Bir katliamın düşündürdükleri: Kapitalizmde ekonomi dışı zor önemlileşirken, devletin mafyalaşma eğilimi

Tevfik Taş

Blog: Serbest Kürsü

Kapitalizm, iktisadi olanı kendisinden önceki iktisadi/sosyal biçimlerden farklı olarak başat kılmayı başaran sistemin adıdır. Kırbacın yerini ücret alırken, Marx'ın özgün deyimi ile, emekçi de ''kuş  serbestliğinde hareketlilik''e* sahip olur. 

Feodal düzen yıkılırken bu kuş serbestliğindeki hareketlilik, özgürleşme olarak karşılık bularak, emeğin sermayenin taleplerine uyarlanması ile sürmüştür. Ta ki, tekelci kapitalizme kadar. Reel sosyalizmin hayat bulması tekelci kapitalizmin hareket alanını sınırlandırıp, sisteme ''sosyal bir çehre'' kazandırmıştı.

Kapitalizmin mafyalaşma eğilimini öteleyen asıl unsur Sovyetler Birliği'nin varlığıydı. Ekonomi dışı zor'un tekelci düzende liberal çerçevede kalması uzun vadede imkânsızdı(r). 

Nihayetinde de öyle oldu: Soğuk Savaş'ın özel koşullarında sisteme içkin olan mafyalaşma eğilimi, dışa dönük olarak başat bir karakter kazanmıştı. Kendileri açısından bu ''risk'' ortadan kalkınca, içe dönük asli faşizan yapıların türemesinin bereketli toprağı da ısınmış oldu.

BİR LİBERAL DEVLET KAVRAMI: DERİN DEVLET

Yaygın ve yaygın olduğu kadar da yanlış liberal doktrine göre, iki devlet vardır. Derin devlet addedilen devlet, liberal demokrasilerde denetim dışına çıkan bürokratların arızası olarak betimlenir. Bu 'arıza', seçilmişlerin atanmışlar üzerindeki hakimiyeti ile aşılabilir olarak tarif edilir.

Soğuk Savaş döneminde bir yandan Sovyetler Birliği ve sosyalist bloğun sosyalleştirici etkisine sınırlarını kapatamayan kapitalist/emperyalist sistem, diğer yandan da ''derin devlet'' adı verilen antikomünist örgütlenmeleri hayata geçirmekte gecikmedi. 

Gladio, Özel Harp Dairesi hep bu ''ihtiyacın'' ürünü olarak şekillendi. Önce Sovyetler Birliği'ne ve içeride yükselen işçi sınıfı hareketine karşı örgütlenen paramiliter yapılar, Sovyetler Birliği'nin çözülmesi sonrasında başka bir sürece doğru evrildi.

Kârın düşme eğilimi ve sisteme içkin ölümcül rekabet, sınıflı toplumun doğasına içkin mafyalaşma eğilimini harekete geçirdi. Kıtalar arasındaki emek pazarının değişkenliği, göç taleplerini kışkırtırken, ''göç fazlası''nı regüle etmek için faşist gruplara alan açıldı. Medyanın kişiye özel hale gelmesi, istihbarat örgütlerinin artan hareket alanı, işçi sınıfı hareketinin zayıflığı derken ''yalnız kurt''ların avlanmasına olanak yaratan bir mafyalaşma atmosferi doğdu.

Yalnız kurtlara alan açan atmosfer, istihbarat örgütlerinin doğrudan ya da dolaylı yönlendirmesi ile bildik boyuta ulaştı: 

NSU davası mı?

Üç kafadardan oluşan terör!

Norveç'teki Breivik'in terörü mü?

Akli dengesi sorunlu birinin yaptığı iş!

Yeni Zelanda'daki Tarrant'ın katliamı mı?

Hristiyanlığı gerekçe edinen bireysel bir şiddet düşkünlüğü!

''15 DAKİKALIĞINA ÜNLÜ OLMAK'': KİŞİSEL ÜNLENME FENOMENİ

Pop ikon yaratıcısı Andy Warhol, ''Her birey bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak'' demişti. Aforizma ve fragmanlarla "düşünen" dünyaya iliştirilen bu söz, olağanüstü bir gerçeklik düzeyi yakalamıştı.

''Bağlam'' ve ''süreç'' kavramlarından kopuk bir aforizmacılığın, önü sonu ''kişisel ün'' peşinde koşmaya açılacağını bilmek sürpriz olmasa gerek. Andy Warhol, bu kısa süreli kişisel ünün kitlesel bir fenomen olacağı konusunda kesin olarak haklı çıktı. Warhol bu özlü saptamayı yaptığında, ''ileride olacak bir eğilim''den söz etmişti. Facebook'lu, Twitter'li, Whats App'lı, Youtube'lu dünyamızda bu erken öngörü fazlasıyla gerçeklik kazanmıştır.

Tarihsizleşmiş bir tarihsel süreçten geçiyor insanlık. Tarihi yapan insan, tarihi yaptığının ayrımında değil. Marx'ın Kapital'de meta fetişizmi diye tarif ettiği olgu, gündelik hayatın hemen bütün veçhelerine sirayet etmiş durumda. 

GÖRÜNÜR OLMAK İLE GÖZETLEMEK ARASINDAKİ DİYALEKTİK

''Görünür olmak'' ile ''gözetlemek'' arasındaki diyalektik ilişki hiç bu dönem kadar birbirini besleyen bir karakter kazanmamıştı. Başkalarının hayatına bu dönemde olduğu kadar hiç ''merak'' salınmamıştı. Ve aynı anlama gelmek üzere, toplumsallığın geri plana itilip, ''ben var ya , ben'' diye boş böbürlenmelerin para etmişliği hiç bu kadar kayıt altına alınmamıştı. 

Gözetleyen ve kendisi gözetlenmek isteyen birey, aynı şeylerin tüketildiği, özgünlüğün anormal sayıldığı anomaliyi yüceltiyor. Faşizmin bir tanımı da, ''Herkesin susturulması değil, herkesin aynı şeyleri söylemesi'' değil miydi?

Herkes 15 dakikalığına olsa da ''ünlü'' oluyor. Ve sonra saman alevi gibi yok olup gidiyor. Saman alevi atmosferini bilen ''ünlü adayı'' bir, iki, üç, bilemediniz dört saman alevi yaratmak için çırpınıyor. Saman alevi atmosferini sabit değişken alırsak, elbetteki geriye saman sayısını arttırmaktan başka çare kalmıyor.

Hafızasızlaşmış kitlelerin Anders Behring Breivik adını hatırlayanı kaldı mı?

15 Mart 2019'da Yeni Zelanda'daki faşist Brenton Tarrant'ı "unutan" kitlelerin, 2011 yılında 77 insanı katleden Norveçli faşist Breivik'i hatırlaması elbette mümkün olamaz...

ŞAHSİ MANİFESTOLAR İLE TERÖR

Her iki katil de katliamlarından önce oturup uzun uzun ''kişisel manifesto''larını hazırlamışlardı. Her ikisi de sözde ''dava adamı''ydılar. Tapınak Şövalyeleri'ne öykünüyorlardı. Haçlı Seferi'ne çıkmadan önce iç düşmanlarını ''temizleyip'', iyi Hristiyan olduklarını kanıtlayacaklardı. 

İkisi de ''en az 15 dakika ünlü oldu''lar. Brenton Breivik Facebook'da canlı katliam yayını bile yaptı. Oyun zannetmişler, canlı katliam ''yayın''ı kesintiye uğramadı! 

Kokuşan emperyalist/kapitalist düzen, şiddet tekelini sermaye denetiminde özelleştirirken, kişisel görünümlü terörü, devlet terörüne ve onun paramiliter terörünün yanına üçüncü ve yeni bir kategori olarak yerleşti, yerleştirildi.

Saman alevi olmak isteyen katil, tarihin yüzkarası bir dipnotu dahi olamayacakken, verdiği acı ve yarattığı tahribat tarif edilemez boyutlara ulaşıyor.

İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ OLMADAN ASLA

İstihbarat örgütlerinin etkisi olmadan bunca terörün hayata geçirilme ihtimali sıfırdır. 

19 Aralık 2016'da Berlin'deki Noel pazarını kana bulayan Tunus asıllı sığınmacı Anis Amri'nin attığı her adımdan Alman istihbaratının bilgisi olduğu ortaya çıktı. 

Oysa Anis Amri IŞİD'in adamı değil miydi? 

Kullanılışlı İslamcılık, kullanılışlı Hristiyan yobazlığı kadar yönlendirilmeye açıktır. Ortadoğu için ABD tarafından icat edilen IŞİD, Batılı metropollerde yerel istihbaratın dümen suyunda provokatif saldırılar için kullanıldı. ''Şişen'' göçmen sayısını regüle etmek, toplumu dizayn edip, terbiye etmek. Olmadı hedef saptırma, gündem kaydırma aracı olarak...  

Yeni Zelanda'daki göçmenlere dönük katliamın on katı, yüz katı hazırlık Almanya'da var. Neredeyse her Alman kentinde örgütlü paramiliter gruplar, gönüllü katil adayları yaşıyor. 

15 dakikalığına ünlü olma ateşi ile yanıp tutuşan potansiyel katiller ordusunun tek bir kaynağı var: Kokuşmuş kâr düzeni!

Irkçılık, faşizm, terör belasının da tek çaresi sosyalizmdir. Kapitalizm ırkçılığı asla aşamaz. Ne aşmayı ister ne de bunu aşabilecek içsel doğaya sahiptir. Emperyalizm ise faşizmsiz asla yapamaz. 

8 Mayıs 1945'in insanlığa en büyük mirası, faşizmin sosyalizm olmadan asla yenilemeyeceği gerçeğidir.

*''Vogelfreierbeweglichkeit'' 

NOT: Bu makale Boyun Eğme Almanya dergisinin Mart/Nisan 2019 sayısında yayımlanmıştır.