Kaotik dönemde sosyalist gerçeklik ve görevler

Ümit Darıcı

Blog: Serbest Kürsü

Türkiye; oligarşik bir yönetim bataklığına saplanmıştır..Batılı aktörler tarafınca tartışılan bir meşruiyet sorunu ortaya çıkmıştır ki katiller topluluğu Nato içinden de Türkiye için birçok farklı ses yükselmektedir.

Bu oligark grubun radikal islamcı terör örgütlerini besleyip gericilik desteğiyle burjuva milliyetçiliğine dayalı bir totaliter rejim yaratma çabasının kötü sonuçlarına şahit oluyoruz..

Adına Yeni Osmanlıcılık denilen bu ideolojinin bu topraklarda sürdürülebilir bir kuşatıcı bir nesnelliği yoktur.. Bu ideolojik yapının tohumları komşularda atılırken terör destekçisi güvenilmez ve çevre devletlerle sorunlu yalnızlaştırılmış bir ülke olarak yola ne kadar devam edilebilir:?

Rusya ile yaşadığımız gerginliğin sonucu yaşanan ekonomik kayıplar ve zedelenen ilişkiler uzun süre tamir edilemeyecek türdendir..

Provakatif bir uçak düşürme eylemi üstüne şovenist bir ağızla egemenlik haklarımızı savunduk diyerek, açıktan teröre verdiği desteği de beyan etmiş bir narsist tarafından yönetilirken karşılacağımız daha büyük tehlikelerden söz edebiliriz..

Uçak hadisesi ile yaşananlar yakın zamanda herhangi bir çatışmaya dönüşüp bölgesel ya da geniş ölçekli bir savaş çıkarır mı bilinmez fakat Nato’nun alan hakimiyet konsepti, enerji kaynaklarına ulaşım,ülkelerin siyasal çıkarları vs. ne derseniz deyin yaşanacak böyle bir savaşı marksistler yorumlarken kapitalizmin çelişkilerinin iyiden iyiye artmasından bağımsız düşünemezler ve nedenin merkezine bu oturur uzakta değildir...

Sayısal veriler bir yana tarih teorinin temeliyse eğer sadece bölgesel gerginlikler ya da terör olaylarıyla değil ekonomik anlamda da yönetilemez duruma gelebilecek bir ülkeden bahsetmek mümkündür.. 

Kitlesel kalkışmalarla "devrimci durumu“ oluşturacak kıvılcımlara gebe bir ülkede sosyalistlerin bunu fırsata çevirecek yeterli toplumsallaşmış bir güce sahip olmadığı açıktır.. Bu yüzden önümüzde ki dönemde bire bir örgütlenmenin yetersizliğine alternatif olarak büyük işçi kitlelerini örgütleme ve bilinçlendirme amaç olmalıdır..

Bu örgütlenmelerin sahaları büyük fabrikalar ve sendikalardır..Biliyoruz ki komünistlerle ülkemizdeki işçi sendikaları arasında kopan bağın nedeni reformizm denen baş belasıdır..Komünistler yetiştirilmiş kadroları ile bu sendikaları ele geçirip reformizmden koparmalı onları yönetecek girdiler yapmalıdır bu alanları stratejik bir hedef olarak görmelidir.

Çünkü büyük grevleri yönetebilecek, neoliberal politikalar ve faşizme karşı mücadele edecek, ülke de siyasal etki yaratacak sendikal olarak örgütlenmiş güçlü bir işçi sınıfına ve ona öncülük eden bir komünist parti olması devrimci mücadelenin olmazsa olmazıdır..

Kanaatimce sosyalist mücadelenin canlanacağı bir dönemden geçiyoruz düzen içi muhaliflerden umudunu kesmiş emekçilerin arayışları ve yönelimleri bu dönemde değişecektir..

CHP statik bir durumda olup sol değerlerden kopmuş pragmatist arayışlarla yoluna devam etmektedir ve kalıbı bozacak hiçbir emare ve umut taşımamaktadır.

Parlamentodaki tabloyla seçimlerden umduğunu bulamayan Kürt Hareketi, başkanlık ve anayasa tartışması üzerinden önümüzdeki dönemde içinde konsolide ettiği sosyalist özneler ile problemler ve fikir ayrılıkları yaşayabilir.

Bu sosyalist örgütler radikal demokrasi zehrine bulaşmanın ve sınıfsal mücadeleye dönmemenin tarihsel hataları ile karşı karşıya kalabilirler.

Kürt emekçilerin sorununu radikal demokrasinin çözmeyeceği ve seküler olmayan bir hareketin sosyalistler için bazı tehlikeli argümanları barındıracağı nettir.. Özyönetim talebi de şu an ki düzen içinde hiçbir ezilen kesim için kurtuluş sağlamaz.

Komünistler açısından UKKTH öznel bir soyutlama üzerinden koşulsuz zorunluluk değil, nesnel durum içinde sınıf ve enternasyonal çıkarları için kullanılan bir taktiktir..

Bu bağlamda Türk ve Kürt emekçilere asıl tehlikeyi işaret edecek olursak antiemperyalist olmayan bir ayrılma hakkıyla radikal demokrasi ve sosyal-yurtseverlik arasında sıkışan bir ulusal hareketle, düzen içine çekilmiş sosyalistlerin ittifakının çıkacağı tek kapı burjuvazinin yedek lastiği olan ‘’demokratizmle süslenmiş liberalizmdir’’.

Türkiye sosyalist hareketi, artık varolma nedenini ve nihai hedefini netleştirmelidir..Kendilerinin de farkında olduğu yanlış ittifaklarla değil sosyalist ilkeler üzerine mücadele dinamiğini yükseltip geliştirmeli taktik ve stratejik açıdan doğru bir tutumla yeni ve büyük hedeflere yönelmelidir..Bunlar yapılamıyorsa en azından barış gibi retorik söylemleri bırakıp profesyonel devrimciliğin diyalektiğine uygun hareket etmelidir..Çünkü düşürülen bir uçak değil, bu ülkenin tüm geleceğidir..Ve unutmayalım ya savaşlar devrimi getirir ya da devrimler savaşı bitirir..

[email protected]