halk deyimiyle hıyardan da özür dileyerek söyleyecek olursak ‘’her hıyara tuzla koşmak’’ olamaz. Haziran Direnişi’nden bu güne toplumun ilerici kesimlerinde gelişen sosyalist siyaseti daha fazla örgütleyerek sosyalizmi bugünkü mahalle bile yönetemeyecek kadar beceriksiz olan afedersiniz saray soytarılarının kafasına vurmak. Olduğumuz yerdeki hoş gelinimlere fazla alışmadan, bağımlılaşmadan ve reflekslerimizi devrimci niteliklerle ortaya koyarak devam etmek, siyaseti büyütmek günün gereği.