Umudun aklı ile iradenin öfkesi

Özenç K. Demir

Blog: Serbest Kürsü

Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi 27-28 Aralık günlerinde 1500 delege ile Ankara’da toplandı.

Toplantı salonları sıcaktı. İçerik sıcaktı.

AKP düzenine tepki sıcaktı.

Çeşitli yerelliklerden gelen toplumsal dinamiklerin heyecanı sıcaktı.

Öfkenin sıcaklığı ve yıkıcılığı güzeldir, heyecan verir.

Ama, ortada hepimizin yanıtlaması gereken bir soru vardı: Ne yapacağız? Ne yapmalı?

Bu soruya; öncelikle siyasal içeriği düşünerek, siyasal biçim ile yanıt vermek gerekiyordu.

Toplumsal dinamiklerde ve yerelliklerde bilenen öfke ve heyecanın netleşmesi, odaklanması ve gerçek bir toplumsal örgütlenme yaratması gerekiyordu.

Özetle; ortak öfkeyi, ortak biz olan “Haziran”ı, ortak kimlik olan siyasi çizgiyi, toplumsal alanda var edecek bir açılım ortaya konması gerekiyordu.

Bu sorulara yanıtlar verilmesi gerekiyordu.

Bu sorulara yanıtlar verildi. Yanıtları toplantıların sonunda açıklanan Sonuç Bildirisi’nde okumak mümkündür.

Sonuç bildirisinin; toplantının içerik ve odaklanma anlamındaki donanımını artırdığını ve bu anlamda bir derinleşme sağladığını söylemek mümkündür.

Birleşik Haziran Hareketi 9 Şubat’a kadar kilitlendi.

BHH, bünyesinde barındırdığı toplumsal dinamiklerin “gericiliğe karşı laiklik için ayaktayız" sloganı etrafında kenetlendi ve 9 Şubat Eğitim Boykotu kararı etrafında kilitlendi.

Bu kilitlenme; kenetlenmeyi ve ilerlemeyi sağlar. Bay Diktatör kusura bakmasın, hükümeti “demokrasi ve hukuka geri dönmeye çağıran, yıllarca solun Türkiye’nin siyasal ve kültürel dokularından silinmesi için uğraşan sağlı-sollu liberaller kusura bakmasın, solun iç kültürüne “teşne olup” uzun yıllardır ülkede solcu olmayı “değiştirici/dönüştürücü ve kurucu iddialardan“ uzak durmak olarak resmedip “hazıra konanlar” kusura bakmasınlar.

BHH yürümeye başladı. BHH uğraşacak, didinecek ve Haziran’ı yeniden ayağa kaldıracak. Örgütlü bir biçimde “yeni bir Haziran” ortaya çıkartacak.

Toplantının sonucunu ve Haziran Hareketi’nin önümüzdeki bir aylık süreçteki güncelliğini bu şekilde ortaya koyabiliriz.

İLK GÜN NELER OLDU?
İlk gün siyasal tartışmaların ve heyecanın olduğunu, ama bu tartışmaların doğrudan ve etkili bir biçimde karar tasarılarında şekillenecek olan yönelim ve odaklanmayı “mükemmel” bir biçimde şekillendiremediğini söylememiz gerekiyor.

Heyecan dozu yüksek, ama siyasi odaklanması heyecanına nazaran düşük konuşmalarının olduğunu tespit etmemiz gerekiyor.

Mızıkçılık olsun diye değil. Yüz binlerin ve milyonların hareketi haline getirmek istediğimiz Haziran Hareketi’nin bugünü ve geleceği için.

Sözün kıymeti ve etkisini artırmak, eylemin kuvveti ile buluşturmak için.

Bunun için iç kültürümüzü zenginleştirici, enerji verici ve yaratıcı bir biçimde geliştirmeye ihtiyacımız var.

Bu ihtiyacı kahırlanıp “nerede yanlış yaptık?” sorularını daha bol sorarak gideremeyeceğimiz de açık. Biz ancak, ”nasıl toplumsallaşırız, nasıl ilerleriz, bu memlekette solun değerleri etrafında örülecek bir toplumsal örgütlenmeyi nasıl inşa ederiz?” sorularını sorarak ve yanıtlayarak iç kültürümüzü yenileyebiliriz.

İKİNCİ GÜN NELER OLDU?
İkinci gün öfke, akıl, doğrultunun bileşkesinden umut çıktı.

Laf olsun diye söylenmiyor, umut hissediliyordu.

Odaklanmanın önemli olduğu, doğrultunun ise güçlendirdiğini gösterdi.

Öfkenin yaratıcı bir akılla büyüdüğü, öfkenin siyasetinin ise yalıtkan değil iletken bir siyaset dili ile toplumsal örgütlenmenin enstrümanı olduğu görüldü. Toplumsal örgütlenme büyür ve serpilir ise burada neşenin de yeşereceğini, toplumsal örgütlenmenin neşe ile büyüyeceği ortaya çıktı.

Birleşik Haziran Hareketi ilk günün heyecanını korudu, ikinci gün akıl ve doğrultuda netleşti.

Siyasi tartışma başlıklarında tartışmalar yaşandı.

Farklı toplumsal dinamiklerin “AKP’nin ve siyasal/toplumsal sistemin” kritik bir noktasında odaklanmak konusunda netleşmeye başladığı görüldü.

Sonuç Bildirisi yazıldı.

“Çocuklarımızı ortaçağ karanlığına teslim etmeyeceğiz. Çocuklarımız için ayaktayız!

İlk barikatı kuruyoruz!

Dindar ve kindar bir nesil yaratmak için dayatılan eğitimde gericiliğe izin vermeyeceğiz!
Gericiliğe karşı laiklik için ayaktayız!
Sokaksa sokak, boykotsa boykot!

Bizi kavgaya davet ediyorlar, davetleri kabulümüzdür!”

Yani BHH diyor ki;

“Defansa gel, biz toplandık, hücum yapacağız. Ayağa pas yapacağız. Topları; sömürücüye, cemaatlere, ”modern güçlere”, liberallere, uzlaşmacılara şişirmek yok. Emekçiler, yurtseverler, ilericiler birbiriyle paslaşacak. Eğitim kanadından atak yapacak. Geleceğimizi karartanlara aydınlık yanıtlar vereceğiz. 9 Şubat’a kadar paslaşalım, kanatları kullanalım. 9 Şubat’ta hepimiz gericilerin ve yobazların ceza sahasını kuşatalım.”