Hepsini biliyoruz hikayelerin, çünkü anlatılan hikaye bizim

Özgür Taban

Blog: Serbest Kürsü

"Gece gündüz çalışmama rağmen, yemek paramı bile vermiyorlardı staj yaparken” diye söze giriyor, 2020’yi kazanmak için düzenlediğimiz etkinliklere davet videolarımızın birinde bir genç.

“Bu düzende sadece çalışıp, karnınızı doyurup, uyuyabiliyorsunuz, başka hiçbir şeye ne vaktiniz ne paranız kalıyor” diye eklemiş diğeri. 

“Mali sorunlardan dolayı üniversiteye gidemedim, çalıştığım mağazada da ölmediğin sürece izin vermiyorlardı” diyor başkası, bir başka videoda. “Üniversitedeyken hepimizde aynı, mezun olunca iş bulamama korkusu vardı, arkadaşlarımızın üzerine basmamız öğretiliyordu” diyor üniversiteye gidebilmiş olanı.

“Emeğinin karşılığını alamadığın bir sektör bizimkisi” demiş, direnişleri boyunca yanında oluşumuzdan aramıza katıldığını gülerek belirten tekstil işçisi, eklemiş; “Hangi sektörde emeğinin karşılığını alabiliyor ki insan Türkiye’de?”.

“Haberleri izlerken ne olacak bu çocukların, memleketin hali, insanlar artık yaşayamıyor diye sinirleniyordum” diyor emekli olduktan sonra yoldaşımız olmuş bir başkası. 

“Kadın olduğum için işyerindeki ev işlerini de bana yaptırtmaya çalışıyorlardı; yapmak istemediğimde mobbing’e başladılar” şeklinde anlatmış yaşadıklarını diğeri. “Fabrikada çıkan yemeklerin kötülüğüne itiraz edince, kimse konuşmuyor sen de sesini çıkarma dediler” diyor bir diğer yoldaşımız. 

11 yaşından beri, 20 senedir çalışıyorum diyor bir başkası. Sabah 11 akşam 10 çalışıyor ötekisi bir restoranda; haftanın hafta sonu olmayan bir gününde patronlarının keyfine göre izin kullanabildiğini ekliyor.

Bilmediğimiz bir şey söylemiyor aslında hiçbiri. Söylediklerinin hepsini her gün yaşıyoruz, görüyoruz, okuyoruz. Farklı sektörlerde, eğitim seviyelerinde olmamız, tecrübemiz çizdiğimiz resmin bütününü değiştirmiyor. 

Çünkü patronların sömürdüğü emeğimiz ortak. Her fırsatta ellerini uzattıkları cepler bizim ceplerimiz. Yaşattıkları iş bulamama, işsiz kalma, gelecek kaygısı aynı. İşsizlikle, dincilikle, zorbalıkla terbiye etmeye, sesimizi kısmaya çalışmaları aynı.

Aç yatmalar, dinlenemeden ertesi gün işe gitmeler, sadece gündelik ihtiyaçları karşılayabilmek için ikinci, üçüncü işlerde çalışmalar, okurken çalışmak zorunda olmak, hastayken dahi izin alamamak, ek mesailerin zorunluluğunun da, ödenmemesinin de normalleşmesi, sesimizi her yükselttiğimizde, itiraz ettiğimizde kapının önüne konulmalarımız ortak.

Hepsini biliyoruz hikayelerin, çünkü anlatılan hikaye bizim. 

Ama işte, tam da bunu fark ettiğimizde değişiyor hikayemizin seyri! Hayatlarımıza çalınan bunca karaya rağmen umutsuzluk alt oluyor yalnız olmadığımızı görünce! Değiştirme cesaretini buluyoruz kendimizde, hoşumuza gitmeyen her şeyi!

Yerlerine yenilerine koymak için elimizi taşın altına sokuyoruz, aynı bizim gibi, bizimle aynı şeyleri isteyen insanlarla, senelerin öğretisi “böyle gelmiş böyle gider”i yırtıp atarak..

Birimiz Boyun Eğme satışında koluna girmiş o sırada Nâzım okuyan diğerinin, yine Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'ne yakın bir yere laflamaya götürüp, birlikte mücadele etmeye çağırmış. Ne gurur, yine videoların birinden öğreniyoruz.

Diğerimiz, kendi kendine sinirlenmenin faydası kime deyip, partimize sürüklemiş kardeşini, ne haklı!

“Hayalim gençleri eğitmekti, yarına taşımaktı” diyenimiz; sınıfsız, sömürüsüz geleceğin bir araya gelerek, örgütlenerek, mümkün olabileceğini anlatmaya başlamış bile çalıştığı işyerindeki gençlere, ne mutlu!

1 Mayıslar’da, mitinglerimizde, etkinliklerimizde kalabalığımız tazeliyor ya gücümüzü, umut serpiyoruz ya; henüz partimizle tanışmamışların dimağına bile… O serptiğimiz umutla partimize katıldığını söylüyor ötekisi!

Nefes alamadığı, üzerine gelen binalardan, gericilikten semt evlerimize sığınanlarla birlikte taşıyoruz semt evlerimizden; bizimle aynı dertten muzdariplerin hayatlarına!

Patronların ensesine birlikte binip, direniş-grev örgütleyip, gönüllerince at koşturmalarının önüne geçiyoruz; özel okullarında, bankalarında, fabrikalarında, ama ne gam!

Ne mutlu ve umutlu ki, her yeni yoldaşımızla yeniden hatırlıyoruz neden boyun eğmeyip, mücadeleyi seçtiğimizi!

Her yeni yoldaşımız yeniden doğruluyor mücadelemizin haklılığını!

Her yeni yoldaşımızla partiyle tanıştığımız ilk günün heyecanı sarıyor benliğimizi!

Her yeni yoldaşımızla daha da güçlü oluyoruz, inancımız pekişiyor her yeni yoldaşımızla!

Kuracağımız özgür Türkiye’ye; eşit, sömürüsüz, aydınlık ülkemize daha da yakınlaşıyoruz!

Hoş geliyor her yeni yoldaşımız mücadelemize! Partimizin gözü, kulağı, yumruğu, aklı olmaya! Umudu büyütmeye biz yoldaşlarından başlayarak, güneşli günleri birlikte getirmeye!

Ne hoş ve ne mutlu geliyor!