Birleşirsek yenebilir miyiz?

Özgür Hüseyin Akış

Blog: Serbest Kürsü

Galibiyet veya yenilgi için ilk önce bir piste çıkmak gerekir. Türkiye’de sosyalistler bu piste çıktılar mı? Rakipler belli ama sermaye sınıfı( Sosyal demokratlar, liberaller, Emperyalist ülkeler vb.) İşçi sınıfı(Komünistler, sosyalistler) maçın başlamamasına rağmen neden yenilmiş olalım ki?

Tarihi çok geriye almayıp son on üç yılı referans alalım.

Erdoğan gerçekten nefret simgesi olmak için elinden geleni ardına bırakmadı. Onun öncülüğünü yaptığı AKP’de siyasete yeni bir soluk getirdi. Derdi 1923 Cumhuriyetinin ileri kazanımlarını, yani 2002 ‘ye kadar kalan kısmıyla hesaplaşıp, Sermayenin parmağına diken batmadığı, Emperyalist ülkelerin, ülkemizde ve bölgemizde at koştururken suyunu yemini tedarik edip, toplumun referanslarını da gericilikle harmanlayıp mutlu huzurlu bir Türkiye muradı, peki bunların bazılarına ya da tamamına karşıysan ne yapacaksın? Muhalefet edeceksin mecliste çıkardıkları yasaları Anayasa mahkemesine götüreceksin, Sonra Köşke gönderip veto ettireceksin, bunlar kesmezse kapatma davası açacaksın AKP kapatılacak bir de Ordu muhtıra verince her şey güllük gülistanlık olacaktı.

Sakın yanlış anlaşılmasın bu yaşananlardan, kavganın başladığı anlamı çıkmıyor. AKP canının yanmadığı bu süreçte manevra alanlarıyla sonuca gitmesini bildi. 2007 seçimlerinden sonra ise muhalefetin nasıl yapılacağını da yine kendisi belirledi. Çünkü kendi öz gücüne güveniyor ve atağa geçecek yeni bir döneme merhaba diyordu.

AKP üçüncü seçim başarısıyla birlikte baştan söylediğimiz rejimin altyapısını oluşturup üstüne kat çıkmaya başladı. Tekel işçileri Ankara’nın göbeğine çadırları kurunca ayağına ilk diken battı iktidarın. Bülent Arınç o dönemde Meclisteki muhalefet beni korkutmuyor, ancak sokaktaki muhalefet beni korkutur, diyerek mesajını verdi.

Peki, sonrası Anayasa değişikliği yani demokrasi ve özgürlüklerin önünü açacağı iddia edilen 12 Eylül Referandumu, yetmez ama evetler, bir tarafta TKP, ÖDP, HALKEVLERİNİN hayır dediği bir taraf, AKP bu sandığında galibi.

Bu kaçıncı zafer, 2011 seçimleri bir galibiyet daha.

Nakavt, nakavt, nakavt…

İşçi sınıfı Cumhuriyetin ’in kuruluşundan sonra, bir zafer elde etti mi? Kazanımlardan bahsetmiyorum.

Cumhuriyet, Sermaye sınıfının hükmü dâhilinde, toplumun, siyasetin, uluslararası siyasette dâhil belirleyicisi oldu. Burada bir değişme olmadan hüküm işçi sınıfının eline geçmeden bir zafer söz konusu olamaz.

Yıl 2013 tarihimizin en muazzam halk hareketiyle karşı karşıyayız. Düzeni bütünüyle karşısına alıp gerçek bir kavganın başlamasına sebebiyet veremiyoruz.

Ama AKP’yi en zor durumda bıraktığımız, umudu büyüttüğümüz zamanları yaşadık.

AKP bu alanda savaş vermek istemiyordu. Bu alan kontrolsüz bir alan, nereye gideceği belli olmayan bir alan hem de. Meclisteki partilerden birisi sokakta darbeyi gördü. Kimisi de meclisin meşruluğunu sarsmamak gerektiğini anlatıp, AKP’nin sahasına çekti mücadeleyi.

Sonrasında ne mi oldu? Bir yerel seçim zaferi, ardından cumhurbaşkanlığı seçim zaferi, sonra mı? 1 Kasım zaferi, bu zaferlerin bir yenileni yok mu?

Net bir cevabı var; Hayır.

Biz seçimlerde kazanacağımızı düşünmedik ki?

İşçi sınıfı birleşsin, kavgayı da sermaye sınıfına karşı seçimlerde versin diyecek kadar tarih şuurundan uzak değiliz (Sosyalistler, Komünistler).

Bize kazanım değil zafer gerekli. Kavgayı sermaye sınıfının istediği alanda verecekte değiliz. Pisti biz belirleyeceğiz, örgütlü olacağız, bilinçli olacağız.

Savaş başlamadan kendi seçimlerinin mağlubunun biz olduğumuz aldatmacasına pirim vermeyeceğiz.

Hazırlanacağız, ülkemizi terk etmeyeceğiz, örgütleneceğiz biz kazanacağız.