‘Bağımsız’ bir LGBT hareketi mümkün mü?

Tunca Özlen

Blog: Serbest Kürsü

LGBT aktivistleri tarafından Onur Yürüyüşü’nden önce başlatılan, araya yürüyüşe yönelik polis saldırısının girmesiyle kesilmiş görünen, aslında yıllardır devam eden bir tartışma bu: LGBT örgütleri fon almadan ayakta duramazlar mı?

Bu soru LGBT hareketinin gündeminden düşmüyorsa, nedeni sadece ‘çıkıntılık yapan’ sosyalist unsurlar değil. LGBT örgütlerinde gönüllü olarak yer almış, Onur Haftası’nı planlayan komisyonda çalışmış, toplantılara katılmış pek çok aktivist, bitmek bilmeyen fon tartışmalarına dâhil olmuştur. Etkinliklerin hazırlıkları için gereken kaynağın Batılı devletlerin elçiliklerinden sağlanmasına en çok karşı çıkar gözükenlerin, parmağı en çok bala bulaşan kişiler olması ise, bazıları için fonsuz fon karşıtlığı bile yapılamadığının göstergesi.

Ülkemizde LGBT hareketinin eşik atladığını, bir avuç cesur insanın katılımıyla başlayan Onur Yürüyüşü’ne artık on binlerce insanın katıldığını, hareketin güçlenmesiyle birlikte her geçen gün daha fazla eşcinselin çevresine açılmaya cesaret bulduğunu görüyoruz. Eşcinsellerin neredeyse tamamının gizlilik içinde yaşadığı, bırakın bir LGBT örgütünün kapısından girmeyi haklarının farkında bile olmadığı günleri arkamızda bıraktık. Dolayısıyla, özellikle metropollerde faaliyet yürüten LGBT örgütleri için üye tabanlı bir örgütlenmeyi uygulamaya koymanın, üye aidat ve bağışlarıyla varlıklarını sürdürmenin önünde nesnel bir engel bulunmuyor.

Üye tabanlı bir örgütlenme ise, üyeliği bir siyasi kimliğe dönüştürecek ideolojik girdiyi gerektiriyor. LGBT olmanın yeterli bir ortak payda olduğu yanılsaması, LGBT örgütlenmelerinin söylemini vasatın da altında bir kimlik siyasetine mahkûm ediyor. “Siyaset birliğimizi yok eder” iddiasının altı ise bomboş. Birbirlerine zıt dünya görüşlerine yatkın olan, sanılanın aksine tek bir partiyi desteklemeyen, farklı sınıflara mensup olan LGBT’ler zaten bölünmüş durumda. Dolayısıyla yola koyulurken bir seçim yapmak gerekiyor: Örgütlenme tarzı üye tabanlı mı, profesyonel istihdamına mı yönelik olacak? Kaynaklar üye ve aidatlarla mı karşılanacak, fonlarla mı? Tersinden söylersem, bu tercihi tam da yola çıkarken yapmak gerekiyor.

Uzmanlığı proje yazmak olan profesyonellerle yola koyulan bir örgütü üye tabanlı bir örgütlenme modelini hayata geçirmeye, özkaynak yaratacak bir mali stratejiyi benimsemeye, daha solda durmaya ikna edeceğinize, ideallerinize uygun bir örgütün inşası için emek vermek bize daha cazip görünmüş, Gökkuşağının Kızılı’nın temellerini böyle atmıştık. LGBT kurtuluş hareketinin içinde yer alan sosyalist unsurların, birer proje ofisine dönüşen dernekleri “içeriden dönüştürmek” gibi beyhude, umutlarının öğütülmesiyle sonuçlanması kaçınılmaz olan bir uğraşa girişeceklerine yapmaları gereken tam da budur: İdeolojik olarak liberalizmden, ekonomik olarak ise Batılı devletlerin fon kaynaklarından ‘bağımsız’ örgütler kurmak.

Meselenin ikinci boyutu, kapsamlı bir kuşatma operasyonuyla karşı karşıya LGBT’lerin nasıl örgütleneceğiyle ilgili. Sürekli liberal dernekleri eleştiren, onların ‘iç yüzünü’ teşhir etmeye odaklanan, LGBT’lerin sorunlarını ikinci plana iten bir söylemin herhangi bir başarı şansı bulunmuyor. Bu söylem LGBT’leri örgütlenmekten soğutmakla kalmıyor, genel olarak LGBT kurtuluş mücadelesini itibarsızlaştırıyor.

LGBT’leri örgütlemeyi önüne koyan sosyalist bir örgütlenmenin yüklenmesi gereken asıl nokta, liberal oluşumların ideolojik konumlanışları gereği boş bıraktığı alanlar olmalı. Söylemindeki uçsuz bucaksız radikalliğin altında kendine sistemde yer edinme arayışı yatan, çokkültürcülük adına yükselen gericiliğe açıktan tavır alamayan liberal örgütlerin, “Yeni Türkiye” ile giderek daha büyük bir uyumsuzluk yaşayan LGBT’leri kapsamasının sınırları var. Bu sınırların ötesi, sosyalistleri inisiyatif almaya çağırıyor.

Türkiye'deki ana akım LGBT örgütleri bir yandan aydınlanmacılığı, laiklik mücadelesini, gericilik karşıtlığını küçümsemeye devam ededursunlar, LGBT kurtuluş mücadelesinin ülkemizin tanık olacağı yeni bir aydınlanma dalgasının temel unsurlarından biri olması, bu aydınlanma hamlesinin ise anti-kapitalist olması kaçınılmaz.