Yılmaz Güney olamayınca

Ogün Hakan

Blog: Serbest Kürsü

Sadece karikatürü olabilirdi.

Onu bile olamadı. Üstüne oturmadı bir türlü.

Ezikti ve hep üstünde Güney vardı.

Oynadığı  filmlerinde çok çabaladı ama hep eğreti kaldı. Benzemeye çalıştığı Güney’in tavrı ağır geldi.

Taşımaya yeltendi ama beceremedi.

Kadir İnanır pozuna büründü, onu da beceremedi.  Daha kötüsü oldu.

Sadece sert yapabildi!

Sol takılmaya çalıştı bir dönem, o da yordu.

İlle de Güney’di hedefi ama ne dünya görüşü ne de çapı buna uygundu. İddiası yoktu bu hayatta.

Kolaycıydı çünkü.

 En büyük kaybı hep başkası olmaya çalışmaktı; kendisi olmayı hiç düşünmedi.

Oysa buydu işte…!

Yancıydı!

Başkalarının hayatından rol çalmaya çalışan, poz kesen, ezik ve maço!

Bir dönem sol maçoyu oynadı, sonra hümanist maçoyu, tutmadı, olmadı.

Sonunda yanaştı iyice…

Hiç bir şey olamamanın acısını Erdoğan abisiyle Davutoğlu dayısına yanaşarak çıkardı.

Öfkesini, hıncını Erdoğan güzellemeleri yaparak kustu.

Sadece kustu evet.

Erdoğan için bir küçük çocuğu, sokak ortasında katledilen bir taze baharı, Berkin’i sattı!

Yılların birikimiydi kustuğu, üzerine çöken yükten de kurtuldu böylece.

Davutoğlu yedeklemesiyle bişey olmaya çalışacaktı.

Yeni rolü buydu!

Unutulur mu bu yeni rolü, sanmam.

Nuri Bilge Ceylan unutur mu?

Gezi’de öldürülen çocuklarımız unutur mu?

Unutan Yavuz Bingöl olsun…