Faşizm ideolojisi ve kökenleri-1

Selçuk Işık

Blog: Serbest Kürsü

Derleyenin Notu: AKP bir yandan tam boy gericileştime politikalarını günden güne derinleştirirken diğer yandan devletin tüm hücrelerine kök salma ‘’sanatını’’ icra etmeye devam ediyor. İktidarı boyunca sermayenin çıkarından başka birşey gözetmemiş ve rantolog bir müteahhit-hükümet haline dönüşen AKP hükümeti’nin zehri bu ülkenin derelerinden, parklarından akarken AKP ise bu toplumun paçalarından çoktan akmaya başlamıştı. Haziran Direnişi bunun en büyük ispatı oldu nitekim. Yeni Türkiye 1. zulüm yılını henüz doldurmuşken hükümet gerek cemaat gerekse Kürt hareketi üzerinden meşrulaştırdığı devlet faşizmini yeni güvenlik yasalarıyla, hukuk üzerinde yapılan ve yapılması planlanan operasyonlarla, eğitimde yapılan gerici düzenlemelerle sağlamlaştırma peşindedir.

Faşizmin doğduğu topraklara, tarihsel sürece uzandığımızda AKP Türkiye’sinin şu anki doğrultusundan, emperyalizm karanlığından önemli kesitler bulmamak işten bile değil. Dünün ‘’Kara Gömleklileri’’ bugünün ‘’Ak Kefenlileri’’ olur mu? Faşizme karşı hattı Birleşik Haziran’da çekebilecek miyiz? ‘’Tayyip her zaman haklıdır’’ AKP seçmeninin değişmez dekaloglarından biri olmaya devam edecek mi?  ‘’İnan, İtaat Et ve Dövüş’’ sloganı bu topraklardaki evrimini tamamlayabilecek mi?

Bekleyip görmeyeceğiz, mücadele edip kovacağız.

SAVAŞ SONRASI KAOS
Birinci Paylaşım Savaşı’nın sonuna eşlik eden sosyal ve politik kargaşa, yüzyılın ilk yıllarının radikal sağını konsolide bir politik hareket yani faşizm formunda karakterize eden çeşitli tutumların (elitizm, ırkçılık, irrasyonalizm, antimodernizm) sigortası haline geldi.

Faşizm 1919’da dünyayı saran kaos, belirsizlik, hayal kırıklığı ve isyan atmosferinden beslendi. Seferberliğin sona ermesiyle eve dönen askerleri işsizlik, ekmek kuyrukları, grevler ve ayaklanmalar bekliyordu. Rusya’da başarılı olan komünist devrim ve uluslararası bir komünist hareketin büyümesi kurulu düzeni, özellikle sosyal, ekonomik ve politik konumlarının doğrudan tehdit altında olduğunu hisseden iş çevrelerini panikletti. Birçoğu, sınırsız bir karşı-devrimci şiddete başvurma eğilimindeki bir gücün durumu ‘’düzelteceğini’’ düşünüyordu.


Berlin’de Sokak Çatışması (1919)

İTALYA'DA MUSSOLİNİ İKTİDARA
Tam da böylesi bir güç İtalya’da ortaya çıktı. Görünüşte nereden çıktıkları belli olmayan, aşırı milliyetçi Benito Mussolini tarafından salık verilen siyah-üniformalı paramiliter gruplar sahneye çıktılar. Lakabı ‘’Siyah Gömlekliler’’ olan Mussolini’nin ekibi sosyalistlere, komünistlere, sendikalılara ve onların sempatizanlarına vahşice saldırmaya başladılar. Mussolini’nin ekibi çok kısa bir zamanda onları devrimin yükselişi karşısında en iyi teminat olarak gören İtalyan iş adamlarının dikkatini çekmeyi başardı. Mussolini’nin Fascisti di Combattimento’suna, diğer bir deyişle ‘’Savaş Birimleri’’ ne para ve destek yağmaya başladı.

Kaos halinden bütünlüklü bir istifade sağlayan faşistler İtalyan siyasetinde ön plana çıkmak için aşırı şiddeti, tutkulu bir antikomünizmi ve kaba kuvveti körükledi. 1921 itibariyle, komünistlerin bertaraf edilmesi ve yerini özel ordusu Siyah Gömleklilerin almasıyla Mussolini İtalya’nın ana siyasi gücü haline geldi. 19 Ekim 1922 günü bir pazar günü İtalyan ve ka­ra faşist bayrakları ile donatılmış bir tren, faşizmi ikti­dara, Romaya götürmekteydi. Roma üzerine yürüyüşün Kral üzerinde yarattığı endişe, sıkıyönetim ilânını önle­miş ve faşist başkaldırısının başarısını sağlamıştı.

Bugün bilinen bir gerçektir ki, Kral işe karışsa idi, Romaya yürüyüş diye isimlendirilen kuvvet denemesi ba­şarısız kalabilirdi. Fakat; Kral, korktuğu sosyalistlere ve sevmediği kiliseyi tutan halkçılara karşı, faşistlere dayan­mayı ve böylece yerini sağlamlaştırmayı elverişli buldu ve âdeta onların işbaşına gelişlerini destekledi (1). Ro­ma üzerine yürüyüş nasıl yorumlanabilir? Faşistler ve fa­şist olmayanlar bunu tabiatiyle değişik şekillerde nitele­mişlerdir. Faşist tarihçi Volpe, Roma Yürüyüşünü, «tam bir ihtilâl» olarak isimlendirmekte, Mussolini'nin kişisel değerlerinin bir zafer yarattığını belirtmektedir (2). Ay­nı övücü sözler, diğer faşizmi öven yazarlarda da kulla­nılmaktadır (3).


Mussolini (ortada) ve önde gelen faşistler

1921 sonrasında Faşist Ulusal Partisi, Mussolini liderliğindeki Büyük Faşist Meclisi tarafından yönetilmiştir. Güç, faşist İtalya’ya göründüğünden çok daha büyük ölçüde nüfuz etmişti. Faşist hareketin tabanı Siyah Gömlekli silahlı milislerdi (squadristi).Siyah gömlek   giyen bu saldırgan birlikle­re «camincia nera - kara   gömlekli» adı da verildi (4).

Bu milis kadroları, ütopik amaçlarla sarhoş olmuş fanatik gençler ile doluyordu. Kendilerine özgü giyimleri, şarkıları ve gaddarlıkları ile bunlar birer kandökücü olmuşlardı. Emekli, eski askerler bu milis te­şekküllerine kumanda ediyorlardı (5).

Squadrismo hareketi, faşizmin büyük sanayiciler ve büyük toprak sahipleri tarafından desteklendiğini kesin bir şekilde ortaya koyuyordu. Faşizm bir burjuva hare­keti, ihtilâli halinde emekçi sınıfa karşı çıkıyordu (6).


Il Duçe (‘Lider’) Konuşma Yaparken

'İNAN!, İTAAT ET!, SAVAŞ!'
Artık faşizm kazanmış­tı. Nitekim, umulmadık bir hız içinde faşizm totoliter sis­temini kuruyor ve gerçek amacına ulaşıyordu.

Faşistlerin meşhur “İnan!, İtaat Et!, Dövüş!” sloganı her bir okul çocuğuna ezberletilen şu 10 emirde vücut buluyordu:

  • Faşistlerin ve özellikle askerlerin sürekli bir barışa inanmayacakları bilinmelidir.
  • Hapis cezası mutlak suretle hak edilmiştir.
  • Ulus, bir teneke petrolün dahi koruyucusudur.
  • Yol arkadaşın öncelikle seninle yaşadığı için ikincisi senin gibi düşündüğü için kardeşindir.
  • Tüfek ve palaska sana boşa paslansın diye değil, savaş için muhafaza edilmek üzere verildi.
  • Sakın ‘’Hükümet öder...’’ deme çünkü ödeyecek olan sensin ve Hükümet senin uğruna üniformayı giymeyi  arzuladığındır. Dsiplin orduların ruhudur; o olmaksızın askerler yoktur, sadece şaşkınlık ve yenilgi vardır.
  • Gönüllü biri itaatsizlik yaptığında hiçbir hafifletici koşul gözetilemez.
  • Yukarıda sayılanlardan yalnızca biri kalbinizin bir parçası olmalı: Duce’nin hayatı
  • Mussolini her zaman haklıdır.


Faşist Ulusal Parti Bayrağı

«Deste» şeklinde tercüme edilebilecek olan Faschi te­rimi, latince fasces kelimesinden türetilmiştir. Bir çok     değneğin bir araya gelmesi ile meydana gelen demete de fascio adı verilmiştir. Ortasında bir balta olan değnek de­meti eski Romada kudret ve iktidarın sembolü olmuştur.

3 Ocak 1925'de parlamentoda -eğer faşizm, bir suç işleme cemiyeti ise, ben onun başıyım konuşmasını yapıyor olacaktı Mussolini ve tarih günümüz kapitalizminin bizlere hiç de yabancı olmayan faşizan yanından önemli kesitler sunacaktı:

26 Kasım 1925’te, bütün cemiyetler polise üyeleri­ni bildirmek zorunda bırakıldılar.

28 Kasımda, Gorriere üelia Sera gazetesinin direktörü Albertini gazeteden ay­rılmak zorunda bırakıldı ve gazete faşistleştirildi.

24 Ara­lık 1925'de kabul edilen bir kanun ile devlet sekreteri di­ye de anılan hükümet başkanının olağanüstü yetkilere ve kanun kuvvetinde kararname çıkartma hakkına sahip ol­ması sağlandı. Bu şekilde Mussolini hiç bir denetim ol­maksızın istediğini yapabilmek hakkına kavuşmuş ve par­lamento gerçekte yetkisiz bırakılmıştı.

31 Aralık 1925'de, basın alanını düzenleyen bir kanunla, gazetecilik yapabil­mek hakkı sadece «Sindacato Nazionale fascista dei Gi-ornalisti» denilen bir faşist basın sendikasına üye olanla­ra tanındı ve bu şekilde bütün basın siyasî iktidarın dene­timi altına sokuldu.

31 Ocak 1926 tarihli bir kanunla da, yurt dışında bulunan muhalifler vatandaşlıktan çıkartıl­dı. Aynı tarihli diğer bir kanunla, hükümete kanun kuvve­tinde kararname yayınlayabilmek imkânı verildi ve bu şekilde uygulamada parlamenter sistem kaldırılmış ve tam şeflik düzenine geçilmiş oldu.

3 Nisan 1926'da kollektif iş anlaşmalarının değer taşıyabilmesi faşist sendikala­rın kabulüne bağlandı ve grev hakkı kaldırıldı.

Aynı yılın 6 Nisanında çıkartılan bir kanun ile valiler sınırsız bir yetkiye sahip oldular. Bu şekilde, taşrada devletin daha üstün bir otoriteye sahip kılındığı ileri sürülüyordu.

5 Kasım 1926'da bütün muhalefet gazeteleri kapatıldı, bütün partiler feshedildi ve faşist sisteme karşı olan politik ör­gütler dağıtıldı. Milis kumandanlarının emrinde bir araş­tırma gizli polisi kuruldu, bütün faşist olmayan sendikalar kaldırıldı, dışarıya çıkmak isteyenlere pasaport verilme­mesi kararlaştırıldı.

9 Kasımda da 120 muhalefet millet­vekilinin seçim belgeleri iptal edilerek milletvekillikleri kaldırıldı ve bunlar devlete karşı bozgunculuk yapmak, başkaldırmakla suçlandılar.

25 Kasım tarihinde kabul edi­len bir kanun ise İtalya'da  faşizmi koruyucu ceza kural­larını da getirmekle faşist sistemi yerleştirmiş oldu.

Bunun yanında faşizm sosyalist harekete saldırmayı ihmal etmiyordu; örneğin 1920 yılında 2.000.000 olan Çalışma Genel Konfederasyonu üyeleri 1925 yılında 200.000 den aşağıya düşmüştür. İşçi örgütlerinin yasaklanmasından sonra da, faşizme karşı olan işçiler, özellikle Komünist Partisine bağlı örgütler içinde gizli olarak çalışmışlardır (7).

Bütün bu zorbalığa, kan dökücülüğe rağmen, 1926 — 1945 yılları arasında geniş başkaldırılar gerçekleşecek ve bir çok va­tansever faşizmin kurbanı olacaklar ve bu kavga faşizmin sonuna kadar sürecektir. Buna derlememizin ikinci bölümünde değineceğiz.


(1) CAROCCI, G., 21. Mussolini daha önce, rejimin de­ğişmesi için krallığın kalkmasının şart olmadığını belirterek, kralın desteğini ve inancını sağlamıştı. Mussolini E. Ludvig ile konuşmasında, kralın iki defa sıkıyönetim kararını imza­ ladığını belirtmiş ve kral sıkıyönetimi ilân etse dahi, Po va­disi elinde olduğu için hareketinin başarı sağlayacağını be­lirtmiştir: bk. LUDVİG,  E., 81  - Ayrıca bk. GORGOLINI,  151.

(2) VOLPE,   G.   112. 

(3) Roma üzerine yürüyüşün geniş anlatımı için bkZ. QUESSANT, M., 165 ve s. . PIERI, P., Ricordi di un ex - com-battente, in Fascismo e antifascismo I, 119 - VALERI, N., 103  v.s. QUESSANT, M., 190. övgüye katılan bir Türk yazarı için  bk. SİNANOĞLU, N. 118-121.

(4) Her fasci, bir veya daha fazla «squadre di combatti­ mento» dan meydana gelmekteydi. Kendilerine has, selâmları, bağırmaları ve hareket şekilleri olan faşistler, siyah gömlek giymekteydiler. Siyah, ölüm bahasına hayat için savaşmak an­lamına geliyordu. Süslü siyah bir kravat bağlayan faşistler bir nev'i fes de giymekteydiler. Bk. VOLPE, 64.

(5) Geniş bilgi için bk. SCHIAVETTI, F. Lo squadrismo, in Fascismo e antifascismo I, Milano 1962, 124 v.s.

(6) SCHIAVETTI, F.,  126.

(7) AMENDOLA,   G.,   221