Ken Loach'un yeni filmi: Üzgünüz, size ulaşamadık!

N.E.

Blog: Serbest Kürsü

Çocukları uğruna her türlü zorluğa katlanan sevgili annem ve babama

Ken Loach'un bu yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan son filmi "Üzgünüz, size ulaşamadık!" günümüz İngilteresi'nde "sıfır süreli sözleşme" ile çalışmak zorunda kalan iki çocuklu bir ailenin ayakta kalma mücadelesini anlatıyor. Film Ekimi'nde ilk kez seyirci karşısına çıkan film, yaklaşık bir ay sonra vizyona girecek. 

İstatistiklere baktığımızda İngiltere'de 4,7 milyon kişi yani toplam çalışan nüfusun 1/6'sı güvencesiz, kısa süreli, düşük ücretli işlerde çalışıyor. Filmde üzerinde durulan "sıfır süreli sözleşme" 2008 krizi sonrası İngiltere'de yaygınlaşan bir çalışma biçimi. Bu sözleşme biçimine göre, işçi belli bir işverenle “çalışabilir durumda olduğuna” dair bir anlaşma yapıyor fakat ne çalışma süresi ve saatleri ne de çalışması karşılığında alacağı ücret gibi en temel iki unsur sözleşmeye bağlanan bu anlaşmada yer alıyor ve düzenli, tam zamanlı çalışan diğer işçilere oranla az sayıda hakka sahip olabiliyor. 

Bazı işverenler sıfır süreli sözleşmeyi tatil, hastalık izni ve işten çıkarma vb. durumlarındaki maddi yükümlülüklerden kurtulmanın en ideal yolu olarak tanımlıyor. Kısmen izlenen bu yol dolayısıyla İngiliz yasaları da işçi (worker) ve eleman (employee) arasında bir ayrım yapıyor ve bu sözleşme altında çalışanlar pek çok durumda istihdam (employment) haklarının (hastalık izni, ebeveyn izni vs.) çok azından yararlandırılıyor. Günümüzde İngiltere'de çalışanların 20'de biri yıllık tatil izninden yararlanamıyor. 

Ricky, işsizlik döneminde arkadaşının önerisiyle önüne çıkan bir fırsatı değerlendirerek, kargo teslimatı yapmak amacıyla sürücülük yapmaya başlayan bir emekçi. Başlangıçta ailesini rahat ettirmek ve iyi bir gelir yaratmak umuduyla "kendi işini kurmak isteyen bu adam", bütün ailesini elinde olmadan büyük bir mutsuzluğa sürüklüyor. "Kendi işinin sahibi olmak" hayaliyle başladığı iş, onu teslimat için kullanılacak arabayı kiralamak ya da satın alma zorunluluğuna, ücretli izin hakkı olmadan çalışma ve hatta şirkete borçlanmaya kadar varan bir kölelik sistemine götürüyor.  

Eşi Abby ise yine serbest bir çalışan olarak hastabakıcılık yapmakta. Çalışma saatlerinin uzunluğu ve belirsizliği ile birleşen bu durum ailenin çocuklarıyla ilgilenememesi ve çocuklarının okulda sorunlar yaşamasına yol açıyor. İnsani ve sağlık boyutu işin içine girince, amirlerin yaptığı baskı, anne ve babanın yaşadığı duygusal baskı ve dayanışma da filmde güzel işlenmiş. 

Film ilk başta ülkemizde de zamanla yarışan ve bu uğurda hayatlarını tehlikeye atan kargo işçilerini hatırlatıyor. Ülkemizde şu an için belki sadece sağlık, taşımacılık, turizm gibi sektörlerde karşımıza çıkan güvencesiz çalışma biçiminin tıpkı İngiltere'deki gibi krize çözüm olarak daha da yaygınlaşması tehlikesini bizlere hatırlatıyor.  

Filmin sonu, ekonomik kriz nedeniyle işsizlik, yoksullukla günlük hayatında mücadele etmekte olan emekçiler için sarsıcı olacaktır. Diğer Ken Loach filmleri gibi iyi bir kapitalizm eleştirisi ve mutlaka izlenmeli ve tabii mücadele çağrısına kulak vermeli. 


1) https://www.theguardian.com/business/2019/sep/16/more-than-1m-uk-workers...

2) http://www.yayineviemekcileri.org/sifir-sureli-sozlesmeler/