Özgecan'ın anısına ya da Sezuan'ın İyi İnsanları

Okan Türkanıl

Blog: Serbest Kürsü

Dün gece öğrendim haberi. Hayat o kadar hızlı akıyor ki bazı şeylere vakit ayıramaz oluyorsunuz. İstemeseniz de bazı haberleri atlıyorsunuz. Bazı haberler çok sıradanlaşmaya başlıyor, tıpkı kadın cinayetlerinin artık kanıksanmaya başlaması gibi...

Dün gece öğrendiğim, 20 yaşında üniversite öğrencisi Özgecan Aslan adında bir genç kadının önce tecavüze uğrayıp, sonrasında yakılıp, dereye atılması haberiydi.

Yakılarak öldürülmek istenen bu memleketin en değerli yazarlarından Aziz Nesin Madımak katliamı sonrası yazdığı Sivas Acısı şiirinin sonunda diyordu ya;

"Suç ne bende ne de sende
Suç seni karanlıklara gömenlerde..."

Suç bizi bu karanlığa itenlerde. Suç her gün bir yenisi daha eklenen kadın cinayetlerinden sonra hiçbir şey yapamayan bizlerde. Suç cinayetlerin sıradanlaşmasında. Suç medyanın haberleri veriş şeklinde. Suç öldürülen kadınlar hakkında çirkince yorum yapanlarda. Suç o iğrençliğin içinde sadece "allah rahmet eylesin" diyenlerde...

Suç hepimizde...

Her gün sokağa çıkarken kendini kapatmak zorunda olan kadınlar, yanındaki insana korkuyla yaklaşan, sevdiğinin elini tutamayan, onu öpmeyi dahi düşünmek bile istemeyen kadınlar. Çocukluğundan beri hor görülen, okuması istenmeyen, dünyası sadece ev ve çevresinde olmaya itilen kadınlar.

Geldiğimiz nokta artık kadınların dövülmesini çoktan geçti, artık yakılıyorlar. Sadece bedenler değil, bizim yüreklerimiz de yanıyor.

Hatırlar mısınız bir kadın, kanser hastası, ilaç parası olmadığı için bakandan yardım istiyordu. Bakan cebinden para çıkartıp uzattı. Ben o anı yaşadığımda yerin dibine girmek istedim. Herkesin adına utanan yine bendim...

Gericilik Türkiye'de gitgide büyüyor. İçimizdeki canavar bizi ele geçirmeye, bizi yozlaştırmaya devam ediyor. Karanlık bir çağ tekrar açılıyor. Bu sefer silahlarla değil, insanlığımızı yok ederek bizi bitiriyor.

Bu toplumun yarısının artık vicdanı yok.

Öldürülen, hem de yakılarak öldürülen bir genç kadının ardından yazılan iğrenç yazıları okuduğumda bunu bir kez daha görüyorum. Bunlardan utanmaya artık ne vicdanım ne de insanlığım yetiyor.

Söz bitti. Dün geceden beri gözlerimden süzülen damlalar kurudu. Artık her gece düşündüğüm diğer bütün öldürülen kadınlara bir yenisini daha eklediler.

Brecht'in Sezuan'ın İyi İnsanı adlı tiyatro oyununda yazdıklarını hatırlıyorum her seferinde, ve mücadele etmek, karanlıktan kurtulup aydınlığa çıkmak için siz insanlara sesleniyor geçmişten gelen ses:

"Ey mutsuzlar! Kardeşlerinizi boğazlıyorlar, göz yumuyorsunuz.
Çığlıklar duyuluyor, ama siz susuyorsunuz.
Aramızda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki,
Sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz.
Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burası, sizler nasıl insanlarsınız!
Haksızlık varsa bir yerde eğer ayaklanmalı insan.
Ayaklanma olmuyorsa batsın o şehir yerin dibine.
Yansın bitsin, kül olsun karanlıklar basmadan!”