Unutma!

Mustafa Altundal

Blog: Serbest Kürsü

Unutma, evet unutma;

Ali İsmail'e atılan son tekmeyi,

Ali'm için görülen davada “sözde” mahkemenin verdiği kararı unutma.

Ali İsmail için verilen kararın sadece saatler kadar öncesinde kendi kendilerine “hırsız mıyım?” diye sorduklarını ve cevaben “öyleyim ama....” diye pişkinlikle kendilerini oyladıklarını unutma.

Kaşlarına, yaşıtları kızların övgüler dolu güzel aşk şiirleri yazacağı günleri göremeden ölümsüzleşen Berkin'i unutmadığın gibi; anasını; “bornoz” giyen askerlerin bulunduğu kaçak saraya çıkmak için seçim meydanlarında yuhlatanı da unutma!

Okul öncesi çocuklarımızın sıbyan mekteplerine gönderilmesini isteyenleri,

6 yaşında çocuklarımızla evlenmenin normal olduğunu söyleyip, kız çocuklarımıza böyle baktıklarını unutma.

600 yıllık filmden sonra 90 senelik reklam arası bitse de “lale soğanı” gibi ottan çöpten işlerle uğraşmayıp haremden direk saraya girsek diye heveslenenleri unutma.

Hamile kadınlarımızın sokakta dolaşmasının ayıp,

Kahkaha atan kadınların ahlak yoksunu olduğunu söyleyenleri unutma!

301 maden işçisi toprak altında kaldığında “madenciliğin fıtratında var” cümlesini unutmadığın gibi, saatler sonra kurtarılan maden işçisinin “çizmemi çıkarayım mı, sedyeyi kirletmesin?” dediğini de

Devletin sedyesini kirletmeye kıyamayanların yakınlarının yerlerde tekmelendiğini, bizzat devletin başı tarafından tokatlandığını da unutma!

Ermenek'te göçük altında kalan yavrusu için “Benim oğlum yüzme bilmez” diyen anayı ve oğlunun cenazesini yırtık kara lastiği ile bekleyen babaya, iş yapmış gibi yeni lastik göndermeyi vazife edinmiş valiyi de unutma.

Vali demişken Suriye halkına karşı savaşan çetelere, tırlarla silah gönderilmesi organizasyonuna  kol kanat geren “gavas valiyi” ,

Her kırmızı ışıkta arabanın camına yanaşan Suriye göçmeni çocukları, kış günü otobüs egzozunda ısınmaya çalışan kız çocuğunu unutma.

Bu ülkede doğup büyüyen,bu ülkede yaşayan,bu ülkeyi sevmekten başka derdi olmayan,hafızalarımıza yerde yatan üstüne beyaz örtülü, altı delik ayakkabı fotoğrafını düşün,

Hrant'ı unutma!

Atatürk Havalimanı'nda gezi günlerinde padişahını karşılamak için evden söktüğü perdeyi kefen niyetine vücuduna dolayanları değil, o yırtık ayakkabıyı unutma!

“Yaradılanı yaratandan ötürü seven”lerin Samsun'da yaşayacağı her alana beton döken insanoğlundan kaçarken yolu kente düşen ve linç edilen domuzu, İstanbul Boğazı'nı yüzüp karşıya geçmeye çalışan domuzu unutma!

“Charlie Hebdo” katliamında olduğu gibi katillerin cenazede en ön safta cinayet mahaline geldiklerini, bizzat önden yer kapıp fotoğrafa girmeye çalıştıklarını unutma...

Karikatür çizdiği için sanatçıların katledilmesine, alkış tutan insanların olduğu bir ülkede, daha yakın geçmişte Noel ile Yılbaşı arasında ayrım yapamayıp,“Yılbaşı kutlamak günahtır.” diyerek gazetelerinin manşetlerinde Noel Baba'yı , Frankenstein gibi gösterip 

Peygambere hakaret kabul edilemez diyenlerin “Cumhuriyet”i hedef göstermelerini unutma!

Evet belki de hatırlamakta zorluk çektiğin, Maraş'ı, Sivas'ı, 6-7 Eylül'ü unutma..

Sivas'ta ağzı insanlık dışı çağrışımları haykıran güruhu unutmadığın gibi Aziz Nesin'i, Metin Altıok'u ve nicelerini unutma...

Aydınların, insanlığın örgütlü bir cahillikle karşı karşıya kaldığında gösterdiği direnci, cesareti, mizahı de unutma elbet...

En basiti Haziranı unutma,

Ne kadar çok olduğunu, haklı olduğunu, karanlığa boyun eğmediğini unutma..

Haziran günlerinde, Ali İsmail'i, o gün neden orada olmak gerektiği konusunda kendine ne demiş olacağını…

Ali İsmail'e atılan son tekme kadar gülümseyen umutlu yüzünü ve hep 19 yaşında olduğunu,

Öfken, hıncın ve kızgınlığın kadar büyük olan umudunu, yarını unutma!

Kim ne derse desin; bu ülkede, bu deli gömleğini giymeyeceğini haykıran milyonları, Gezi'yi,

Gezi'de sokağa dökülen gençlerin, kadınların, emekçilerin öfkesini, nedenlerini ve laiklik ile bağını unutma.

Okullar kapanıyor evet. İktidar sağıra yatsa da, yeni dönemi unutmadıklarımızı hatırlatmak için boykot ettiğimizi, çocuklarımızı okula göndermediğimizi, padişaha dersini vereceğimizi,

Güleryüzlü insanların olduğu, gelecek kaygısı olmayan bir ülke için seferber olmuş eşit, özgür, laik bir gelecek için “Ayakta!” olduğumuzu unutma!